IX

373 34 0
                                    

Ben de ona baktım, kirpiklerinin bittiği yerden başlayan kızıllık şakaklarına kadar belirgindi, gözlerinde bulunan ifade kendini hala ağlamamak için tuttuğundan dokunsam yaşlar; bulutların sularını taşıyamaması gibi göz pınarlarından akacak gibiydi.

İnsanlar salonu boşaltmaya başlamıştı.

Fakat biz, öylece oturup birbirimize bakmak dışında başka bir harekette bulunmuyorduk.

''Nefes, ben...'' Ondan gözlerimi kaçırdım, sadece ondan değil, herkes ve her şeyden...

Bakmaya korkuyordum, görmekten korkuyordum.

Kekelememeye çalışarak, ona bakmamaya özen gösterdim, ellerim hafif titrese de aldırmadım, sonra ona, ''Gitmeliyim.'' Diye mırıldandım.

Yerimden kalktım. Film salonunu geride bırakırken alış-veriş merkezinden de koşarak çıktım, etraf bana bunaltıcı geliyordu.

Odaklanma.

Yağmur, yeni kurumuş saçlarıma tek tek düşüyordu, hissediyordum.

Köşeyi döndüğüm sırada ayağım yerde bulunan taşlardan birine takıldı.

Dengemi kuramazken yere sert bir şekilde düşmüştüm, kafamı betona vurmamla, ağzımdan bir hıçkırık sesi kopmuş, yağan yağmurun sesine karışıp yok olmuştu.

Fazla kuru sayılmayan kıyafetlerim artık daha ıslak ve kirliydi.

Yüzümü hafif buruşturdum.

Kaldırımın üzerinde etrafta kaçışan insanlara kaydı bakışlarım... Yağmur ise beni gömmek istercesine daha da şiddetlenmişti.

Şemsiyesi olanlar bir an önce şemsiyesini açmaya çalışıyor, ceket veya çantaları olanlar ise kafasının üzerine koyup, kuru bir alan için hızla koşuşturuyorlardı.

Bense sadece, kanayan ve yağmur suyuna karışıp yere dökülen, soğuk betonla buluşan sıcak kanıma bakıyor ve ağrıyan başımı yerden kaldırmaya uğraşıyordum.

Ama görünüşe bakılırsa bu çabam boşunaydı.

Yer beni adeta kucaklamıştı.

Derin bir iç çektim.

Zemini sertçe döven yağmur damlaları kirli suları üzerime sıçrıyor; boş zihnimde sesleri yankı yapıyor, uykumu getiriyordu.

Gözlerimi kıstım, alt tarafı dizim kanamış ve başımı yere vurmuştum.

Ama kalkamıyordum.

Bir yükün altında ezilmiş gibi hissediyordum.

Belki de kalkmama engel olan bunlar değildi, belki de çoktan düşüncelerimin altında kalmıştım... Bunu burada adeta çamur ve kanlar içinde fark etmek istemezdim.

Oysa annem hep güçlü biri olacağımı söylerdi.

''Seni yine hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm, Anne.'' Diye mırıldandım düştüğüm yerde.

Bir süre daha durdum, ta ki fiziki gücümü yeterince toplayana kadar. Ardından oturur bir hale geçtim, yağmurun şiddeti azalmıştı.

Gökyüzüne doğru baktım, yağmur damlaları yüzüme düşüyordu... Gözlerimi kapattım.

Gri bulutlar o kadardı ki içindekileri saklayamıyorlardı. Her damla birer birer yüzümü deliyor, tenimi dibe gömüyordu.

Sonra kirpiklerimin hiç yoktan yere, yağmurdan bağımsız, ıslandıklarını hissettim.

Bu da neydi?

''Gökyüzü?''

Renkli GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin