Comma We Don't Owe Anything

834 79 66
                                    

Odamın dışından duyduğum seslerle uyandım. Baek'inkini hemen ayırt edebilmiştim, emirler yağdırıyordu ancak kime yağdırdığını kestiremiyordum. Gözlerimi açmak bile istemiyordum aslında. Uyuyasım vardı hala. Eğer sesler daha da batmaya başlamasa yapardım belki. Zorlukla açtım gözlerimi. Güneşliğin kalınlığına rağmen odam aydınlıktı.

Yerimden kalkıp ilk önce yüzümü yıkadım. Sonrasında dişlerimi fırçalayıp dışarı çıktım. İyi ki bunu yapmışım demiştim gördüğüm kişilerle. Jongin ile Chanyeol bize kahvaltıya gelmiş, tabaklarını yarılamışlardı. On iki buçuğa kadar uyuyan biri olarak hafifçe utanıp ensemi kaşıdım başımı eğip.

"Uyuyan güzelimiz de kalkmış. Kyung bebeğim, gel hadi yamacıma."

Tek boş yer olan, arkadaşım dediği kısma geçerken Jongin'in dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. Bu ona günaydın deme şeklimdi ve ikimiz de fazlasıyla memnunduk. Onu kabul etmemin üzerinden bir buçuk, çıkmaya başlamamızın ardından üç gün geçmişti. Şimdiden evli bir çift gibi rutinlerimiz vardı ki birbirimizi uzun süredir tanıdığımız için bu pekala mümkündü.

Hayatımızda hiçbir şey değişmemiş gibi davranmaya çalışsak da ikimizin giyiniş tarzından, davranışlarına kadar her şeyimiz değişmişti. Çok daha ılımlı, sorumluluk sahibi olmaya başlamıştık. Jongin eli boş gelmiyordu bize gelirken artık, ben de ona gittiğimde yemek hazırlıyordum. En azından iki gün böyle geçmişti. Lakin bundan sonra da devam edeceği fazlasıyla belliydi.

Bundan memnundum, sonunda biraz huzur ve sakinlik bulabilmiştim sevdiğim adamda. Bütün o iniş-çıkışlardan sonra kafa dinlemek iyi geliyordu.

Kahvaltımı ettikten sonra kahvelerimizi içerken telefonumun çalmasıyla odama koştum. Arayan kişiyi görmemle kaşlarımı çattım, beklemediğim bir aramaydı bu. Ekranı sağa kaydırıp salona doğru yürüdüm. Telefonumu da kulağıma götürmüştüm. "Alo?"

"Kyungsoo! Nasılsın?"

Gülümsedim tanıdık sesle. "İyiyim Yixing hyung, sen nasılsın? Hiç aramazdın, bir şey mi oldu?"

"Alınıyorum bak. Ayrılalı şunun şurasında bir ay bile geçmedi. Özledim demiyorsun da... Neyse iyiyim ben de. Seul'e geldim de iş için. Görüşelim mi diyecektim?"

Duyduğum sözlerle heyecandan kalbim hızlanmaya başlamıştı. Bir daha hiç göreceğimi düşünmediğim dert ortağımla kader bizi bir araya getirmişti. Belki sonunda gerçekten de Tanrı yüzüme gülüyordu. Onu onaylayıp nerede kalıyorsa yerini konum atmasını söyledim. Yakınlarında bir yer bulacaktım. Bilmediği bir şehirde ona zorluk çıkarmak istemezdim.

Yüzümde kocaman bir gülümseme ile telefonu kapattığımda herkes beni izliyordu. Baekhyun da dahil kimse ağzımdan daha önce Yixing adını duymamıştı. Hepsinin gözlerinde bir parça merak varken Jongin'de ek olarak kıskançlık da vardı, yeşil gözlü canavarını görebiliyordum. Yanına oturup açıklamaya başladım bu nedenle. Çinli dostum belki de kıskanması gereken son kişiydi.

"Buradan uzaklaştığım bir haftada annemlerin yazlığına gitmiştim. Orada tanıştık. Bana çok yardımcı oldu, o olmasaydı geri dönemezdim muhtemelen bu kadar çabuk."

"Buluşacaksınız yani?"

Doğru anladığımdan emin olamadım bir an. Jongin'in sert sesini beynim algılamıyordu sanırım. "Elbette buluşacağım. Gayet iyi ve kibar birisi. Daha önce de birçok kez gördüm. Buluşmamam için bir engel yok."

"Senden hoşlanıyor olmasın Sehun gibi?"

"Saçmalama Jongin." Kızmaya başlıyordum. "O benim arkadaşım. Eğer bana o gözle baksaydı zaten çoktan söylerdi, savunmasız olduğum zamanları gördü. Kıskanmanı gerektirecek bir şey yok."

Do Kyungsoo'dan Nasıl Ayrılırım? // dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin