Balance

1.2K 107 187
                                    

Tahtaya yazdığım yazıları çocukların deftere geçirmesini beklerken ben de notlarımı toparlıyordum. Ders bitmişti, bazıları hiçbir şey yazmadan hızla çıkmış, bazıları masamın etrafında birikmeye başlamıştı. Öğrencilerim, genç olduğumdan, benimle iletişime geçmeyi severdi. Çalışmasalar dahi benimle muhabbet eder, halimi sorarlardı.

Bazılarının bana asıldığını söylerdi Baekhyun. Benden büyük öğrencilerim bile olduğundan bu imkansız değildi lakin art niyetli bakmadığımdan hiçbirine, aldırmıyordum arkadaşımın dediklerine. Çayımdan bir yudum alıp bana meraklı gözlerle bakan öğrencilerime döndüm. İçlerinden sevimli bulduğum bir kız söze atıldı.

"Hocam geçen dönem film izlemiştik. Finallere bir ay var. Tekrar mı öyle bir şey yapsak?"

Geçen dönem tüm 1. Dersi alanlarla Amélie'yi izlemiştik. Çocukların bazıları daha önceden izlemiş, bazıları hiç duymamıştı. Eğlenceli bir deneyim olmuştu bizim için. Üstüne tartışıp Fransızca cümleler ile betimlemeye çalışmıştık. Bu dönem ne yazık ki aşk hayatımın karmaşıklığı derslere odaklanmama mani olmuştu. Benimle konuşmaya çalışan öğrencilerim olmasa hatalarımı fark etmeyecektim belki de.

"La Vie En Rose'u izleyelim o vakit." Gülümseyip onay verdim dediklerine.

"İsterseniz ben indirip getirebilirim." Dersleri pek iyi olmayan erkek öğrencilerimden biri konuşmuştu. Çalışmasa dahi seviyordu bu dersi de, beni de. Bunu hissedebilmek bazen notlardan daha önemli oluyordu benim için.

"Çok güzel olur. Haftaya işlemem gereken bir konu daha var, onu yarım yarım işleyecektim ama bitirip sonraki hafta izleriz o vakit."

Çocuklar sevinçle mırıldanmaya başlamışken aynı kız tekrar söze atıldı. Yaz yaklaştığından ağızları da açılmıştı. Her sene itinayla olurdu bu. En azından 4 yıllık deneyimlerim bunu gösteriyordu.

"Yeni bir Fransızca okutmanı gelmiş okulumuza duydunuz mu hocam? Son zamanlarda sizle birlikte çok ilgi arttı diye getirdiler herhalde."

Yalnızca derslerden değil, okuldan tamamen uzak kaldığımı fark edip duraksadım. Bölüme biri geliyordu ve benim haberim olmuyordu öyle mi?

Nasıl olabilirdi bu?

Ben bölümdeki tek okutmandım. İlk olarak benimle konuşulması gereken bir konuydu bu. Öğrencilerimin benden önce haberi olamazdı. Konuyu geçiştirip biraz da sohbet ettikten sonra çıktım üst kattaki sekreterliğe. Oradaki yaşlı kadın beni fazlasıyla severdi. Odalarımız yakın olduğundan sıklıkla birbirimize uğrar, iki lafın belini kırardık. İhmal ettiğim şeylerin sayısı giderek artıyordu.

Yine de henüz onunla uzun bir konuşma yapabilecek vaktim yoktu, iki haftadır yalnızca mesajlaştığım Chanyeol bugün ilk defa dışarı çıkmayı teklif etmişti. Yarın Cumartesi olduğundan gönül rahatlığıyla gidebilirdim lakin acele etmeliydim. Eşyalarımı odama bıraktım. Baekhyun eve götürecekti onları. Kıyafetlerimi dolabımdan alıp hızla giyindim. Aynı odayı paylaştığım iki kişinin de sadece akşam dersleri vardı bugün. Gelmemişlerdi henüz.

Dolabıma üstümden çıkardıklarımı katlayıp koyduktan sonra sekreterin yanına geçtim. Ona sormam gereken birkaç şey vardı.

"Ahjumma*, ben geldim."

(*Yaşlı teyze.)

"Hoş geldin Kyungsoo-yah. Dersin bitmiş sanırım böyle şık giyindiğine göre."

Alınmış gibi kaşlarımı çattım. "Sanki normalde hiç şık giyinmiyormuşum gibi konuştun."

"Yok canım, latife ediyorum. Bir şey sormak için geldin değil mi? Ne oldu?" Aslında gözlerinin altında yatan bilge dolu bakışlardan anlaşılıyordu hangi konuyu soracağımı bildiği. Yine de yönelttim ağzımdaki baklayı.

Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin