ON-BEŞİNCİ BÖLÜM

3.2K 265 100
                                    


Jina gitmek için yola çıkmıştı kendisiyle az sayıda muhafız ve cariye vardı. Zaten gerekte yoktu. Jina donuk bakışları hala elinde tutuğu yüzükteydi, sesizce göz yaşlarını döküyordu. Yanakları daha kurumamıştı bile.

Gitmek istemiyordu Beakje'ye, ailesi tarafından öldürülmek istemiyordu. Yorulmuştu artık bu hayattan ruhu çok yıpranmıştı dayanamıyordu. Taehyung odadan çıktığı gibi gitmişti, son bir kez bile görmeden vedalaşmadan.

Üşüttüğü için hala halsiz hissediyordu kendini, sabah heyecandan doğru düzgün bir şey yememişti. Şuan midesi bulanıyordu ve kosacağını anladığı gibi hemen konvuyu durdurmuştu. Hızlıca gamadan inip boş araziyeye midesinde ne varsa boşaltılmıştı, arkasında olan orta yaşlı hizmetçi hemen su getirmişti ve elini yüzünü yıkamıştı.

Jina biraz kendini iyi hissedince, yine geri dönüp gamaya bindi. Geçen sefer daha büyüktü ama bu normal olanlardan dı. Jina uzanarak cenin pozusyonuna geldi ve bacaklarına sarıldı. Taehyung'u hatırlayınca gözleri dolmuştu ve damlalar tek tek düşüyordu yastığına.

Jina ağlaya ağlaya uyuya kalmıştı. Gece geç bir saatte kap kurmuşlardı. Jina için yemekler getirmişlerdi, ilk başta istemediği belirtsede hizmetçinin. "Prens Taehyung'un kesin emri yemeğini yemeniz gerekiyor?" Dediği için kabul etmişti.

Hıçkırarak bir şeyler yemeğe başladı, göz yaşları durmaksızın akıyordu, 'hem gitmemi istiyor, hem yemek yememi istiyor.' Dedi içinden. Midesi bulanmaya başlamıştı ama zorlada olsa üç dört lokma bir şeyler yemişti.

Gece geç saatlere kadar uyumamıştı düşünmekten, sabaha doğru gözleri kendiliğinden kapanmıştı. Öğlene yakın uyanmıştı, ama galiba daha sınırı geçmemişlerdi.Ne olduğunu anlamasada bağırış sesleri gelmeye başlamıştı.

Bir anda gama durmuştu, merak edip küçük pencereden dışarıya baktığında. Saldırıya uğradıklarını anlamıştı, korkuyla ağzından çıkan ilk şey "T-Taehyung gel lütfen." Olmuştu ama hiç bir zaman gelmeyeceğini biliyordu. Bu durumda bile Taehyung'u istiyordu.

Bir anda kapının açılmasıyla, Jina korkmuş ve geriye doğru çekilmişti. Yüzü siyah bir bezle kapalı bir adam bileğinden tutuğu gibi dışarıya çıkarmıştı. Jina dirensede gücü yetmemişti.
"L-lütfen bırakın beni?" Diyip ağlamaya başladı.

"Sesiz ol?" Diyip ön tarafa doğru yürüdü. Jina ona karşı çıkmaya devam ederken, yerde yatanları gördüğü gibi çırpınmayı bırakmıştı. Herkesi öldürmüşler Jina hıçkırarak bağırıyordu ve bileğini kurtaramaya çalışıyordu bu sefer, ama dinleyen yoktu.

Her tarafta kan vardı, bu Jina'nın midesinin bulanmasına ve kusmasına sebep olmuştu. Elini kurtardığı gibi boş alana gidip kusmuştu, daha ne olduğunu anlamdan sırtında bir acı hissetmişti. Gözleri bulanmaya başlamıştı, elinde tutuğu yüzüğü sıkıca kavradı elinden kayıp düşmemesi için. Yere düşmesiyle sağ eli göğsünün üstüne koydu. Taehyung'un kendisini için yazdığı zarfı hissettiği gibi gülümsemişti.

Elindeki yüzüğü de göğsüne bastırıp, Taehyung'u hissetmeye çalıştı. Kalbi hızlı çarpıyordu, korkuyordu da, son bir kez görmek istemişti o güzel yüzü. Bilinci kapanmadan önce gözleri açık bir şekilde masmavi gök yüzüne bakıyordu.

Taehyung'un yüzünü orada gördüğü gibi, gözlerinde birer yaş düştü ve gülümseyerek kapatı gözlerini. Son isteğini tanrı yerine getirmişti.

Hırsızlardan biri Jina'nın kaçacağını sanıp hemen elindeki bıçağı sırtına saplamış ve geri çıkartmıştı. Diğerleri hiç umursamadan değerli olan şeyleri alıyorlardı. Her yerde olan cesetlerin üstüne basarak geçiyorlardı, kendi araların da şaka yapıp gülüyorlardı.

Bir süre sonra orada bulunan değerli ne varsa hepsini yağmalayıp gitmişlerdi. Onları kurtarmak için hiç kimse geçmemişti ordan, öylece ölüme terk edilmişlerdi.

Akşam olmuştu sarayda, Taehyung'un içinde bir huzursuzluk vardı. Sınırdan geçtiklerine dair hiçbir haber yoktu. Şimdiye dek gelmesi gerekiyordu, ama gelen yoktu. Kalbi sıkışıyordu arada, sağ eliyle göğsüne baskı uyguluyordu.

"Sakin ol Jina'm iyi, kimse korkudan onlara karışamaz." Diyip okşuyordu ama işe yaramıyordu.
İki gündür Jina ve kendisi için özel olarak hazırladığı köşküne gitmiyordu. Oraya giderse dayanamaz ve Jina için, beklemesi gerekiyordu her şeyin daha iyi olması için.

Eski dairesinde kalıyordu, Jina'yı simdiden çok özlemeye başlamıştı. Onun için güvenli bir yer ayarlamak için bir kaç kişiyi görevlendirmişti. Jina'yla mutlu yaşamak için hazırlıklara başlamıştı bile.

Kapıda hızla içeri giren ve derin nefesler alan Jimin'i gördü. Kalbi korkuyla daha hızlı çarptı, bu korkunun tarifi yoktu onun için. Soran gözlerle Jimin'e bakıyordu, Jimin'in nefesleri gözlerini kaçırdığını fark etti.

Vücudunu kaplayan korku onu titremesine sebep olmuştu.
"N-ne oldu Jimin? Neden böyle girdin odaya, her şey yolunda dımı?" Diye sordu kötü bir şey olmasını umarak.
"E-efendim. Ş-şey olm-" Taehyung gerginlikle daha fazla bekleyemedi.
"TANRI AŞKINA NE OLDUĞUNU SÖYLEYECEK MİSİN?" Bağırarak Jimin'in sözünü kesti.

"P-prenses Jina'nın konvoyuna saldırı düzenlemişler ve içinde yaşayan yok."
"N-ne?" Dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle, sanki az önce bağıran başkasıymış gibi. Dizlerinin bağı çözüldü ve yere düştü, Jimin hemen yanına geldi. Jimin içinde bu çok zordu, nasıl söyleyecem diye kendini paralamıştı yolda gelirken.

Taehyung beyninde yankılanıyordu 'Yaşayan yok. Yaşayan yok.' Diye, başını salayarak aklındaki kötü şeyleri dağıttı ve Jimin'e döndü.
"Jina'm Jina'm nerde? o nerde? neden yanında değil?" Jimin'in sessizliğine karşı çıldıracaktı seviyeye gelmişti.

"SANA DİYORUM? JINA'M NERDE? ONU İSTİYORUM?" Diyip daha da bağırarak devam etti.
"JİNA NERDESİN LÜTFEN GEL ŞAKA YAPMA, KORKUYORUM. Bak sana söz veriyorum bir daha seni yanımdan ayıramayacam gel l-lütfen?" Dedi hıçkırarak ağlarken, sesi yine sonlara doğru fısıltı gibi çıkarken.

Aklına gelen şeyle ayağa kalkıp odadan çıktı. Hızlıca Jina'yla kendisine ait alan dairesine gitti. Kapıyı açtığı gibi Jina'nın kokusunu aldı. Göz yaşları hızlanmaya başlamıştı ve Jina'nın elbiselerinden birini alıp, kendini yatağa bıraktı.
"Jina bak ben geldim sende gel? Bilmiyorsun senin kokun olmadan uyuyamayacağımı." Ağlayarak Jina'nın elbisesine koklayıp sarıldı ve devam etti.

"Seni bırakmadım, geldim de lütfen?" Dedi sessizce hıçkırarak. Jina'sız bir hayat düşünemiyordu, onun ölmediğine kendini inandırmaya çalışıyordu. 'O ölmedi beni bırakamaz' içinden tekrarlıyordu gerçekleşmesi için.

Onun gelmesini bekledi bütün gece, bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl, ama Jina bir daha geri gelmemişti.

(Bir bölüm daha sonuna geldik, inşallah beğenirsiniz ve yazım hatalarım için çok üzgünün.♡)

TAEJIN'le kalın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

TAEJIN'le kalın.
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜

GİZLİ SIR TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin