Taehyung, Jina'nın üstünü çıkarmadan, dışarıda ki yaşlı hizmetçiye büyük bir tas içine su ve bir kaç bez istemişti açıklama yapmadan. Onları aldıktan sonra kapıyı iyice kilitleyip yatağa doğru adımladı.
Yavaşça yatağın kenarına yine oturtup, titreyen Jina'nın üstündekileri çıkartmaya başladı. Bu sırada hızlı nefesler alıyordu, sanki odada ki oksijen kendisine az gelmiş gibi, daha derin nefesler alıyordu. Heyecandan vücudunun ısısı yüksekmiş ve terlemesine sebep olmuştu. Üstündekileri sırayla çıkartı, şuan bembeyaz bir ten karşısındaydı. Odadaki faklı yerlerdeki sönük mum ışığından daha da parlıyordu Taehyung'un gözlerine.
Bir süre gözlerini vücudundan alamamıştı, inleyerek ısınmak için hareket etti ve mırıldandı. "S-soğuk." Gıcırdayan dişlerini sıkarken devam etti. "Ç-çok s-soğuk." Dedi Jina titreyerek ve elini yorganı arıyordu.
Nihayet yapması gereken şeyi hatırlayınca, hemen yerde bulunan suyu bacaklarının üstüne bırakıp bezi ıslatğına emin oldu. Daha sonra suyu yere bırakıp beyaz bezi, Jina'nın alnına bıraktı. Bu işlemi diğer bezlerde uygulayıp, koltuk altına yerleştirdi. Ateşi dinsin diye, doktorları çağıramazdı zaten sıkıntı çıkmasın diye gece gece.
Jina soğuk bez tenine değdiği gibi irkilerek titreyen çenesiyle yine konuştu. "Ç-çok s-soğuk kaldırın l-lütfen?" Dedi arada hıçkırarak, kendinde değildi ama yine ağlıyordu. Taehyung'un içi parçalanmıştı bu görüntü karşısında."Neden yaptın bunu hem kendine, hem bana neden?" Dedi sesli konuşarak.
Koltuk altına koyduğu iki bezi ve bezleri de durmadan değiştirip ve arada alnındaki bezi yüzüne sürüyordu. Bu işlemi ne kadar devam ettiğini bilmiyordu, umrumda da değildi zaten. Bir süre sonra gözleri kapanmaya başladı ama uyumamak için direniyordu Taehyung.
Elini Jina'nın alnına koydu ateşine yine baktığı ama anlamamıştı bu sefer. Anlamak için sadece tek bir seçenek vardı, o da alnından öperek. Gözlerini etrafına gezdirdi, sanki ilk defa öpüyormuş gibi hissetmişti. Ama bu sefer ki farklıydı onun için, tedirgin hissetmişti.
Bu sırada Jina kendine gelmek üzereydi, gözlerini açamıyordu yorgunluktan. Taehyung yavaşça yaklaşıp eliyle alnındaki saçları bir kaç mere geriye doğru taradı ve ince dudaklarını Jina'nın alnına bastırıp bekledi. Jina burnuna gelen kokuyla ve alnında hissettiği dudaklarla, zorla da olsa gözlerini açmayı başarmıştı.
Taehyung'u üstünde görünce heyecanlanmaya başlamıştı, bu sırada üstünün açık olduğunu fark etti. Gözlerini kocaman açarak ne olmuş olabilir diye düşünmeye başladı. Taehyung ateşinin düştüğünü anlayınca geri çekildi ve Jina'ya bakınca gözlerinin açık olduğunu gördü.
Jina bir tepki veremiyor, gözleri bu sefer Taehyung'a takılı kalmıştı. Ne çok özlemişti onu, ne çok görmek istemişti onu yanında, ne çok kokusunu almak istemişti bugün. Ama şuan da tam karşında ve kendisine bakıyordu. Gözlerine, nasıl baktığını, nasıl duygular geçtiğini çözemiyordu.
Ama gözlerinde ki duyguyu ilk defa gördüğüne yemin edebilirdi. Artık kendini savunmak yada affettirmek için bir çaba göstermek istemedi. Taehyung ne isterse yapardı. Git öl dese seve seve kabul eder ve gider öldürürdü kendini. Kalbinin sıkıştığını hissediyordu, Taehyung'un gözlerindeki duygular karşısında.
Içinden 'tanrım al canımı dayanamıyorum.' Diyordu gözleri yine dolmaya başlamıştı, alt dudağı titremeye başlamıştı. Ağlamamak için alt dudağını ağzına alıp ısırmaya başladı. Gözlerini kapatıp derin derin nefesler alıp beklemeye başladı.
Taehyung, Jina'nın gözlerini kapattığında gözlerindeki çıkan göz yaşını gördü. Gördüğü gibi almak için uğraştığı nefes kesilmiş ve boğazında bir yumru oluşmuştu. Jina'nın ağlamamak için kendini sıkması ve gözlerini kapatması, sol göğsünde bir sıkışma hissetti.
Kendini toparlayıp bir şey demeden, Jina'nın üstünü giydirdi ve yorganla yine üstünü kapattı. Jina hiç bir tepki veremiyordu, Taehyung'a bırakmıştı kendini. Sadece 'Neden' diye sormasını istiyordu. Ona her şeyi anlatamaya hazırdı, ama Taehyung hiç bir şey sormadan ayağa kalktı ve kapıya doğru döndü.
Jina onun gitmesini istemiyordu, bu gece her gece gibi kendisini sıkıca sarmasını ve öpmesini istiyordu. Jina onun gitmek için ayağa kalktığını fark etiğinde gözlerini açarak, elini hafifçe kaldırdı ve konuştu. "G-gitme*hıçk* l-lütfen?"*hıçk* "G-gitme kal,*hıçk* yanımda kal?" Dedi hıçkırarak.
Taehyung, Jina'nın sesini duymasıyla durdu, bir adım daha ileri gidemedi. Hıçkırıklarını duyduğu gibi, kendisininde gözleri dolmaya başlamıştı. Hada fazla dayanamayıp hızlıca çıktı odadan, kendini dışarı attı.
Jina onun ikici kere elini tutmayıp gittiğine inanamamıştı, kendini bırakıp daha hızlı ağlamaya başladı. Kendisinde de suç vardı ama elinden birşey geliyordu. Taehyung'un yastığına başını bastırıp hıçkırarak ağlamaya devam etti.
Taehyung, Jina'nın hıçkırıklarını dışarıdan duyuyordu, içi parçalanmıştı. Içinden kendine 'geri dönme' diye tekrarlıyordu. Başını kaldırıp yıldızlarla kaplı gök yüzüne baktı, derin derin nefesler alıyordu ama ciğerlerine ulaşmadan tükeniyordu. Jina'nın sessiz hıçkırıklarını duyuyordu arada, vücudu kendisinden bağımsız hızlı hareketlerle içeriye doğru yürüdü.
Kapıyı açtığında karşılaştığı manzarayla çok kızdı kendine. Hemen yanına gitti ve yatağa girip kollarını ona sardı. Jina onun geldiğini yatağa girdiğinde fark etmişti, hıçkırıkları hızlanmaya başladı. Seslice ağlamaya başladı, Taehyung onu kendine daha çok çekerek sıkıca sarıldı. Saçlarını okşayıp, burnunu saçlarına bastırıp derin derin nefesler alıp, öpücükler konduruyordu başına.
Taehyung her Jina'nın saçlarını kokladığın da ağzından 'ahh' diye bir sesle geri veriyordu nefesini. Kollarında ki bedenin hıçkırıkları iç çekmesine döndü. Sıkıca sarsılmışlardı birbirine, sanki bırakırlarsa daha da birbirini bulamazmış gibi.
Ama bilmiyorlardı bu onlar için son geceydi, birlikte uyudukları bu yatakta...
(Bir bölüm daha sonuna geldik inşallah beğenirsiniz ve yazım hatalarım için çok üzgünün.♡)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
