Oh I Don't Care (M)

1K 69 124
                                    

*Oy vermeyi unutmayın okuduğunuzu biliyorum ;)*

Çantamın düşen sapını omzuma geri çıkardım ve asansörün içine tıkıştırmaya çalıştım bavulumu. İki hafta evimde kalmıştım. Gerçek evimde. Ailemi ne kadar özlediğimi ancak annemin gereksiz uyarıları ve kızgınlıklarıyla, babamın sevecen tavırlarıyla, abimin saçma hareketleriyle anlayabilmiştim. Onlara neden daha önce gitmediğimi bile unutmuştum neredeyse.

Aslında yanlarında yazı bitirmek istemiştim, onlar da bunu arzuluyordu. Lakin bana engel olan bir şey, biri vardı.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde havasızlıktan boğulacağımı sanmıştım. Baekhyun benden bir hafta sonra gitmiş ve iki hafta sonra gelecekti. Onun ailesi ile Chanyeol'ün ailesi yakın oturuyordu birbirine. Böylece daha fazla kalması için bir sebep vardı. Ben ise bu evde tek başıma ne yapacağımı düşünüyordum onca vakit. Her ne kadar başka arkadaşlarım, bir sevgilim olsa da ev arkadaşımın olması çok farklı bir histi. Ailenizden biri oluyordu yaşadıkça.

Hele ki Baekhyun gibi biriyse.

Bavulumu açtım camımla birlikte. İçindeki kirli şeyleri banyodaki sepete götürdüm. Aileme yıkatmak istememiştim. Yirmi küsür yaşlarında bir adam olarak annemin çamaşırımı yıkaması pek de hoş bir görüntü değildi. Temiz olanları tekrar katlayıp dizdim yerlerine. İşim bittiğinde valizimi dolabımın en üstüne koydum. Bir daha ne zaman ihtiyacım olurdu kim bilir?

Salona geçtiğimde, ailemin yanında olduğum süre boyunca izleyemediğim dizimi açtım Netflix'ten. İkinci sezonun başında kalmıştım ve fazlasıyla heyecanlı gidiyordu. Öyle ki saati farkına varamamıştım. Akşam üstü başladığım diziyle gece yarısını bulmuş, uyku saatimin geldiğine dair gözlerimden mesajlar alıyordum. Tüm gün boyunca yalnız birkaç kez mesaj atmış, nasıl geldiğimi bile sormamış Jongin'e kuru bir iyi geceler yazdım.

Kızgın olduğumu anlamayacaktı muhtemelen. Çoğunlukla anlamazdı. Ben de anlayana kadar soğuk davranacaktım.

Televizyonu kapatıp salonun ışığını kapattım. Dişimi fırçalamak için banyoya girdiğimde kapının çaldığını duymuştum. Kalp atışlarım aniden hızlanmaya başladı. Kim gelmiş olabilirdi bu saatte?

Yavaş ve sessiz adımlarla kapıya yürüdüm. Bu sırada iki kere daha çalmıştı ki korku seviyem onlarla birlikte yükseliyordu. Delikten baktığımda gelenin Jongin olduğunu görmemle üstümdeki şoku attım. Kapıyı açıp ona bağıracaktım ki üstüme düştü bir anda. Gece gittikçe garipleşiyordu. Alkol kokusunu almamla yüzümü buruşturmam bir olmuştu.

Onu alıp salona götürdüm. Işıkları tekrar açmıştım. İkili koltuğun üzerine bırakıp ellerimi belime koydum. Bu benim hesap sorma modumdu ve Jongin'in açıklaması gereken çok şey vardı kesinlikle.

"Bu ne hal? Ne işin var burada?"

Kafasını kaldırdı, oturur pozisyona geçti koltukta. Yüzüne aptal bir gülümseme yerleştirmişti. "Sevgilim gelmiş! Sonunda gelmiş..." Dudak büzdü bir anlığına ancak çabuk toparladı. "Seni felaket özledim." Beni belimden tutup kucağına çektiğinde tam kızmak üzereydim fakat cümlem başlayamadan bitmişti. Aniden kendimi onun üstünde, dudaklarımı özlediğim dudaklara çok yakın biçimde bulmuştum.

Az önceki mahoş hali gitmiş, gözlerimin içine tamamen uyanık bir biçimde bakıyordu Jongin. Benim de kaçmıştı artık uykum. Vücudum adrenalin doluydu. Bir anlığına gözüm onun dolgun dudaklarına gitmişti ve neden burada olduğunu, nasıl geldiğini, ne kadar içtiğini, tüm olanları unutup birleştirdim dudaklarımızı.

Dişlerimle ezip ısırırken onları, elinin tişörtümün altına girip belime dokunduğunu hissetmiştim. Ben de elimi onun ensesine atıp daha da bastırdım kendime bundan daha yakın olabilirmişiz gibi. İkimizin dudakları ahenk içinde bir süre hareket etti. Ardından ayrıldık, daha ileri gitmek için. Ben tişörtümü çıkardım. O gömleğinin düğmelerini çözdü. Birbirimizi özlemiştik, hem de deli gibi.

Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin