-2. Bölüm- Bileklik

693 244 487
                                    

1 Hafta sonra...

Yağmur damlalarının cama vurması sonucu çıkardığı sesi dinliyordum. Elimde ise vazgeçilmezim olan kahvem vardı. Manzara ise ayrı güzeldi. Her yağmur tanesi camda kendine yer açmak için birbirleriyle yarış içinde gibiydi. Tıpkı biz insanlar gibi. Biz de dünyada kendimize bir yer edinebilmek, kendimizi kabul ettirebilmek için uğraş vermez miydik? Ama tıpkı bu yağmur tanelerinin camın aşağıya kayması sonucu yok olması gibi bizde eninde sonunda bu dünyadan silinecektik. Yarışın sonunda yok olacaksak eğer bu yarış niyeydi?
Bu yağmurlu hava bana bir hafta öncesini hatırlatmıştı. O günde yağmurluydu ve tıpkı böyle yağıyordu. Umursamazca ve bizi sırılsıklam edercesine... O günü, o deniz gibi derin bakışları unutamıyordum.

O gün ne mi olmuştu?

***********************************

GEÇMİŞ...

Sonunda eve geçebilmiş ve doğalgazı açmıştım. Üstümüzdeki kıyafetler ise yağmur dolayısıyla sırılsıklamdı. Kıyafet dolabımdan rahat bir şeyler bulup çıkardıktan sonra içerideki kadına götürdüm. Bir elime bir de kıyafetlere bakıyordu.
" Hiç öyle bakma. İkimizde ıslandık ve üstümüzdeki kıyafetleri çıkarmazsak hasta olabiliriz. Sen bunları al ve içeride giyin. Islak olanları da bırak bir kenara ben hallederim." Dedim ve elimdekileri alıp içeri geçti.

Doğalgaz sayesinde evde biraz ısınmıştı. O giyinirken ben de içimizin ısınması için iki kupa dolusu kahve yaptım ve döndüğümde onun çoktan giyinmiş olduğunu gördüm. Pencere kenarına oturmuş dışarıyı seyrediyordu. Kıyafetler ise şaşılacak derecede üstüne tam oturmuştu. Tıpkı benim gibi 1.70 boylarında ne zayıf ne de kiloluydu. Kumral saçları ve siyah gözleriyle oldukça güzeldi. Gözleri biraz çekikti. Kirpikleri ise  fazla uzundu. Hep kıskanmışımdır böyle insanları. Elimdeki kahvelerden birini ona uzattım ve bende yanına, bağdaş kurarak oturdum. Salonun camından yağmuru seyrediyordu.

"Anlat bakalım."
"Neyi?"
" O adamların seninle olan derdini."
"Aslında o anları anlatmak bile tekrar korkmama ve midemin bulanmasına sebep oluyor. Madem merak ediyorsun anlatayım. Benimle bir alıp veremedikleri yok aslında. Kafam bozuk olduğu için sadece sahilde biraz dolaşmak istemiştim ve aniden önümü kestiler. İtip kakmaya başladılar beni. Sanırım sarhoşlardı. Sonrası malum. Siz geldiniz işte. Tekrar teşekkür ederim. Siz olmasaydınız... " Dedi ve ağlamaya başladı.
" Tamam ama ağlama artık. Anlayabiliyorum seni. Benim salaklığım kusura bakma. Sana hiç sormamalıydım bu soruyu." Dedim ve  konuyu değiştirdim.

" Eee kimsin nesin? Mesela adın ne? Bunu bile daha bilmiyorum."
"Adım Alya."
"Gökyüzü..."
"Efendim ?"
"Gökyüzü diyorum. İsminin anlamı yani."
"Evet öyle. Peki ya senin adın ne? "
"Armina."
"Çalışıyor musun?"
"Ben aslında öğretmenim. Bir üniversite de edebiyat öğretmenliği yapıyorum."
"Gerçekten mi? Ne kadar güzel, çok şanslısın. Öğretmenlik en güzel mesleklerden biridir."
"Evet öyle ama insanı gerçekten bazen delirtebiliyor bu meslek."
"O da işin tadı tuzu. Hepimiz bir nebze deliyiz değil mi?" Dedim ve göz kırptım.
"Belki de." Dedi.

Öğretmen olması bile kanımın kaynamasına yetmişti. Annemde öğretmendi . Bunu bilmesine gerek yoktu ama. Daha sonra uyumak üzere ben yatak odama Alya ise salona doğru hareketlendik.

*********************************

BUGÜN...

O günden sonra, ertesi günü Alyayı arabamla evine bırakmıştım.

Yağmur damlalarının camdaki yarışını seyretmenin yeterli olduğunu anlamış olacağım ki ayaklandım. Hazırlanmam gerekiyordu. Her hafta sonu olduğu olduğu gibi basketbol antrenmanı yapmaya gidicektim. Küçükken hep babamla oynardık. O öğretmişti bana oynamayı. Şimdi ise bazen arkadaşlarla çoğu zaman ise tek başıma oynardım. Bugün de öyle olacaktı. Basketbolu severdim ve aksatmak istemem. Elimdeki boş kahve fincanını tezgahın üstüne bırakıp yatak odasına doğru yol aldım. Kapıyı açar açmaz beni mavi tonlarının hakim olduğu bir oda karşıladı.

SIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin