Prens kızın ağlayarak tanrıya dua etiğini gördü. Ona doğru yaklaşarak arkasında durdu, ama ne dediğini tam duyamıyordu. Jina arkasında bir hareketlilik hissedince hemen göz yaşlarını silerek, ayağa kalktı ve arkasına baktı. Yabancı adamla göz göze geldi, onu bir daha gördüğüne şaşırmıştı Jina.
"Merhaba hanım efendi? Ben sizi gördüm, ıyimisiniz diye sormak istedim?" Jina kendisini merak etmesine şaşırmıştı, 'neden merak etti ki.' Diye düşündü kendi kendine.
"Iyiyim efendim. Teşekkür ederim." Diye cevap verdi başını kaldırmadan. Taehyung onun boncuk gibi olan gözlerine bakmak istiyordu, kendine engel olamadan onun yanına yaklaştı. Jina gözlerini kocaman açarak onun kendisine gelen adımlarını izledi.
"Bana neden bakmıyorsunuz hanım efendi?" Diyip baş parmağını çenesine koyup kaldırdı başını. Yine göz göze gelmelerini sağladı prens Taehyung. Jina onun gözlerine takılı kalmıştı ve lanet olsun hareket edip onu itemiyordu bile.
"B-ben...B-bakıyorum efend-" Onun sözünü kesen Taehyung'un parmağıydı. Jina dudaklarını üstünde, karışındaki yabancı adamın baş parmağını hissedince sözünü bitirmedi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, biran kalp krizi geçireceğinden ve öleceğinden korktu. Karşısındaki ona doğru yaklaştığını fark etti.
Yüzünün çok yakınına gelmişti ve Jina onun nefesini yüzünde hissediyordu. Böyle bir şey ilk defa başına geliyordu ve ne yapacağını, ne tepki vereceğini bilemiyordu. Üstüne üstlük kendisi de bir erkekti ona karşı nasıl bu kadar savunmasız ve vücudunun hareket etmemesi kas katı kesilmesine şaşırdı. Şimdiye kadar kızların arasında büyüdüğü için hiç bir zaman, böyle tepkiler vermemişti kalbi veya vücudu.
Gözleri istemsizce kapandı Jina'nin. Prens Taehyung onun bu haline yandan bir gülüş atıp daha da yaklaştı. O dolgun dudakların tadını merak ediyordu, öpmek istiyordu. Ilk öpücüğünü bu güzel kıza vermekten mutluluk duydu ikiside. Burnunu yanağına sürttü ve kokusunu çekti ciğerlerine. Çok güzel ve eşsiz koktuğunu fark etti. "Tıpkı çiçekler gibi kokuyorsun?" Dedi. Jina onun boğuk sesini duyduğunda, vücudundaki bütün tüylerin ürperdiğini hisseti.
Tam öpecekken bir sesler duydu ama umursamadı, daha da yaklaştı prens.
"Prensesim? Prensesim nerdesiniz?" Diye birkaç ses gelince Jina hemen geri çekildi. Ne yaptığını anlayınca yanaklarının hatta yüzünün hepsinin kızardığını hissetmişti. O hariç her tarafa bakıyordu, ne olmuştu böyle bir anda. Diyip kendine kızıyordu. Yanlarına gelen muhafız ve hizmetçiler önünde eğilerek hemen konuşmaya başladılar.
"Prenses Jina neredesiniz? Her yerde sizi arıyorduk? Majesteleri yokluğunuzu fark etmeden gitmemiz gerekiyor?" Diye sordular."Sadece dua etmeye gelmiştim." Diye cevap verdim ve beni öpmek isteyen adama baktım. Onun şaşırmış gözleriyle karşılaştım. Beklemiyordu galiba benim bu ülkenin prensesi olmama.
Kendimi toparlayıp heyecanımı bastırarak konuşmaya başladım.
"Beni merak edip buraya kadar, geldiğiniz için yine teşekkür ederim. Ama lütfen bir daha karşıma çıkmayın?" Diyip oradan ayrıldım. Bir kere bile arkama bakmadan, çünkü çok korkuyordum. Gözlerim dolmaya başlamıştı onu bir daha göremeyeceğim için, ama böyle olması gerekiyordu, yoksa ölürdüm.Saraya geldiğimde yine yakalamıştım ve bu sefer majesteleri çok kızgın görünüyor diye duydum. Kesin bana yine ceza verecek, odama gittim ve cezamın ne olduğunu merak edip beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra Lee Qri, 'prensesim' diyip odaya girdi.
Yüzü asıktı ne ceza vermiş olacağını daha çok merak ediyordum artık.
"Bu sefer ne vermiş?" Dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Ben sadece dua etmeye çıkmıştım saraydan."Kütüphanedeki prenseslerin davranışlarıyla ilgili kitapları okuyup, hepsini bir deftere yazmanızı istiyor."
"Nee? Orda ne kadar kitap olduğundan haberin varmı? Ben hepsini nasıl okuyup yazayım?"
"Bu kadar da değil bu sürede kütüphaneden çıkmak yok ve yemekte yok, sadece su vereceklermiş."
"Sen şaka mı yapıyorsun?" Dedim sinirle. Ben bu cezayı haketmemiştim."Kapıda muhafız olacak. Yani kimseyi içeri alınmayacak ve seni de dışarıya çıkmana izin vermeyecekler prensesim." Dedi ve beni ayağa kaldırarak çıkartı köşkümden. Gözlerimden yaşlar akıyordu, ben zaten hiç haketmediğim bütün her şeyi yaşıyordum.
Kütüphaneye girdiğim gibi oradaki sandalyeye oturdum. Lee Qri bütün kitapları masaya bıraktı. Masa kitaptan başka bir şeyden görünmüyor du. Yanıma boş bir kaç defter, mürekkep ve bir tane de fırça verdi.
Çıkması için işaret verdi, üzgün bir yüz ifadesi ile çıktı kütüphaneden Lee Qri.Jina saçlarını toplayıp ve ağlaya ağlaya yazmaya başladım. Arada kendi kendine sövüp kızıyordu neden daha dikkatli olamadığı için. Gece geç saatte kadar sadece iki tane kitabı bitirebilmişti. Masada yanan bir kaç mum vardı, Jina yeni bir tane daha önüne getirip hem okuyup hem yazıyordu.
Gözleri uykudan dolayı daha fazla açık kalamamıştı ve elinin üstüne koyduğu başı durmadan düşüyordu. Daha fazla dayanamamıştı ve kendini uykunun kollarına bırakmıştı. Iki gündür yazıyordu, halden düşmüştü ve çok bitkindi. Galiba hastalanacaktı ama Jina bitirmeden çıkmak istemiyordu kütüphaneden.
Annesi krala yalvarmıştı cezasını geri çeksin diye ama kral reddetmişti. Çünkü krala kızını şikayet etmişlerdi. "Bir prenses gibi davranmıyor, istediği her yere gidiyor hatta başka erkeklerede yakıştırılmıştı." Denmişti, oda böyle bir ceza vermişti ona. Normalde bu kadar ağır veremezdi ama bu sefer çok şikayet gelmişti.
Kral artık Jina'nın evlenmesi gerektiğini düşünüyordu. Daha fazla sıkıntı çekmesin diye. Ama bilmiyordu daha çok sıkıntı çekeceğini.
Jina üçüncü günün ardından bitirmişti bütün kitapları, ama sadece su içmekten dolayı çok bitkin duruyordu. Zayıflamıştı ve güçten düştüğü için de çıkamıyordu kütüphaneden.
Biraz daha dinlenip ve gücünü toplayıp ayağa kalkacakken, gözü karardığı için yere düşüp bayılmıştı...
(Bir bölüm daha sonuna geldik, inşallah beğenirsiniz ve yazım hatalarım için çok üzgünün.♡)
TAEJIN'le kalın.
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ SIR TAEJİN
FanfictionPrens Taehyung, bir prensesle evlendiğini sanıyordu. JIKOOK {Tamamlandı} #1-taejin {16:10-2021} #1-ship {12:04:2022}