18

174 35 0
                                    

"Sen gerçekten iyi değilsin. Bakayım" Elini kaldırarak alnıma dokundu.
"Ateşin falan da yok. O zaman ne bu mallığın sebebi?"

Sehun bana hakaretlerini sıralarken ona Taehyung'la olanları anlattığım için böyle davrandığının farkındayım. Ona kızamıyordum. Ne de olsa ben de kendimi öyle görüyordum.

"Küçükken de böyleydi. Sanırım doğuştan." Min Hee de Sehun'u onayladığında gerçekten keçileri kaçırmak üzereydim. Aslında Min-Hee'ye anlatmayacaktım fakat telefonumu karıştırmış ve Taehyung'la olan konuşmalarımızı görmüştü. Yine de ona daha önceden anlatmadığıma pişman olmuştum çünkü benimle iki gün boyunca konuşmamıştı. Büyüdükçe onun triplerine katlanmak daha az mümkün oluyordu.

"Beni gömmeniz bittiyse bir dışarı çıkalım diyorum. Evde çok bunaldım." deyip en şirin gülümsememi takındım. Bugün çarşambaydı ve ben her çarşamba sahildeki cafede takılan birini tanıyordum.

"Bu sefer beni ikna etmene imkan yok. O geziye gelerek yeterince fedakarlık yaptığımı düşünüyorum. Lisa'yla da konuşamadım zaten." Alt dudağını aşağı sarkıtmış Sehun o kadar tatlı görünüyordu ki yanına gidip yanaklarını sıktım. Lisa'ya neden bu kadar taktığını anlayamamıştım gerçi. Reddettiği için olabilirdi.

Bu sırada gözüm sanki Sehun'u öldürecekmiş gibi bakan kardeşimdeydi. Ona üzülüyordum doğrusu ama aralarındaki bu saçma aşk üçgeninde çapraz ateşte kalmaya hiç niyetim yoktu.

***

Sahile geldiğimizde sırf gözlerimle uyumlu diye giydiğim bal rengi ince bluz pişman olmama neden olmuştu. Hava serinliyordu ve ben de titriyordum.

Tam ortadan bir anda kaybolan Sehun'u aramak için gideceğim sırada omuzlarıma bırakılan ceket bana engel oldu.

"Ne diye buraya gelirken ince şeyler giyersin anlamıyorum."

"Ne giydiğim seni ilgilendirmiyor Baekhyun. Ayrıca sen burada ne arıyorsun?" Ona karşı sert olmak istememiştim. Sonuçta sadece benim iyiliğimi düşünüyordu.Ama yılların getirdiği sinirin de şimdi patlayası tutmuştu.

"Herkes gibi burada eğlenmeye geldim, ne var bunda?"

"Haklısın, üzgünüm. Sana sinirlenmek istememiştim."

"Önemli değil. Canın sıkkın gibi?"

"Evet, biraz öyle ama sen ısrar etmeden önce söyleyeyim, bu konuda konuşmak istemiyorum pek."

"Israr etmeyecektim. Anlatmak istersen bu sana kalmış." Anlayışlı tavrı yüzünden yüzüm gülerken o da Tae gibi gülümsememe bakıyordu. İç çekerek devam ettim.

"Kararsızım sadece. Bir konu hakkında hiç bu kadar kararsız kaldığım olmamıştı daha önce."

"Pekala, seni aklındaki fırtınayla yalnız başına bırakıyorum ama unutma Mi Hi, anlatmak istersen buradayım."

Gitmeden önce arkasından bağırmaya fırsatım olmuştu "Ceketi yarın getiririm!" Kendi kendime sırıtırken bu kadar iyi arkadaşlar edinmeyi hakedecek kadar ne yaptığımı merak ediyordum.

Kafamı önüme çevirdiğimde neden her zaman mutluluğumun on saniye sürdüğünü bir kez daha sorgulayacağım bir manzarayla karşılaşmıştım. Taehyung Jennie'nin elini tutmuştu fakat asla ona bakmıyordu. Kahverengilerini doğruca benim gözlerime çevirmişti.

Jennie'nin yanından kalkıp adımlarını tam benim olduğum masaya doğru çevirdiğinde gerildiğimi hissediyordum. Terleyen ellerimi kot pantolonuma sildim ve derin bir nefes aldım.

En fazla ne olabilir Mi? Kendine gel.

"Burada olabileceğini tahmin etmemiştim. Daha önce seni görmemiştim de buralarda."

Ama ben senin her çarşamba burada olduğunu biliyordum sevgili Tae.

"İlk gelişim. Sehun sürükledi beni de."
Söylediğim yalanın komikliğine mi gülseydim yoksa Sehun'un bunu duyarsa bana yapacağı işkenceleri hayal ederek üzülse miydim bilemiyordum.

Sehun'un adının geçmesiyle yumuşak bakışlarının değişmesi düşüncelerimden sıyrılmama neden olmuştu.

"Ah, evet şu anda Lisa'ya asılmakla meşgul." Gösterdiği tarafa baktığımda Lisa'nın Chaeyoung ve Jennie'nin yanında oturduğunu ve Sehun'un da ayakta dikilerek ona bir şeyler anlattığını gördüm. İşin kötü tarafı Lisa hiç onunla ilgileniyor gibi durmuyordu ve Min Hee toz pembe elbisesiyle uzaktan onları izliyordu.

"Ah, inanamıyorum." deyip güldüğümde o da bana inanamayarak bakıyordu. Onu kıskanacağımı filan düşünmüş olmalıydı.

"Pekala, dışarıda yürümeye ne dersin? Bu müzik başımı ağrıtmaya başladı ve deniz bugün çok güzel görünüyor."

Duyduklarıma inanamamakla vakit kaybetmek yerine çaktırmadan Jennie'ye baktım ama umrunda değilmiş gibiydi ve Jimin'le sohbet ediyordu.

Taehyung oraya baktığımı farkederek baktığım yere baktı ve gözlerinden bir hayal kırıklığı geçse de kısa sürmüştü.

Merakıma yenik düşerek:

"Jennie ile çıktığınızı sanıyordum." dedim. Artık bunların bu hallerine katlanamayacaktım. Az önce Jennie'nin elini tutuyordu ama daha sonra yanıma gelip sahilde yürümeyi teklif ediyordu.

"Ben de öyle." dedikten sonra burukça gülümsedi. Daha sonra ne dediğinin farkına varmış olacak ki:

"Yani o-onunla çıkmıyoruz, hiç çıkmadık. Yanlış anlama lütfen." deyip kafasını mahçup bir şekilde eğdi. Bu halleri gerçekten çok tatlıydı. Bana açıklama yapma çabası içinse ne diyeceğimi bilemiyordum. Elimde olmadan kıkırdadım.

"Pekala, hadi dışarı çıkalım."

Telefonum cebimde titreşince Tae önden giderken çıkarıp baktım.

what_the_hell: Selam.

Senden hoşlanıyorum.

Ama yanındaki için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Aniden içime dolan panik duygusunu bastıramamıştım. Kafamı kaldırıp etrafta şüpheli davranışlar sergileyen biri olup olmadığını kontrol ettim. O sırada yeni bir mesaj geldiğini belli eden telefonum titreşmişti.

what_the_hell: Gerçekten beni görebileceğini mi sanıyorsun Mi Hi?

Muhtemelen birilerinin şakasıydı bu yüzden pek fazla üstünde durmamaya karar verdim.

what_the_hell: Bu bir şaka değil. Hislerim gerçek.

Şimdi de zihnime mi sızmıştı? Sakin olmaya çalışarak engelle tuşuna bastım.

Ben Taehyung'a anonim bir şekilde yazarak ondan hoşlandığımı söylüyordum, o Jennie'den hoşlanıyordu ve aynı şekilde başka biri bana yazıyordu. Gerçekten.

WHAT THE HELL?!

💜

-rosie.

cloudless night~{KTH}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin