MELİH GÖRGÜN

2.6K 564 162
                                    

Kahkaha eşliğinde bir yumru oluşuyor boğazımda, acıların düğüm oluşturduğu boğazımdan çıkamıyor kelimeler. Geçmişim geçmedi yankılanarak birikti hayatımda. "Anne" kelimesi; nefret, kin, cinnet ve cinayet kavramlarını içinde barındıran bir kelimeydi benim için.

Anne... Sigara külünü bastığın ellerim çok küçüktü. Ellerimle beraber kalbimde tutuştu, yandı.
Yanık kokusu hâlâ burnumda!
Kendimi azgın sulara bıraktım; yalpalandım, dağıldım, parçalandım. Parçalandıkça çoğaldım, çoğaldıkça anlamımı yitirdim, anlamımı yitirdikçe hiç oldum!

Anne... Babam senin yaralarına merhemdi.
Sen ne yaptın?
O güzel kalbi tükettin.
Babamı kanser ettin!
Üzüntü ve keder vermenle vefat etti.

Babamın cenazesine gittiğimde defalarca öptüm toprağını, o toprak cennet kokuyordu. Meğer melekler de ölürmüş, benim melek babam öldü.
Aşık olduğu kadın tarafından öldürüldü!

Beni; "Ağlamayı kes, erkek ol." diyerek ite kaka eve götürdün. Tek işin alkol içmek, alkol parasını bulmakta tek derdin.

Yaşıtlarımın gözünde annesi: Tanrıydı.
Benim tanrım : Ayyaştı.
Simit sattırır bu da yetmezmiş gibi döverdi.
Nefes alırdım geri veremezdim.

Buz gibi havada simit satarken;
''Simit ne kadar?" diye sormuştu bir adam.

"Bir lira ağabey." diye cevap vermiştim.

Aç avucunu deyip, elli kuruş bıraktığında; "Ağabey olmaz, annem kızar." demiştim.

Umursamadı, gitti.

O an göz yaşlarımda yüzdü gemi.

Bacağıma sürtünen bir şey hissettim, arkamı dönüp baktığımda bir kedi vardı. Benim gibi küçüktü. Onunla konuşup; ''Kedicik, senin de mi baban öldü? Seni de mi annen sevmiyor?" gibi sorular soruyordum.

Derinimde saklı acılar perde arkasına saklandı, ilk önce kendisini kandırdı.

"Nerede, simit arabam az önce buradaydı? Kedicik, gitti. Simit arabamı kaçırdılar!"

Ne bitiyordu sancım, ne de ızdırabım.
Acıyla bağırdım, sesim bilindik tüm kayaları yerinden oynattı.
Okyanusları uyandırdı, dağları yardı.
Tüm gücümü ayaklarımda topladım ve koşarak uzaklaştım.
Ciğerlerime, soğuk havanın keskinliği saplanıyordu.
Hava kararmıştı ve ayaklarıma kara sular inmişti.
Evin önündeydim, bir ileri iki geri yerimde sayıyordum. Çok korkuyordum!

Tüm cesaretimi topladım ve kapıyı çaldım.

Kapı açılır açılmaz o ürkütücü ses...

"Neredesin ulan sen? Geç içeri!"

Ayakta zor duruyordu...

"Sattın mı tüm simitleri? Çıkar paraları, daha bana alkol almaya gideceksin!"

"Anne."

"Çıkar hadi paraları!"

Titrek sesimle bir kez daha; "Anne." dedim.

Elleriyle kolumu sıkıp bedenimi sarstı; ''Ne annesi paralar nerede ulan, benden mi gizliyorsun sen?'' dedi ve küfürler savurdu.

"Anne." dedim ve cebimde olan elli kuruşu çıkartıp avucuna koydum.

Elini havaya kaldırdı, suratıma şille inecekken; "Dur." dedim.

"Anne, kedicik simit arabasını çaldı!"

Saçlarımı kavradı ve kafamı defalarca duvara geçirdi. Süzülen kanlara bakıp, benliğimi unuttum.

Kaşımın üstündeki izi hayatım boyunca taşıyacağım. İnsanların dalga geçmesine maruz kalacak olsam bile geçmeyecek.

Annem başka bir adamla evlendi ve o adam beni istemedi, çocuk esirgeme kurumuna verildim.
Ben defalarca öldüm!
Hatırla; bir bebek getirdiniz dünyaya önünde yaşayacağı yılları olan. Bebek gün be gün büyüdü, çocuk oldu. O çocuk acılarla yetişti, yaşayamadı hiçbir anı. Benim çarem yoktu, sonum vardı. Her gün güneş doğardı, bugün yine güneş doğdu doğmasına fakat siyahtı.

Ben başaracaktım, aklına gelmeyecek her şeyi.
Ben her şeye ulaşacaktım, ayağımla kalmaksızın yüreğime de prangalar takmasaydın.

Bu sözler benim feryatlarım...

Her yanım yarım ve geçen zaman yarama kezzap döküyor.

Tüm kötülükleri tohumuma iteledin ruhum bölündü ve kirli kalplere mesken tuttu. İçimde acıma duygum yok, merhametim ise köreldi.
Sen bir canavar var ettin.
Ben senin şah eserinim!

Yaşayamadım çocukluğumu, yaşayamayacaksın geleceğini.
Son nefesini acı çekerek vereceksin, cehennemi sana bu dünyada yaşatacağım!

Ben hiç oyun oynamadım ama andım olsun ki: Hayatınla evcilik oynayacağım!
-
Doğru çocuk, yanlış aile.
Sevgisiz şefkatsiz büyüdü doğru çocuk. Yediği önünde yemediği arkasında dedi yanlış aile.
Masmaviydi içindeki özgürlük, siyahı bastılar kararttılar.
Hayatı zindana döndürüldü, yaşamak istediği hayat hayaldi.
Senelik çıktığı alışveriş, hep bir yerden vurulma eylemi.
Bir şey isteyemezdi gururundan, sessizce ağlar göz yaşlarını silerdi.
Çok güldü, çok ağladı, delirdi denildi.
Delirten değil deliren suçluydu nasıl olsa.
Kaçıp gitmek istedi, kimsesizdi.
Her şeyi unutmak istedi, geçmişini silemezdi.
Konuşmaya çalışsa, kelimeler boğazında düğümlenirdi.
Haklı olan değil, üstün olan haklıydı nasıl olsa.
Doğru çocuk ailesini seçme hakkına sahip değildi!

Ölüm Meleği ve Gül Güzeli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin