Kalbimin atışını ağzımda hissediyordum. Oraya dar geliyormuş da biran önce çıkmak istiyormuş gibi atıyordu. Ben ise sakin olmamın gerektiğinin gayet bilincindeydim. Bu nedenle kendime on dakikadır telkinler verip duruyordum. Sinirlendiğimi en küçük hücremde dâhi hissediyordum. Beynim ise tüm bu olanları çözmeye çalışıyordu. Kafamda dolanan düşüncelerin hiçbiri birbirini tutmuyordu.
Benim anlamadığım şey ise seneler sonra karşıma çıkmasındaki amacı neydi? Hiç mi korkmuyordu yaptıklarımdan ve yapacaklarımdan?
Buraya hangi cesaretle gelmişti?
Aklımdaki soruların beni ele geçirdiğini hissediyordum. Ellerimi ise destek almak ister gibi koyacak bir yer arıyordum. Hayır şimdi olmazdı! En güçlü kalmam gereken zamanlardan birindeyim şu an. Ona artık karşısında eski Armina 'nın olmadığını göstermek istiyordum fakat sinirim ağır basıyordu. Buna onun küstahça sırıtışı da eklenince çileden çıkmak üzere gibi hissediyordum kendimi." S-sen neden erken geldin?" Elis' e doğru elimi havaya kaldırdım ve susması için gözlerinin içine baktım. Beynimin içinde kopan gürültü yüzünden zaten dayanamıyordum.
" Otursana." İğrenç sırıtışıyla beraber önümde bulunan boş koltuğu işaret ediyordu. Ona bir kez yenilmiştim ama bu defa aynı hata tekrarlanmayacaktı.
Önce duruşumu dikleştirdim ardından yavaş adımlarla ilerledim ve onun tam önünde durdum. Ayakta olduğum için bana göre alçakta kalıyordu. Yani olması gerektiği yerde! Ağır ağır eğildim ve yüzümü yüzüne doğru yakınlaştırdım. Nefret ve intikam duygusuyla harmanlanmış olan ela gözlerimi onun sinsi kahvelerine diktim.
" Neden?" Sesim daha çok tıslar gibi çıkmıştı. Elis ise bizi izliyordu. Büyüyen gülüşüne alay dolu ses tonu eklendi. Zaten yakın olan yüzlerimizden dolayı kulağıma yakınlaşması kolay oldu ve oraya doğru fısıldadı.
" Belki de seni özlemişimdir. " İşte tam da şu an sinirimin ve sabrımın hat safhaya ulaştığını hissediyordum .
Ben bu adama neden katlanıyordum ki ? Hâlâ dudağı kulağıma yakın duruyordu. Önce bana bakan kahvelerine baktım ve sinirli bir şekilde gülümsedim. Ardında karnına doğru geçirdiğim yumruğumla iki büklüm oldu ve nefessiz kaldı. Kollarımı göğsümde birleştirerek bu tabloyu büyük bir zevk içinde izledim.
" Bunu da özledin mi?" Kesik kesik nefesleri eşliğinde bana cevap verdi.
" Ss-anırım evet." Acı içinde kıvranıyor olsa dahi hâlâ gülümsüyordu. Daha sonra kendini toparlayarak dikleşti ve dudaklarını araladı." Eskisinden daha iyisin."
" Evet en az senin kadar ."
Göğsümde birleştirdiğim kollarımı birbirinden ayırdım ve işaret parmağımı ona doğru sallamaya başladım." Hangi yüzle buradasın? Onca şeyden sonra bu yüzsüzlüğünün kaynağı da ne?"
" Seni özlediğimi söyledim diye hatırlıyorum. " Alay dolu sesi bende iğrenme hissi yaratıyordu.
" Defol!" Sinirli sesimle beraber parmağım da kapıyı işaret ediyordu. Önce onaylamazca bir ses çıkardı ağzının içinde. Hafifçe kafasını sağa sola doğru oynattı ve oturuşunu mümkünmüş gibi daha rahat hâle getirdi." Sen sadece benim eserimsin, benim. Bu karşımda görmüş olduğum tablonun ressamı benim. "
" Bir zamanlar eve ama şimdi hayır! Sen sadece kendimi keşfetmemi sağlayan aptal bir oyuncak parçasından başka hiçbir şey değilsin. Olduğun tek şey karaktersizlik! Dediğim gibi buradan defolup gitmediğin takdirde sana yapacaklarımın yarısı bile aklımda değil şu an. Şimdi geldiğin o çöplüğe geri dön!"
" Ses tonunu iyi ayarla!" Bu cümlenin ondan çıkmasını beklerken duyduğum ses kapının bulunduğu koridorun oradan yani yan tarafımdan gelmişti.
Kim olduğuna bakmak isterken gözlerim ikinci bir şokla daha açıldı. Bu Laden 'di ve salonun girişinden üçümüze anlamaz bakışlar fırlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionTüm geçmişini kendi elleriyle mahveden bir kız... Anne ve babası onun aptallığı yüzünden ölmüştü. Daha doğrusu o öyle olduğunu düşünüyordu. En büyük darbeyi ise kendi kanından olan birisinden yiyecekti. Armina babasından kalma mücevher şirketinin sa...