🌺☆2🌺

4.1K 231 73
                                    

○●○●○

"Lisa nerde kaldın, geç kalacağız."

Beni duyması için aşağıdan yukarı ona bağrıyor ve yaklaşık 20 dakikadır onu bekliyordum. Tanrım! Kadınların hazırlanması neden bu kadar uzun sürer ki?

Ben onu doğal haliyle seviyordum ama o pastel boyası gibi yüzünü renge bürüyordu.

"5 dakikaya geliyorum!"

Bu demek oluyor ki 'yarım saate geliyorum.'

Ne zaman bir yere gidecek olsak artık dakika tutmaya başlamış ve neredeyse 50 dakika gibi bir süre içinde hazırlandığını öğrenmiştim. Bana bu kadar ilgi göstermiyordu, ah alınmaya başladım.

Merdiven başında durmaktan vaz geçerek adımlarımı salona çevirip üçlü koltuğa kendimi bıraktım.

Kolumdaki saati kontrol ettiğimde gideceğimiz yere yetişebilmek için 1 saatten az bir süremiz kalmıştı.

Yakın arkadaşım ve Lisa'nın ablası gibi gördüğü kişi bu aksam evleniyorlardı. Çok bilgili arkadaşım bana bundan hiç söz etmediği yetmemiş gibi birde pat diye yüzüme 'evleniyorum!" demişti.

Lisa bile duyduğunda bir süre kendine gelememişti. Şoka uğradığı zaman bir süre öylece boş boş karşısında bakıyordu. Tuhaf bir huydu ama o halini izlemek ayrı bir güzeldi. Onu izlemeyi seviyorum...

Çok açık sözlü ve bir o kadarda pozitifti yüzü. Kalbinin içindeki sevgisini kalbime geçirmeyi başarmıştı. Bunu nasıl başardığı hakkında bir fikrim yok ama ona karşı minnettar hissediyordum. Ve bunu her daim dile getirmekten asla vaz geçmeyeceğim.

Yüzüme yayılan gülümseme ile başımı aşağı eğerken merdivenlere çarpan topuk sesiyle başımı kaldırdım. Üzerinde zarif kelimesini tam anlamıyla taşıyan bir elbise ile yavaş adımlarla iniyordu merdivenlerden.

Oturduğum yerden kalkarak yanına doğru ilerledim. Gözleri ışıl ışıl parlıyor dudaklarına sürdüğü kırmızı ruju ile adeta ateş saçıyordu.

"Çok bekledin değil mi?"

Sesindeki üzgünlüğü işitmemle başımı iki yana sallayarak yakınına geçtim. Gerçekten üzgün görünüyordu Tanrım...nasıl güzel bir kalbi vardı bu kızın?

"Hayır, bekletmedin." dedim parmaklarımı yumuşak teninde gezdirirken. Sanırım en sevdiğim şey tenine dokunmama izin vermesiydi.

Bakışları beni bulduğunda burnuna minik bir buse bıraktım. Kocaman gözleri irileşirken bu haline gülmeden edememiştim.

"Çok güzelsin..."

Sesimdeki garip fısıltı afallamama neden olsada şu an bunu umursamıyordum. Yüzüm yüzüne biraz daha yaklaşırken gözlerini benden kaçırarak başını aşağı eğdi. Rahatsız olduğunu hissetmiştim. Her ne kadar evli bir çift olsakta onun isteği dışında dokunmamaya karar vermiştim.

Rahatsız olabilirdi. Belkide göstermiş olduğum hareketler onu ürkütüyordu. Kendimi geri çekerken kolumdan tutmasıyla yerimde kaldım. Birşey söylemek için dudaklarını aralasa da sonunda vazgeçerek sessiz kalmıştı.

"Canını sıkma, sözümdeyim." dedim içindeki huzursuzluğu yok etmeye çalışarak.

"Hayır sorun o değil." demişti birden. Beklediğimin dışında söylediği şeye şaşırmıştım.

"Ben...biliyorsun Jungkook, biraz çekingen davranıyorum..."

Onu anlayabiliyordum. Sonuçta daha çok yeni bir çifttik. Bu şekilde düşünmesi fazlasıyla normal. Çünkü daha dogru düzgün birbirimizi tanımıyorduk ama bu evlenmemize engel olmadı.

Impatient |liskook| [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin