Bazı anlar vardı. İnsanı nutkunu tutturan... Şaşkınlıktan ne yapacağını insana şaşırtan. Peki ya ihanet... Bir insan karşısındakine neden ihanet ederdi? Karşındaki senden gelen ihaneti hak edecek kadar ne yapmış olabilirdi?
Sevgi ve aşk ihanete karşı gelebilir miydi? Seven insan ihanet eder miydi, edebilirdi. O zaman ise gerçekten sevmemiş olurdu.Telefonu kapatmış, masanın üstüne koymuştum.
Bu da ne demek oluyordu, telefonun diğer ucundaki kişi neyden bahsediyordu? Düşüncelerimi açılan kapının sesi böldü. Tanıdık kokusu burnuma dolmuştu. Ne ağır be de hafif bir kokusu vardı. Tam yerindeydi. Burnuma gelen kokuyla başımı o yöne çevirdim.
Ensesini kaşıdı ve
"Şey ben telefonumu unutmuşum da burada." Dedi ve panikle elimdeki telefonu aldı. Telefondaki adamın ne demek istediğini Miraç ' a da soramıyordum. Telefonunu ondan habersiz açmıştım sonuçta. Yanlıştı ve kızabilirdi.
" Bu telefon neden senin elinde. "
"Sadece unuttuğunu görünce sana geri getirmek istemiştim. Çemkirmene de gerek yoktu! " Dedim ve yüz hatları gevşedi. Deniz derini bakan gözlerinde bir rahatlama mı sezmiştim yoksa bana mı öyle gelmişti? Ardından yüz hatları keskinleşti ve kaşları çatıldı.
" Ben çemkirmem. " Dedi.
"Orası belli. " Dedim. İnce ve pembe olan dudakları ilk önce düz halinden çıktı ve dudak kenarları kıvrıldı. Daha sonra ise kapıyı ardından kapatarak çıktı.Koca odada tek kalmıştım. Sessizlik hüküm sürüyordu. Bir süre daha az önce olanları düşündükten sonra sonunda çıkmaya karar verdim. Yarın ki toplantı için defile alanının sahibini ikna etmenin yollarını şimdiden bulmam gerekiyordu.
***
" Bu kadar çalışmak yeter." Dedim ve çalışma odamın lambasını kapattım. Gözlerim bu kadar saat açık kalmanın verdiği yorgunlukla ağır ağır kapanıyordu. İşten eve geldiğim gibi çalışmaya başlamıştım. Yarın ki toplantı için adamı ikna etmek gerekiyordu. Bunun için birkaç strateji şimdiden geliştirmiştim. Kahve fincanımı masanın üstünde bırakıp yatak odasına geçtim. Komodinin üzerindeki çalar saate baktığımda saatin gece 3 olduğunu fark ettim. Yarınki toplantı ile ilgili düşüncelerimle derin bir uykuya daldım.***
Olamaz geciktim. Gece üçte uyursam böyle olurdu. Çalar saatle beraber lanet ederek yeni bir güne daha başlamış oldum. Seçtiklerimi giymeye başlamıştım.Maviyi seçmiştim bugün. Bana uğur getirmesi için. Zira buna çok ihtiyacım vardı. İçime göğüs dekoltesi olan beyaz şifon bir gömlek giydim. Dekoltenin olduğu kısımda dantel işlemeleri vardı. Üzerine ise mavi kışlık ve üzerinde çizgileri olan bir ceket, altıma tıpkı ceketteki gibi çizgileri olan mavi kalem bir pantolon giydim. Şifon gömleğimi pantolonumun içine soktum. Pantolon bileğimin biraz üstüne denk geliyordu. Tek bantlı pudra tonlarında ince topuk bir ayakkabıyıysa ayaklarıma geçirdim. Açık bir ayakkabıydı. Boynuma ise zarif, taşlı bir kolye taktım. Yeterince uzun olduğunu düşündüğüm saçlarımı da dalga dalga yapıp omuzlarımdan aşağıya bıraktım.
Babam saçlarımı çok severdi. Okşardı onları her gün. Saçlarım yüzünden annemle babam çoğunlukla kavga ederdi. Annem saçlarımın uzun olduğunu düşündüğü için sağlığım açısından kestirmem isterdi. Babam ise kestirmememi... Keşke şimdi burada olsalardı ve gine saçlarım yüzünden kavga etselerdi. Belki de o gün o kadar ısrar etmemiş olsaydım onlar şimdi yaşıyor olacaklardı. Geçmişi değiştiremezdik öyle değil mi? Bu pişmanlık son nefesimi verene kadar ensemde olacaktı. Babamın bana verdiği, olmazsa olmaz olan bilekliğimi de taktım ve aşağıya indim. Bu gün kahvaltı etmeyecektim. Yeterince geç kalmıştım zaten.
*****
"Herkes toplantı odasında efendim."
" Tamam." Dedim ve Çağla da tabletini alarak nefesi benim yanımda aldı. Geldiğim gibi soluklanmadan, hızlıca toplantı odasına girdik. O tanıdık koku burnuma dolmuştu. Bu adam deniz kokuyordu. Ve bu beni etkilemesi için yetip de artıyordu. O kokuyu aldığım an huzur buluyordum. Sanki denizin karşısına oturmuş, rüzgar saçlarımı uçuruyormuş hissi veriyordu. Girer girmez Beyler ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
أدب المراهقينTüm geçmişini kendi elleriyle mahveden bir kız... Anne ve babası onun aptallığı yüzünden ölmüştü. Daha doğrusu o öyle olduğunu düşünüyordu. En büyük darbeyi ise kendi kanından olan birisinden yiyecekti. Armina babasından kalma mücevher şirketinin sa...