Jungkook yeni yeni uyanmaya başlamıştı, gözlerini açamıyordu ve başı inanılmaz derecede ağrıyordu. Yataktan kalkacağı sırada üzerinde bir ağırlık buna izin vermedi.
Kaşlarını çatıp ne olduğunu anlamaya çalıştı, zorla gözlerini açtı ve yanında kendisine sarılan Jimin'i gördü. Anın getirdiği refleksle geri çekildi, Jimin de bunun üzerine uyanmıştı.
Çıplak olduğunu anladığı gibi kendisine ait olan elbiselerini giydi Jungkook. Jimin'e bakmamaya devam ederek elbiselerini giydi. Ne yaptığını bilmeden harekat ediyordu. Gece olanları çoğunu hatırlamıyordu sarhoş olduğu için ve kendisi böyle bir şey yaptığına inanamıyordu.
Jimin uyandığı gibi Jungkook'u böyle görmeyi beklemiyordu. Daha farklı şeyler beklemişti, sonuçta gece birlikte olmuşlardı. Donuk bakışlarla Jungkook'un ne yaptığına bakıyordu. Onun kendisine bakmamaya çalıştığını fark ettiğinden beri, kalbi sanki eziliyormuş gibi ağrıyordu.
Gözleri hafif sulanmaya başlamıştı, boğazındaki ne zaman oluşmuş bilmediği yumru yüzünden yutkunamıyordu. Bu onun daha da zorluyordu, titrememesi için çabaladığı sesiyle seslendi.
"J-Jungkook n-ne yapıyorsun?" Yinede istediği olmamıştı ve titremişti sesi. Jungkook, Jimin'in sesini duyduğu gibi hareketleri durmuştu. Aklı karışık olduğu için ne cevap vereceğini bilememişti.
Arkasına bakmadan bir süre bekledi, en son kendisi ve Jimin için hiç söylememesi gereken cümleyi kurdu. "Bu yanlış ve benim kimseye görünmeden çıkmam gerekiyor, çok üzgünüm." Jimin gözlerinden bir yaş aktı ve yavaşça yanaklarından süzüldü.
Ağlamamak için dişlerini biribirine bastırdı Jimin. Yerinde âdeta robut olmuş gibi, kımıldamadan Jungkook'un ne zaman çıkacağını bekliyordu. Jungkook bir kez olsun arkasına bakmadan çıktı odadan. Eğer baksaydı bir enkazla karşılaşmış olurdu.
Jimin bu odada daha fazla kalamayacağını hisseti, hızlıca yatmaktan kalkıp elbiselerini giydi. Aklına gece olanlar geldikçe ve Jungkook'un bu halini düşürdükçe daha da hızlanıyordu, hem hareketleri, hem göz yaşları.
Çıktığı gibi Bay Jeon'la karşılaştı. Bay Jeon, Jimin'in gözlerinin kırmızı olduğunu gördüğü için endişelenmişti. "Iyimisiniz Bay Park? Ne oldu size?" Diye sordu. "Iyiyim Bay Jeon, her şey için teşekür ederim. Benim şimdi gitmem gerekiyor, umarım yine görüşürüz?" Diyip çıkışa doğru yürüdü. "Gidiyor musunuz yoksa?" Diye sordu. "Evet Bay Jeon, Kore'ye dönüyoruz." Diyip çıktı handan Jimin. Daha fazla bir şey demedi.
Ne deseydi Bay Jeon'a. 'Oğlunuzla birlikte olduk ve o sabah olunca korkak gibi kaçtığını mı' söyleseydi. Dışarıya çıktığı gibi göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Taehyung'un yanına gidip, hemen bu ülkeden ayrılmak istiyordu. Zaten Taehyung gitmek için hazır da bekliyordu, çünkü Jina'yı buradayken biran olsun onutmuyor ve acı çekiyordu. Ona tıpatıp benzeyen birisini görmüştü ve aklı karışmıştı.
Yolda yürürken birisine çarptı ama Jimin dönüp bakmadı. Sadece özür dileyip hızlıca oradan uzaklaştı.
-----
Jin daha güneş doğmadan hazırlanmıştı. Bugün çarşıya gidip, Taehyung'u ilk gördüğü yere bakacak ve onu arayacaktı. Mavi bir hanbok ve bir şapka takıp çıktı odasından, mektubu yine göğsüne koymuştu.
Taehyung'un hep yanında olduğunu ve hissetmek için, yanından aryırmıyordu. Aklına gelen şeyle bir müddet durdu, hemen geri dönüp bohçaya baktı ama yoktu yüzükleri. Bay Jeon hepsi burada demişti, ama yüzükleri yoktu.
Onları kaybettiğini düşünüp ağlamaya başladı, elbisesini havaya kaldırdığında ve bir kaç kere sirkelediğinde bir ses duydu. Elbiseyi kenara bırakıp yere düşen şeye bakınca, iki yüzüğünün birbirine bağlı olduğunu gördü. Bu onu daha da atlatmıştı, onlar hep yanyanaydı ama kendisi ve Taehyung hiç birleşmişti bile.
Ağlayan ve titreyen elleriyle yüzüklerin ikisinide, sağ elin orta parmağına taktı. Elini yavaşça dudaklarına götürüp yüzükleri öptü Jin. Bir süre sonra kendini daha iyi hissedince, hemen ayaklanıp çıktı handan.
Heyecanlıydı bugün Taehyung'u göreceğini biliyordu, hissediyordu. Her yere bakmıştı çarşının altını üstüne getirmişti ama bulamamıştı. Bir iki saat sonra hana geri dönüp Jungkook'a her şeyi anlatmak ve birlikte aramak istedi.
Geri dönüş yolunda yine gözünü her yerde gezdiriyordu. Hana yaklaştığında, birisinin handan çıktığını ve kendisine çarptığını geç fark etti. Jin aniden gelen acıyla seslice konuştu. "Dikkatli olurmusunuz!" Diyip kendisine çarpana baktı. Gözleri kocaman açarak karışındakine baktığında onun Jimin olduğunu fark etti.
Ilk başta ne yapacağını bilemediği için sadece yüzünü inceledi, o olduğuna emin olmak için. Daha sonra ağladığını gördüğünde şaşırdı ve aklına kötü kötü şeyler gelmeye başladı. 'Taehyung'a bir şey olma ihtimali gibi.' Aklında ki şeyleri unutamaya çalışırken Jimin çoktan gözden kaybolmuştu. Jin peşine vermiş onu aramaya başladı, ama sanki yer yarılmış ve içine düşmüş. Çünkü bu kısa sürede onu aramadığı sokak kalmamış ve bulamamıştı.
Hana geri dönüp Bay Jeon'a, Park Jimin'in burada ne işi olduğunu soracaktı. Geri geldiğinde Jungkook'un da gözleri kırmızı olduğunu gördü, endişeyle yanına gitti. "İyimisin Jungkook, ne bu halin?" Diye sordu Jin. Jungkook hiç bir şey demeden odasına gitti. Jin, Jimin'in buradan çıktığını hatırladı ve o da ağlıyordu meraklandı. "Park Jimin'i tanıyor mu acaba?" Dedi kendi kendine.
"Sen onu nerden tanıyorsun?" Jin, Bay Jeon'un kendisine sorduğu soruyu es geçip devam etti. "Kapıda bana çarptı ve ağlıyordu efendim." Diye cevap verdi. "Evet bende bugün fark ettim. Zaten bugün arkadaşı Kang Taehyung'la gideceklermiş Kore'ye." Jin korkuyla hemen ayağa kalktı.
"Gidiyorlar mı efendim?" Bay Jeon, Jin'in bu haline şaşırmıştı ve devam etti. "Evet Bay Jimin öyle dedi bana." Jin bir şey demeden hızlıca çıktı handan onu bir daha görmeme korkusu bütün bedenini ele geçirdi. Koşmaya başladı Taehyung'u durdurması gerekiyordu.
Limana ulaştığında bir geminin kalktığını gördü. Jin korkuyla oradaki birisine döndü ve konuştu. "B-bu giden gemi tam olarak nereye gidiyor?" Diye sordu düşündüğü şeyi söylememesi için, içinden tanrıya dua ediyordu. "Güney Kore'ye gidiyor bayım." Jin'in koktuğu şey başına gelmişti. Giden gemiye baktığında içinde Taehyung'u gördü. Koşarak rıhtıma yaklaştı ve bağırdı. "TAEHYUNG. TAEHYUNG GİTMEE?" Diyerek ağlamaya başladı, ama gemi uzaklaşmıştı. Yere çöküp ağlamaya devam etti.
"TAEHYUNG GİDEMEZSİN YENİ BOLDUM SENİ? Beni yine yanlız bırakamazsın?" Yine bağırdı ama sonlara doğru sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Arkasını dönüp yürüdü sessiz hıçkırıklarla birlikte. Çok fazla uzaklaşmamıştı boş bir yere oturtup ağlamaya başladı.
Taehyung'u bir daha görmeyeceğini düşünerek...
(Bir bölüm daha sonuna geldik, inşallahbeğenirsiniz ve yazım hatalarım için çok üzgünün.♡)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.