Not My Bussiness

687 63 153
                                    

*Medyayı unutmayın!*

Baekhyun sonunda döndüğünde okulların açılmasına çok az bir vakit kalmıştı. Eğitimler başlamış, dersleri ayarlama vakti gelmişti. Bu dönem dersleri Jongin ile paylaşacaktık. Farklı sınıflar alma fikrinden vazgeçmiştik, sınavlar konusunda çocuklara haksızlık olacağına karar vermiştik. Onunla iş konuşmak bana her ne kadar garip gelse de aslında işine ne kadar bağlı olduğunu da görmeme sebep oluyordu.

Gözüme her zaman bir çocuk gibi gelen sevgilim, istediği zaman gayet de yetişkin birine dönüşebiliyordu. Öğrencilerimiz hakkında konuşmuş, vereceğimiz ekstra dersleri nasıl paylaşmamız gerektiğine dair tartışmıştık. Seminerlere de beraber gidişimiz daha fazla vakit geçirmemize sebep oluyordu ve bundan daha mutlu olamazdım. Nasıl oluyorsa, hiç yetmiyordu onunla geçirdiğim vakit. Sürekli kendimi daha fazlasını ister halde buluyordum.

Baekhyun birkaç kez aynı eve taşınmamızı söylemişti ancak bu fikirde çok güzel gözükse de uygulaması çok zordu. Sevdiğiniz kişiyle aynı evi paylaşmak arkadaşınızla paylaşmaya benzemiyordu. Onun size göstermekten çekindiği her şeyi görüyor, her şeyi gösteriyordunuz, kavga ederseniz arkadaşınızla olduğu kadar kolay barışamıyor ve ilişkinizin sarsılmasına sebep oluyordunuz. En azından benim görüşümdü bu. Ve henüz risk alabilecek kadar uzun süredir tanımıyordum Jongin'i. İlişkimiz o kadar ilerlememişti.

Yine bir seminer sonrası eve geldiğimde, Baek'i dizüstüsüyle beraber masada bulmuştum. Muhtemelen yeni döneme hazırlanıyordu o da. Kendiminkini çantamdan çıkarıp hazır sessiz bir ortam bulmuşken ben de çalışma kararı aldım. Tüm tatil yatmış, kendimi Fransızca konusunda hiç geliştirmemiştim. Eskiden en azından birkaç Fransızca kitap okur, çeviri yapmak için başvurularda bulunurdum. Tembelleşmiştim adeta.

İlk önce maillerimi kontrol etmeye karar verip her zaman açık olan Netflix'in yanına bir sekme daha açtım. Üç gündür kontrol etmiyordum gelenleri. Birçok uygulamadan ve alışveriş sitesinden gelen şeyleri sildikten sonra Fransızca yazılmış bir mail dikkatimi çekti. Kaşlarım çatılmış, nefeslerim sıklaşmıştı. Anlamsız bir heyecan yükseldi bedenimden.

Mailin içeriğine hızlıca bir göz attım, epey uzun bir metindi. Fakat önemli bir şey olduğunu anladıktan sonra baştan sona okumaya başladım. Baek benden gelen garip havayı hissetmiş olmalı ki bakışlarını sağa kaydırıp baktı ekrana. O da şaşırmıştı gelen maile. Ne olabileceğine dair merakı yükselmiş olmalı ki ayağa kalkıp arkamda belirdi. Okumaya çalışıyordu benimle. Yakın diller olduğundan basit şeyleri anlayabileceğini biliyordum.

Nitekim öyle de olmuştu.

"İş teklifi mi aldın?"

"Evet." Diye mırıldandım. Postada beni uzun süre boyunca değerlendirdiklerini, başarılarıma baktıklarını ve kadro açığını bekledikleri yazıyordu. Makalelerimi okumuş ve listeye almışlardı beni. Bu okula iki sene önce başvurmuştum. Her şeyden önce, tüm bu yaşananlardan.

Fransa'da gayet de prestijli bir okuldu. Beni kabul edeceklerini düşünmemiştim ancak hayatımın sadece kariyerime ve Fransa'ya gitmeye odaklandığım bir bölümüydü o zamanlar. Ayrıca Jun da vardı, onunla yeni tanışmıştım ve bir geleceğim olduğunu düşünmüştüm. Şimdiyse açtığım bir sahte hesaptan görüyordum ki o çoktan yaşadığı ülkeye dönmüş, keyfini sürüyordu Fransa'nın.

Ben ise ne yapacağımı bilemez halde kalmıştım. Bu teklif, çok değil, birkaç ay önce gelmiş olsa üstüne atlardım hiç düşünmeden. Ailemi çok sevsem, ev arkadaşıma bağımlı olsam da işim söz konusu olduğunda kimseyi tanımayan biriydim ben. Hayalim, düşüm, rüyam ve daha hangi kelimeler tarif edebilirse oydu benim için Fransa. Şimdiyse belki de hiç hesaba katmadığım bir şey yüzünden tereddüt ediyordum.

Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin