Hayat acımasızdı. Seni dinlemez, oradan oraya savurur ve kanayan yerlerini göz ardı ederdi. Sen ise kanayan yerlerine inat hayata karşı dimdik durmak zorundaydın. Ya tek başına ya da yanında birileriyle... Ben ise kanayan dizlerime, kalbime inat yürüdüğüm yollarda korkmadan, cesurca devam etmiştim.
Belki tekrar düşecektim, belki de bir daha hiç kalkamayacaktım. Ben sonunu bilemediğim uçsuz, bucaksız, karanlık bir yola sapmıştım. Karanlığımdan beni kurtaran eller ise tekrar o yola sapmak isteyeceğimi nereden bilebilirlerdi ki? Ben bile bilmezken...
Ben bu karanlığımla mutluydum. Karanlığıma ihtiyacım vardı. Tıpkı karanlığımın da bana ihtiyacı olduğu gibi...Az önce yaptığım şeyden memnunmuşçasına alay dolu bir şekilde gülümsedim. Ben 2 senenin ardından temiz bir sayfa açmak istemiştim. Bu temiz sayfama ise İtalya da tasarım okuyarak başlamıştım. Şimdi bulunduğum konumdan, açtığım sayfamdan memnunum. Bana, en önemlisi de o çok değer verdiğim anılarına dokunmalarına dek...
Eski beni istiyorlarsa seve seve verebilirdim. Hayatımın çözülmüş olan ipleri tekrar başa sarıyor ve pamuk ipliğine dönüp, karmaşıklaşıyordu. Olanlar bitmiyor, karanlık günlerim beni bekliyordu. Ben ise adım adım bu karanlığa daha fazla çekiliyordum. Karanlık... Peki ya bir gün aydınlanacak mıydı?
Kadın korku dolu gözlerle son bir kez arkasına, bana dönüp acı dolu yüz ifadesi ile bir bakış sundu. Daha çok olacaklardan haber vermek ister gibi konuşmaya başladı. Bir yandan da kolunu tutuyordu.
"Peki öyle olsun. Madem oyun istiyorsun. Hamle sana istediğini verecek!" Demiş ama ben onu dinlemek yerine korku saçan gözlerine karşın alay dolu bir gülümseme bahşetmiş ve eski pozisyonuma geri dönmüştüm. Kafamı gömdüğüm kağıtlardan kaldırmadan uzaklaşan ayak seslerini dinledim.
Kadının gittiğine emin olduktan sonra bilekliği çıkardığım yere tekrar yerleştirdim ve şifresini girdim. Çalışmama kaldığım yerden devam etmeye başladım.Çalınan kapıyla içimde oluşan sinirine engel olamadım. Yoksa o kadın tekrar mı gelmişti? Bu ne cesaret? Kafamı kağıtlardan kaldırdım ve o yöne doğru bakmaya başladım. Açılan kapıyla beraber Çağla ' yı görmemle sinirimin geçtiğini hissettim.
"Gel."
"Efendim sabahtan itibaren atılan maillerin, çalınan telefonların ardı arkası kesilmiyor." Bir sorun olabilecek korkusuyla konuşmaya başladım.
"Bir sorun yok değil mi?" Çağla bu lafıma gülümsedi ve beni rahatlatmak ister gibi konuşmaya başladı.
" Sorun yok. Aksine bu atılan mailler ve gelen telefonlar olumlu yönde. Yapılan defile çok beğenilmiş, satışlarımız da ise şaşılacak derecede büyük bir artış söz konusu. Bizimle iş yapmak isteyen şirketlerin sayısı çoğaldı. " İşte bu iyi bir haberdi.
"Hepimiz rahat bir nefes aldığımıza göre bunu şerefine bir kutlama yapabiliriz." Bu lafımla Çağla 'nın suratında beliren gülümseme kendini ele verdi.
"Tabi efendim. Ben diğerlerine de haber veririm." Baş sallamam ile geldiği kapıdan tekrar çıktı.Bileğimde bulunan kırmızı spor saatime baktığımda mesai saatinin dolmasına iki saat kaldığını fark ettim. Aslında gidebilirdim ve karnım da acımıştı ama mesai saatinden önce çıkmak istemezdim. Herkes gibi ben de burada çalışıyordum ve sorumluluklarımı yerine getirmem gerekliydi.
Çalınan kapım ile beraber Çağla olacağını düşündüğüm için kafamı kaldırmadım.
Odaya dolan denizin huzur dolu kokusuyla kendimden geçmiştim. İçimdeki gerginlik yerini huzura bıraktı. Dikkatimi çeken kokusuyla o yöne bakmaya başladım.Daha sonra onu gördüm. Eli açtığı kapının kulpunda duruyor ve giydiği siyah tam elbisesiyle oldukça hoş gözüküyordu. Derin hareleri heyecanlı olduğunu ifade ediyordu. Kapının oradan sıcak bir gülümseme bahşetti ve bulunduğu konumu yeni fark etmiş gibi hareketlendi. Masamın önündeki boş koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionTüm geçmişini kendi elleriyle mahveden bir kız... Anne ve babası onun aptallığı yüzünden ölmüştü. Daha doğrusu o öyle olduğunu düşünüyordu. En büyük darbeyi ise kendi kanından olan birisinden yiyecekti. Armina babasından kalma mücevher şirketinin sa...