Please Keep The Line

840 81 149
                                    

Sabah uyandığımda aylardır deneyimlemediğim bir şeyle karşılaştım. Telefonumun alarmıyla uyanmamıştım. Geceleri geç yattığımda tüm gün uyumamak için alarm kuruyordum ancak artık tatildeydim ve bunlara ihtiyacım yoktu. Gülümseyerek kalktım yataktan ki bu da pek sık olan bir şey değildi.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra dün aldığım şeylerle tost hazırladım kendime. Aslında cocopops da yiyebilirdim eğer boğazım ağrımasaydı. Sıcak sütle içmeyi sevmiyordum yazın. Tostun yanına bir bitki çayı hazırladım. Televizyondaki müzik programlarından birini açıp bu hafta kimlerin yeni şarkı çıkardığına göz gezdirirken arada beğendiklerimi not almıştım.

Sonrasında üstümdeki şort şeklindeki pijama altımı ve atletimi çıkarıp eşofman giydim. Sabah yürüyüşüne çıkacaktım. Kapıyı kilitleyip aşağı indim dar merdivenlerden ve dışarı çıktım. Biraz yolum vardı okyanusa ancak o yolda eskiden beri tanıdığım insanlara uğramayı planlıyordum. Yaşlılarla hep iyi anlaşmıştım ve onlara selam vermek nedense hep günümün güzel geçmesini sağlıyordu.

Babaannemin arkadaşı olan bir teyzeyle biraz muhabbet ettikten sonra kahvede kağıt oynayan bir amcaya yardım ettim. Kendimi tekrardan genç hissediyordum. Belki de bu köyün nüfusunun 60+ oluşundan kaynaklanıyor olabilirdi. En sonunda bir bakkala uğrayıp bir litre soğuk su aldım. Kulaklığım da yanımdaydı. İndirdiğim şarkıları çevrimdışı bir şekilde dinleyebilirdim.

Okyanusa vardığımda içime çektim o taze havayı. Masmavi yer onunla rengini paylaşan gökyüzü ile muhteşem bir manzara çizmişti. Telefonumu hemen çıkarıp bir resim çektim. Her ne kadar sosyal medya kurbanı olmamak için çabalasam da bunu herkesin görmeyi hak ettiğini düşünüyordum. Ya da kendimi kandırıyordum. Takılmama kararı alıp müziğin sesini açtım ve yürüyüşe başladım. Sahilin bir ucundan diğer ucuna iki kere gidip geliyor, bir limonata içip eve dönüyordum genelde.

Bunun kısa sürüyor gibi durduğunun farkındayım fakat aslında üç saatimi alıyordu. Uzun ve güzel bir sahildi. Ben de keyfini çata çata vakit harcıyordum.

Müziğe kaptırıp bakınmaya başladım suya. Yüzenleri görünce kıskanıvermiştim. Buralarda bir yerde deniz şortu satan bir dükkan olacaktı. Yarın gelmeden önce ona uğrayıp suyun tadını varmak istemiştim. Üç gündür burada olduğum halde aklıma gelmemesi ne de büyük bir kayıptı.

İlk turum bittiğinde tam geri dönüyordum ki birine çarpmıştım. Denizden yeni çıkmış olmalıydı ki ıpıslaktı. Atletimde hissetmiştim suyu. Birazdan kuruyacağımı bilsem de rahatsız edici bir durumdu. Ona bakıp özür dilemesini bekleyecektim ki adamın yarı çıplak ve kaslı oluşunu gördüm. Aniden dilim tutulmuştu. Çok uzun boylu olmasa da benden uzundu, karizmatik suratı nefesimin teklemesine sebep olmuştu.

Birine daha vurulmayacaktım ancak nefis bir şey gördüğümde de tepkisiz kalamazdım.

"Özür dilerim." Önümde kırk beş derece eğildiğinde kalçasını da görme imkanı bulmuştum. Bunun için tüm tanrılara minnettardım. Dikkatimi çeken bir diğer şey kırık Korece'siydi.

"Sorun değil." Ellerimi iki yana sallayıp düşen kulaklığımı tekrar taktım. Onun dışında düşen bir şey olmadığından yara da almamıştım, bir sıkıntı yoktu. Yine de olmasını isterdim. Açıkçası çocuk hoş ve kibar birine benziyordu ve benim de üç günlük yalnızlığımın ardından konuşacak birine ihtiyacım vardı. Ne yazık ki bir sebebim olmadığından çekip gitmek zorunda kaldım.

Ertesi gün mayomla birlikte geldiğimde, evde zaten bulunan havlumu yere serip telefonum ile cüzdanımı plaj çantamın içine bıraktım. Tişörtümü çıkarıp onun içine attım. Ardından suya yavaş yavaş ayağımı soktum. Öyle soğuktu ki titriyordum adeta. Yine de elbette her deniz insanının bildiği gibi gittikçe alışılıyordu. Belime kadar geldiğimde durup bir-iki derin nefes aldım. Muhtemelen dalmam gereken zaman çoktan geçmişti ancak cesaret edemiyordum.

Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin