Kucağımdaki kitabı yastığımın üstüne bırakıp kaldığım sayfaya baktım. Araya eski kitap ayracımı yerleştirip kalktım yerimden. Telefonuma birkaç mesaj geldiğini duymuştum. Çalışma masamın başına geldim ve elime aldım kontrol etmek için. Yazan şeyi görmemle kaşlarım çatılmıştı. Jun'dandı bu, beni son iki ayda beş kere eken adamdan.
Hırsla telefonu şarjdan çıkarıp Baekhyun'un yanına gittim. Çözdüğü bulmacanın üstüne attım telefonu, mesaj hala ekranda açıktı. Sevgili arkadaşım tereddüt etmeden okudu ve yüzünü buruşturdu. Ekranı karartıp yumruğunu kaldırdı. Ani bir koruma içgüdüsüyle aldım elinden. Vuracağını düşünmüştüm, bunu yapacak kadar aptal olmadığını bilsem de.
"Seni yeniden mi dışarı çıkarmak istiyor? Gerçekten hiç aklın yok mu da bunu bana gösteriyorsun Soo? Elbette hayır diyeceksin."
"Bu sefer tiyatroya davet etti ama. Uzun zamandır ne kadar çok gitmek istediğimi biliyorsun."
Elini alnına dramatik bir şekilde vurup bana gözlerini kısarak baktı. Ardından ayağa kalkıp odama doğru yol aldı. Benim alanıma girdiğinden istemsizce onu takip etmiştim. Ne diyeceğini merak ediyordum.
Masama yöneldi kapıyı arkasından açık bırakarak. Belli ki görmemi istiyordu. Kitaplarımın olduğu yığını kaldırıp eline birkaç parça kağıt aldı. "Bak, bunları görüyor musun? Bunlar her onsuz gittiğin restoranın, filmin, etkinliğin biletleri. Kendininkileri atmadığın gibi onunkileri de atmadın. Bu adam seni hak etmiyor Kyungsoo."
Elindekileri alıp arkama sakladım sanki yok olacaklarmış gibi. Boynum bükülmüştü. Haklı olduğundan emindim ancak hayatımda çok uzun süredir olan tek kişi oydu. Yeni birine güvenmek zor geliyordu, yeni birinin olup olmayacağını bile bilmiyordum. Derin bir nefes alıp eğilmiş başımı kaldırdım. Tüm tükenmişliğimle karşısındaydım.
"Son bir şans vereceğim Baekhyun-ah. Eğer olmazsa aşka olan inancım da Jun ile gömülecek."
"Gerizekalı. Ben onu mu kast ettim? Bu kıvrımlı vücuda ve alımlı yüze nasıl böyle bir akıl düştü?" Arkadaşım söylene söylene çıktı odadan. Kitabımı elime aldığımda hala arkamdan küfürler savurduğunu duyabiliyordum. Hak vermediğimi söyleyemezdim.
Yine de tek şansımı tepmek istemiyordum.
***
Akşam üstü sade bir şekilde giyinip çıktım. Gideceğimiz salonu evime yakın seçmişti. Düşünceli oluşuyla gülümsedim. Sekiz buluşmanın beşine gelemeyecek kadar hıyar olsa da arada beni düşündüğünü kanıtlayabiliyordu. Tiyatronun otoparkına park edip üçüncü kata bastım. En büyük salonda oynuyordu bu oyun. Muhtemelen biletleri haftalar önceden tükenmişti. Ki elime ulaşan kağıda baktığıma göre önlerdeydi yerimiz.
Cimri olmayışına sevinerek girdim içeri. Ana-baba günüydü resmen. Daha bir saat olmasına rağmen herkes gelmiş gibiydi. Yerimi gözlerimle tarayarak buldum. Üçüncü sıranın ortalarıydı. Her iki yanımız da çoktan dolmuştu, önünden geçtiğim yakışıklı beyefendiye hafifçe gülümsedim çünkü geçerken epey zorlanmıştım. Uzun ve iriydi, bacaklarını çekememiş, ikimizi de zor duruma sokmuştu.
Sabır dileyerek yerime oturdum. Hemen cep telefonumu çıkarıp aylardır oynadığım oyunu açtım. Çiftlik kurma oyunlarına bağımlıydım ve bu hiç şüphesiz en iyisiydi. Bildirimlerimi kapatıp oynamaya başladım. Rahatsız edilmek istemiyordum. Lakin tüm kontrollerimi yaptıktan sonra mesajlarıma baktığımda Jun'dan bir haber gelmediğini gördüm.
Minik bir endişe ateşi vücudumda büyümeye başladı. Birkaç mesaj attım nerede olduğunu soran. Yarım saatten az bir vakit kalmıştı. Kalp atışlarım gerginlikle hızlanmış, yerimde duramamaya başlamıştım. Eğer beni yeniden yarı yolda bırakırsa neler yapacağımı geçiriyordum aklımdan. Bildiğim tüm bedduaları savurdum, hatta başının ters dönmesini bile dilemiştim. Gelse iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dks
FanfictionDo Kyungsoo ile tanışın. Kendisi ilk görüşte aşık olan ve yeni birisini bulması zor olmayan biri. Tek sorun ondan ayrılmak. -Azra