It's Me

1K 99 111
                                    

Sonunda izin günüm gelmişti ve istediğim diziyi izleyebilirdim. PC'mi kucağıma aldım altında bir yastıkla beraber. Üreme hücrelerimin sıcaktan zarar görmesini istemiyordum sonuçta. Hızla Netflix'i açıp yarım bıraktığım dizilerden birine girdim, birkaç haftadır bakmadığımdan o diziye yeni bölümleri gelmişti. Üzerine basıp kaldığım yerden devam ettim. Heyecanla ilerliyordu, bu ne yazık ki hayatımdaki birçok aktivite gibi beni acıktırmıştı. Yanıma atıştırmalık bir şeyler alacaktım fakat yersem kilo da alacağımı bildiğimden kendimi durdurdum.

Fazla kiloları olan biri olmuştum zamanında, tekrar aynı şeyi yaşamak istemiyordum. Ayrıca özenle baktığım cildimde sivilce çıkarsa kafamı keserdim. Bu nedenle yanıma bir sürahi alıp izlemeye başladım. Buzdolabında önceki günden beri duran su fazlasıyla soğuk, tam benlikti. İkinci bardağıma geldiğimde kapım çalındı. Baek'ten başkası olamazdı zaten.

"Gel gel."

Elinde minik bir listeyle giren arkadaşımı gördüğümde ne isteyeceğini anlamıştım. Alışveriş sırası bendeydi, zaten o da işten yeni gelmişti. Gelirken Pazar ters yönde kaldığından uğrayamamış olmalıydı. Elimle beklemesini söyledim, dizimi durdurup PC'yi yatağa bıraktım.

"Bölüm bittikten sonra gitsem olur mu?"

"Kaç dakikası var?"

Eğilip baktım. "Yarım saat."

"Tamamdır, acele et ama yemeği ben yapacağım bugün ve uyuyakalırsam kalkmam."

Tehditinin ardından gözlerini kısıp bana ölümcül bir bakış attı. Ölümcül derecede sevimliydi. Onu sırtından ittirip dışarı çıkardım. Dediği gibi, acele etmeliydim. Bölüm bittikten sonra pijamalarımı basit gri bir eşofman altı ve siyah tişörtle değiştirdim. Listeyi cebime koyup anahtarım, kulaklığım ile cüzdanımı alıp çıktım evden. Hemencecik bu işi halledip eve dönmek istiyordum.

Arabayı kullanmama gerek yoktu, biraz müzik dinleyip yürüyebilirdim pazara kadar. Zaten yakındı evimize. Eski bir melodi kulaklarıma dolarken hafifçe mırıldanıp kafamı sallıyordum. Moduma göre kısa lakin etkili bir liste oluşturmuştum. Eğlenerek gitmek istiyordum. Geçen haftaki faciadan sonra tek düşünmek istediğim dizilerdi.

Chanyeol ertesi gün özür dilemiş ve arkadaşının onu eve bıraktığını söylemişti. Haber verdiği için sevinsem de sarhoşken aklındakileri dökmüştü ve orada bana yer yoktu. Bu nedenle eskisine nazaran oldukça soğuk hatta itici denilebilecek bir tavırla cevap verip kapadım konuyu. İki üç gündür konuşmuyorduk.

Benim için de iyi olmuştu. Böylece derslere kendimi verip çocuklara faydam olacaktı. Hala yeni okutmanla tanışmayı beceremesem de... Onu çok merak ediyordum. Nasıl olur da bunca zaman boyunca gözümden kaçmaya devam ederdi, aklım almıyordu. Bir gün kim olduğunu bulacağıma emindim yine de. Belki de çoktan görüp unuttuğum biriydi.

Eninde sonunda karşıma çıkacaktı.

La Vie En Rose'u izlemiştik bu sırada derste, çocuklar çok beğenmişti. Artık her hafta bir şarkısını dinliyorduk Edith Piaf'ın. Her biri öyle içten geliyordu ki kulağımıza, bazıları ağlıyordu. Aynı zamanda şarkıları inceliyor ve dediklerini anlamaya çalışıyorduk. Şiir ya da kitapla yapmak yerine şarkı çok daha etkili oluyordu. Aynı kulağımdakinin beni yürütmesi gibi.

Pazara geldiğimde sırasıyla her bir yazanı aldım, en ucuzlarını arıyor, her yeri dolaşıyordum. Son sırada çilek vardı. Henüz mevsiminin geldiğini düşünmesem de benim de canım çekmişti. Gidip tüm pazardaki en güzel çilekçiyi bulduğumda elinde çok az kaldığını gördüm. Hızla oraya koşarken bir başkasına çarpmıştım. O da çilek satan tezgaha gitmeye çalışıyordu.

Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin