"Armina"
Sesle birlikte arkamı döndüğüm sırada 4 tane adam bulunuyordu. Arkalarında ise siyah bir jip vardı. Hepsi iri yarı ve kalıplıydı. Üzerlerindeki siyah takım elbise ise daha da ürkütücü olmalarını sağlıyordu. Bu yüzleri ilk defa görüyordum. Miraç kolumu tutup
"Armina kim bunlar?" Dedi.
"Ben de bilmiyorum. Şimdi öğreniriz. Kimsiniz siz ve ne istiyorsunuz? "
"Sakin ol Armina. Sana sadece abimizin selamını getirdik."
"Abi mi o da kim? Ayrıca derdiniz ne sizin? " Dedim. Yanımdaki de tıpkı benim gibi şaşkındı ve bizi izliyordu. Olanları anlamaya çalışıyor gibiydi. Olanları bir de ben anlasaydım.
" Merak etme! Zaten çok yakında tanışacaksın abimizle." Dediler ve ardından arabaya binip bir şey dememe kalmadan sahadan uzaklaştılar. Tabi arkalarından bakakalan bir de Armina vardı."Armina bunlar kim ve senden ne istiyorlar?"
"Bilmiyorum. "
"Nasıl bilmiyorum ya?" Dedi. Bir de onunla uğrşamak istemiyordum. Zaten kafamın içi yeterince doluydu. Bu bilinmezlikler artık beni yormaya başlamıştı.
"Bilmiyorum dedim ya ne Uzatıyorsun! Ayrıca bu konu seni neden bu kadar ilgilendirdi?" Dedim. Bir süre gözlerime takılı kaldı. Ardından konuşmaya başladı.
" Beni ilgilendirdiği filan yok. Sadece olanları anlamaya çalışıyorum hepsi bu."
"Emin ol şu an tek isteğim bu. Olanları anlamak. " Dedim ve düşünceli bir şekilde sahayı terk ettim. Arabama doğru yol aldım. Arabaya bindim ve evin yolunu tuttum.****
Çalan alarmın sesiyle uyandım. Maalesef bir hafta sonu daha bitmişti. Her ne kadar kendi işimin patronu olduğum için istediğim an gitmeme gibi bir lüksüm olsa da bunu yapmak istemiyordum. İşimi aksatmak istemezdim. Şimdi Elis olsa beni güzelce uyandırırdı. Maalesef ki iş için bir haftalığına İzmir 'e gitmişti. Bende onun yokluğunda bu çalar saate kalmıştım. Tuvalette işlerimi hallettikten sonra dolabımdan bugün için giyeceklerimi seçtim.
Altıma mavi bir kot, üzerime pembe tonlarında boğazlı bir kazak, üzerine havalardan dolayı palto ve pantolonumla aynı tonlarda olan bir çanta aldım. Kahverengi topuklu olan botumu da ayaklarıma geçirdim ve saçlarımı dalgalı bir şekilde serbest bıraktım.
Kahvaltı için aşağıya indim. Bir şeyler atıştırdıktan sonra dışarıdaki güvenlik için koyduğum görevliye bir baş selamı vererek arabamla evden uzaklaştım.
Şirkete varır varmaz çalışanların bana verdiği selamlara karşılık küçük bir tebessüm yolladım. Hepsi ailem gibiydi. Çoğu benden önce babamla çalışmışlardı. Şimdi ise benimle beraberlerdi. Odama doğru ilerlerken tam arkamdan ise geldiğimi görmüş olacak ki asistanım koşarak geliyordu. Odama geçip koltuğa oturdum ve
"Çağla bana acilen bir kahve."
"Efendim ondan önce size söylemem gereken bir şey var. "
"Acil ve önemli değilse sonra söylersin."
"Acil efendim."
"Söyle" Dedim kafamı eğdiğim kağıtlardan kaldırmadan.
"Efendim, yapacağımız defilenin mekanında bir sorun çıktı. " Dedi. Kafamı kağıtlardan kaldırıp Çağlaya baktım.
"Nasıl bir sorun?" Dedim tek kaşımı kaldırarak."Defilenin yapılacağı yere bir talep daha varmış."
"Kahretsin bu nasıl olur? Biz beğenmiştik önce orayı. Defile alanının sahibi olan Disegno şirketiyle de sözlü olarak anlaşmıştık. Kimmiş peki talip olanlar?"
" Arslanlar Holding." Dedi. Bu şirket ismini ilk defa duyuyordum.
"Neyse ben bir çözüm yolu bulmaya çalışıcam, sen çıkabilirsin." Dedim ve Çağla kapıyı kapatarak çıktı.
Bu işin içinden nasıl çıkacaktım hiçbir fikrim yoktu. Biraz düşündükten sonra
"Buldum tabi ya. Belki konuşarak bu sorunu çözüme kavuşturabiliriz." Dedim ve yanımdaki telefondan Çağla 'yı aradım.
" Çağla, Odama." Dedim ve telefonu kapattım. Aradan bir dakika geçmeden kapı çalındı.
"Gir!"
"Buyrun efendim."
"Çağla, acilen Arslanlar Holdingle saat 11.00 gibi bir toplantı ayarlamanı istiyorum." Dedim.
"Tabi. Başka bir şey?
" Yok! "Dedim ve çıktı. Şu an saat dokuzdu. İki saatim vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionTüm geçmişini kendi elleriyle mahveden bir kız... Anne ve babası onun aptallığı yüzünden ölmüştü. Daha doğrusu o öyle olduğunu düşünüyordu. En büyük darbeyi ise kendi kanından olan birisinden yiyecekti. Armina babasından kalma mücevher şirketinin sa...