YİRMİNCİ BÖLÜM

2.7K 251 125
                                    


(Medyayla birlikte dinleyin, çook güzel olacak. :") "


Jin o adama tokat atıp gitmişti kendi dairesine. Ne olduğunu anlamadan yine kirizi tutmuştu. Korktuğu için beynine ve kulaklarında, bir adamla ilgili küçük küçük kesitler, sesler ve çınlamalar dolmaya başladı. Jin o sesleri duymamak için, ellerini kulaklarına bastırıp derin nefesler almaya çalışıyordu.

Boğazına bir yumru oluştu bir anda ve sesinin çıkmasına izin vermiyordu, kısık sesler ve Jin'in hıçkırık sesleri odada yankılanıyordu. Sonra bir anda çınlamalar durdu ve bir ses duydu.

"Çok güzel kokuyorsun sevgilim." Jin ilk defa kulağında yankılanan en net cümleyi ve sesi duyduğunda gözlerini hızlıca açtı. Çünkü bugün gördüğü adamın sesine benziyordu, yada beyninin bir oyunu diye de düşündü. Ne düşüneceğini bilmiyordu artık. Yatağında oturarak bir kaç dk öylece bekledi. Bu sürede hiç kımıldamadı.

Sesler yavaş yavaş beynini terk ederken, Jin'in gözyaşlarıyla ıslanan yanakları kurumaya başlamıştı. Gözlerinde hala yaş vardı ama Jin küçük pencereden yıldızlarla dolu gök yüzüne dalmıştı öylece. Nedendir bilmez gök yüzünü izlerken kendini yanlız hisetmiyordu şimdi ki gibi.

Kendi kendine neden geçmişini hatırlamadığını ve bir ailesinin olup olmadığını merak ediyor ve soruyordu. Ama beyninde geçmişe dönük hiç bir şey yoktu. Bu bazen sinirlenmesine neden oluyordu. Çoğu zaman da çok üstünde durmuyordu, hiç olmasa iyi bir yerde çalıştığı için, iyi hissediyordu.

Artık aklındaki onlarca soru işaretlerini kaldırmak istiyor, eskisi kadar olmasada bir kaç geçedir aniden gelen sesler ve çınlamalar yüzünden rahat bir şekilde uyuyamıyordu.
Artık kim olduğunu bilmek ve rahat bir şekilde uyuyamak istiyordu.
Bay Jeon'a kendisinin nerede, nasıl bulduğunu sormayı aklına not etti.

Bir süre sonra o adamın aklına gelmişti. Neden kendisine 'Jina' dediğini ve kendisine neden sarılıp öptüğünü de merak ediyordu. "Acaba beni ve ailemi tanıyor mu?" Dedi kendi kendine, sesi ağladığı için pürüzlü çıkmıştı. Gece baya geç olmuştu, artık yıldızlar sönmeye başladığı için anlamıştı Jin. Kendini yatağına bırakıp gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı, kısa bir süre sonra uyuya kalmıştı günün yorğunluğundan dolayı.

-----

Güneş Jin'in gözlerine vuruyordu. Jin yüzüne ekşilterek uyanmaya başladı, saatin çoktan öğlene geldiğini anladığı gibi kalktı yer yatağandan. Ceketini üstüne geçirip dışarıya çıktı, Jungkook'u gördüğünde yanına gidip oturdu ve başını Jungkook'un omzuna koydu.

Jungkook, Jin'in geldiğini bile fark etmemişti. Jimin'e dalmıştı yine. Yüzünde samimi bir gülümsemeyle, Jin'in saçlarını karıştırıp konuştu.
"Yine geç uyandın yoksa yine aynı seslerimi duydun?" Diye sordu.
Jin sadece başını salayarak onayladı.

Jungkook'sa, Jin'e karşı "Hmm" ladı ve yerinden kalktı. Jin'e döndü, Jin de yarısı henüz açılmayan gözleriyle ve beyniyle Jungkook'a baktı.

"Babam bu civardaki kasabalara bir şeyler satın almak için gitti. Büyük ihtimalle iki gün sonra gelir, bu sürede ne yapmak istiyorsan onu yap. Ben dairemde olacam dışarı çıkmak istemiyorum." Diyip oradan ayrıldı.

Jin, Jungkook'un dediği şeyi bir dk sonra anlamıştı. Içinden kendine saydırmaya başlamıştı. 'Keşke biraz erken kalksaydım.' Diyip kızıyordu. Artık beklemekten başka bir seçeneği yoktu.

Çarşıya gidip kendisine bir kaç parça bir şeyler almak için hazırlandı. Jungkook'a haber verip çıktı handan.
Lâcivert bir hanbok gitmişti, saçları kısa olduğu için açık bırakmış ve şapka takmamıştı. Onun yerine bir banada alnına takmıştı.

GİZLİ SIR TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin