Ses yüzünden çok korkmuştum. Hiç mi rahat yüzü görmeyecektim ben? Camdan çıkan ses sonucu ortalık cam kırıklarıyla dolmuştu. Kalbime batırılan kırıklar gibi. Anında Erim ve Miraç üstüme kapanmıştı ama bilmiyorlardı ki benim ölümden korkmadığımı. Ölüm tek bir nefese bakardı. Nefesin gitti mi kalbin durmuştur. Bu kadar kolay ama bazen ise zordur. Ne kadar denersen dene beceremezsin ölmeyi. Ben ikinci kısma aşinaydım. Denemiştim ama olmamıştı. Bir şey beni çekip koparmıştı ölümün soğuk nefesinden. İçimden gelen bir his. Belki de o his daha çok şey yaşayacağımı biliyordu. O yüzden bırakmamıştı beni ölüme. Daha kötü günleri yaşamam için. Bu taş ise bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteriyordu.
Üstüme kapanan iki iri adamı bir kenara ittim ve kalkıp üstümü başımı silkeledim. Merdivenleri koşarak çıktım ve yatağımın yanındaki çekmecede olan, ruhsatı bulunan silahımı kabzasından çıkardım. Şarjörünü de silaha koyduktan sonra aynı şekilde koşarak merdivenlerden indim. Bana bakan gözleri umursamadan önce pencereden dışarıya göz attım. Kimdi bunu yapan? Hava karanlık olduğu için göremiyordum. Ağaçlar da görüş açımı kısıtlıyordu. İçim rahat etmediği için bana seslenen iki adamı umursamadan koşarak evden çıktım.
"Armina dur!"Evin ağaçlarla kaplı bahçesine doğru yol aldım ve silahımla etrafı kolaçan ettim. Yavaş ve temkinli bir şekilde ilerliyordum. Ayağımın altındaki ezilen yaprakların çıkardığı sesler karanlık geceyle birleşiyordu. Tek tek tüm ağaçların arkasına bakmıştım. Daha sonra bir yaprağın hışırdama sesi ve ağacın altından geçen bir gölge. Yoksa bu bir yanılsama mıydı? Silahımın tetiğini açtım ve o tarafa doğru ilerlemeye başladım. Hışırdama sesleri gittikçe artıyordu. Ayağımın altındaki dal parçasının kırılma sesi beni ele vermişti. Sadece gölgesini görebildiğim adam var gücüyle koşmaya başladı. Ardına bile bakmadan...
Evet görmüştüm onu. Bu kapüşonlu bir adamdı. Peşinden hızla koşmaya devam ettim.
"Gel lan buraya!"
Dedim ama beni dinlemedi. Kapüşonlu adam arkası dönük bir şekilde ardına hiç bakmadan ilerliyordu daha doğrusu koşuyordu. Ben de ardından koşuyordum. Bir el ateş ettim havaya.
"Dur yoksa ikinci kurşunu sen yiyeceksin!" Dedim ama beni hiç dinlemiyordu. Adım seslerimiz sokağın sessizliğine karışıyordu.Sokağın köşesinden döndüğü gibi gözden kaybolmuştu. O sokağa baktığımda ise hiç kimse görünmüyordu. Nefes nefese kalmıştım. Daha fazla koşamazdım. Adamı da kaybetmiştim kahretsin. Arkamı döndüğüm sırada sokağın başından bana doğru koşarak gelen iki adamı gördüm.
"İyi misin bir şeyin var mı?" İkisi de bu soruyu aynı anda sormuşlardı ve sorularına üzerimde dolanan gözleri eşlik ediyordu. Her yerimi iyice inceledikten ve iyi olduğuma karar kıldıktan sonra :
"Armina ne yaptığını zannediyorsun sen?" Erim sevdikleri söz konusu olunca çileden çıkabiliyordu.
"Tehlikeli bir adamın peşinden koşmak da nedir?" Dedi Miraç.
"Bakın iyiyim sorun yok. Hadi eve gidelim.""Ne var ne bakıyorsun öyle?" Dedim.
"Elinde bir silah var hemde hiç beklemediğim birisinin elinde. İzin verde biraz şaşırabileyim." Dedi Miraç. Evdeydik ve ortada bulunan masanın etrafına dizilmiştik. Benle Miraç ayakta Erim ise koltuğa oturmuş ve karşısındaki masaya koyduğu kağıtla sarılı taşı inceliyordu.
"Bu silah ruhsatlı. Belli bir mal varlığına sahip olduğum için hırsızlara karşı kendimi korumak amaçlı almıştım. Bu silahı aldığımdan itibaren ilk defa kullanıyorum."
"İlk defa kullanan birine göre 40 yıllık silah kullananlar gibisin."" İlk defa silah kullandığımı söylemedim, bu silahı ilk defa kullandığımı söyledim. " Dedim elimdeki silahı gözlerimle işaret ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionTüm geçmişini kendi elleriyle mahveden bir kız... Anne ve babası onun aptallığı yüzünden ölmüştü. Daha doğrusu o öyle olduğunu düşünüyordu. En büyük darbeyi ise kendi kanından olan birisinden yiyecekti. Armina babasından kalma mücevher şirketinin sa...