-15. Bölüm - Mavi Örtü

287 63 163
                                    


Biraz uzun bir ara vermiş olduğum için en son kısımlarda neler olduğunu unutmuş olabilirsiniz. Sizlere tavsiyem öncelikle 14. bölüme kısaca bir göz attıktan sonra hatırlayarak okumanız.


Gözlerim karşımdaki camın ardında olan gökyüzünü seyrediyordu. Geceye asılı kalmış olan ay her bir yanı tüm ihtişamıyla aydınlatıyordu. Yıldızlar ise bu ışıltıda ona eşlik ediyorlardı. Karanlık geceye inat...

Karanlığın içindeki mavi sadece gün ışığıyla kendini belli ediyordu. Ben ise o maviye tutukluydum, tutkundum. Gökyüzünün rengi koyu mavi bir hâl almıştı. Yıldızlar da bu renkli örtünün üzerine dizilmiş küçük, parlak ışık tanecikleri gibiydi.

Bu ışık tanecikleriydi bize yolumuzu gösteren. Tabii bir de maviye asılı kalmış olan ve tüm ihtişamıyla orada duran ay vardı. Gökyüzü ne aysız ne de yıldızsız olurdu. Her ikisi de koyu mavi olan örtüyü aydınlatmak için oradalardı. Benim için, bizler için, hepimiz için...

Gözlerim gökyüzünü seyrederken kaç dakika geçtiğinin bile farkında değildim.

" Armina. " Yan tarafımdan gelen erkeksi ses tonuyla beraber gözlerimi gökyüzünden alıp, arabayı kullanan Miraç 'a çevirdim.

" Efendim?" Bana bakan harelerinin karanlık geceyle olan uyumu uzun uzun izleme hissi yaratıyordu bende.

" Planın ne?" Neyden bahsettiğinin farkındaydım. Miraç gözlerini bir bana bir de karşısındaki yola çeviriyordu.

Oturduğum koltukta dikleştim ve pozisyonumu değiştirmek için hareketlendim. Ellerim ise istemsizce pantolonumun arka cebine gitti. Elime gelen yumuşaklık ile onu cebimden çıkardım ve gözümün önüne tuttum. Beyaz peçete bana bakıyordu.
"Dediğim gibi... Şimdilik bir planım yok ama olacak! Belki de bu beni Hamle 'ye ulaştıracak olan ilk adımdır."

" Belki de..." Evet sadece bu kadardı konuşmamız. Biz birbirini aslında hiç tanımamasına rağmen çok iyi tanıyan iki insandık. Şu kadarcık zamanda bile onun hakkında bildiklerim kırk yıldır tanıdığım insanlar hakkında bildiklerimden bile fazlaydı.

Bu da demek oluyordu ki bir insanı tanımak için zaman yeterli değildi. Mühim olan o kısa zamana neler sığdırdığındı aslında. Uzun yıllar birbirini tanıyan insanlar bilirdim.

Aslında tanıdıkları zanneden ama tam anlamıyla tanımayan... Birde kısa süren ama o küçük zaman dilimine birçok şeyi sığdıranlar vardı. Bu kısa sürede birbirlerinin artık içten hisseden, tam anlamıyla tanıyan.

Evet, belki ne ben Miraç 'ın tam anlamıyla nasıl bir hayatı olduğunu biliyordum ya da neler yaşadığını. Aynı şekilde o da benim ne geçmişimi, ne yaşadığım acıları... Hepsinden bir haberdi. Ama bildiğim en önemli şey onun nasıl bir kalbi olduğuydu. Beni sürpriz diye götürdüğü yetimhanedeki çocuklara olan bakışı, mavi harelerindeki ışıltı, güzel kalbi... Hepsinin farkındaydım .

Biz bu kısa zamana birçok şey sığdırmıştık ve bu süreçte yaşadıklarımız yabana atılır cinsten değildi. Tüm bu olanlar birbirimizi tanımamıza yardımcı olmuştu.

Gözlerimi tekrar gökyüzüne çevirdim. Ay 'ın ihtişamı ile beraber yıldızlarla bezenmiş olan o mavi örtüye...

" Bakıyorum da gözlerin hiç ayrılmıyor oradan." Onun alaycı ses tonu ile beraber önce dudak kenarlarım kıvrıldı. Gülüşümün aksini önümdeki camın yansımasından görebiliyordum.

" Evet. Oraya bakarken anne ve babamı görürüm hep. Onları hissederim... " Sesim özlem ve hüzün tınısıyla yoğrulmuş gibiydi.
Bu sözleri onun deniz gözleri yerine tepedeki maviliklere bakarak söylemiştim.

SIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin