Kalbimin atış hızı daha da artmıştı.
Bakışlarım sesin sahibini bulmuştu bile.
İrileşen gözlerimi anında yüzünden kaçırdım, kendi yüzümü sakladım ve buruşturdum.
Bu haldeyken birinin beni görmesi şu an istediğim en son şeydi. O bir süre sesini çıkarmasa da, en sonunda konuşmaya başladı.
''Ah, Gökyüzü sen... Düşmüşsün ve sırılsıklam olmuşsun...''
Yüzüne bakamadım. Yüzüne bakmak istemiyordum.
Neredeyse 2 aydır görmediğim yüzünde daha bir yorgunluk vardı, çilleri de tıpkı ayçiçeği gibi solmuştu...
Yanıma eğildi, başını görüş açıma getirdi, bana endişeli gözlerle bakıyordu.
"Nedendir bu halin?" Diye sordu, kaşlarımı çatarak yüzümü saklamaya çalıştım.
5 yaşında bir çocuk gibi.
"Sana... Affedersin... Size Ayçiçeği diye hitap edebilir miyim?" Diye mırıldanarak sordum, ona bakmasam da şaşırdığını biliyordum.
Kim olsa şaşırmazdı?
Yaklaşık 3 aydan beri tanıdığınız fakat 2 aydır görmediğiniz biri, size çiçek ismi vermek istiyor hem de o haldeyken.
Böyle düşününce pek de mantıklı değildi.
"Eğer yaralarını sarmama izin verirsen, bana dilediğini diyebilirsin." Dedi sakince.
Şemsiyeyi bana doğru uzattı hafiften, gözlerimin içine fazla derin baktı, toprak tonundaki kahverengi gözlerim onun çimen rengindeki gözleriyle buluşarak harmanlandı.
Bir insanın gözlerinde koşmak ve düştüğünde içine kapılıp kaybolmak istemek de neydi?
Tanrım, eğer varsan lütfen söyle, bu duygulara ne gerek vardı?
Hâlâ bana kendinden emin bir şekilde bakıyordu, ben ise bir sokak kedisi kadar ürkektim, ya o; yine yok olup kalabalığa karışan insanlardan biri daha olursa? Ya bana güven verip toprağa karışırsa?
Son bir kez daha bana uzatmış olduğu şemsiyeye baktım.
Ben sanırım... Artık düşüncelerimin altından kalkamıyordum. Yardıma ihtiyacım olduğunu biliyordum fakat bu onu kullanmak olur muydu?
O şemsiyeyi tutmalı mıydım?
Tutmamalı mıydım?
Ya onu da bu tür düşüncelerin altında ezilirken görürsem?
Ne yapmalıydım?
Ona tutunurken ya onu dibe çekersem... Bu ihanet olmaz mıydı? Ona hiç yardım edemezsem?
Gözlerimi kapattım, bir süre bekledim, onun da sabırla beklediğini biliyordum.
Sonra elimi onun bana uzattığı şemsiyesine götürdüm.
Şimdi aynı şemsiyeyi tutuyorduk birbirimize, o her zamanki gibi gülümsedi, bana hemen kırılıp dökülecekmişim gibi davranıyordu, kalbim ise pırpır edip... Beni bırakıyordu.
Diğer boş elini benim boş elime attı, "Hadi, eve gidelim..." Dedikten hemen sonra bana sıcak bir gülümseme gönderdi.
_____
"Neden orada... Sadece duruyordun?" Diye sordu, yara almış dizlerime pansuman yaparken.
Sessiz kalmayı tercih ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli GxG
Teen Fiction[Tamamlandı] Tanrı; çocuklarını, benim onu sevdiğim kadar sevmiyordu. Kullanmış olduğum resimler ayrıca kapak fotoğrafı şahsıma ait değildir. 16.04.2017 13.06.2019