Kulaklarımda çınlayan acil durum alarmının ardından, sanal sesin bildirimiyle uyandım. Odanın camlarında kırmızı ışıklar yanıp sönüyordu:
-Sir! Weather is rainy. The protective shield was opened outside the house. Attention! It is highly recommended that you do not go out.
Korkarak hızla ayağa kalktım. Bu lanet duvarların cam değil devasa ekran olduğunu o an anlamıştım. Dün gece gördüğüm manzara oradan yansıyormuş meğer. Bu büyük hayal kırıklığını yaşamayı, bir kenara koyup ekrana koştum. Dil ayarlarını Türkçe'ye ayarladım. Böyle korkutucu durumlarda, kendi dilini unutan ben, bir de yabancı dil mi anlamaya çalışacaktım?
-Efendim! Hava yağmurlu. Evin dışına koruyucu kalkan açıldı. Dikkat! Dışarı çıkmamanız önemle rica olunur.
Yağmur. Önceki dünyada belki de sevdiğim tek şeydi. Zihnimi boşaltan, dünyadan bir an olsun kopmamı sağlayan, eşsiz bir ruhtu benim için yağmur. Ayakta duramayarak yatağa yöneldim ve oturdum. Başımı kaldıramıyordum. Hastanede Nil bundan bahsetmişti ama... Ben olayın ciddiyetine daha şimdi varabilmiştim. Kendimi dondurturken tek düşündüğüm şey, uyandığımda bütün bu meşguliyetimi, işlerimi bırakıp huzurlu ve masalsı bir yaşam sürmekti ama görünen o ki, içimdeki ses buna izin vermeyecekti. Gözlerim dolmuştu, tüylerim diken diken olup başımdan kaynar sular inmişti, dışarı çıkmayınız alarmını duyunca. Bir şeyler yapmalıydım. Hem bu dünya için, hem de gelecek nesiller için...
Zorlukla ayağa kalkıp alarmı kapattım. Dışarıda muhteşem bir yağmur manzarası vardı. Ayarlar bölümüne baktım. Tahmin ettiğim gibi ekran, hava durumuna ve mevsimlere göre ayarlanıyordu. Tekrar içim ürperdi. Bu hiç hoşuma gitmemişti. Büyük bir hayal kırıklığıyla banyoya yürüdüm ve duşa girdim.
Su saçlarımdan akarken, dün gecenin muhteşemliği gözlerimin önüne geliverdi. Deminki soğukluğu kırıp atmıştı bu his. Aile hissi, huzur hissi... Mutlu muyum diye sordum kendime, verdiğim karardan memnun muyum? Cevap her şeye rağmen evetti. Dün gece, bu soruya her zaman bu cevabı verdirecekti.
Vücudum kendine geldikten sonra odama geçtim. Kıyafetlerimi giyerken odadaki sanal yansımam beni süzüyordu:"İyi görünüyorum" dedi
"Bana mı söyledin?"
"Sana söyledim evet, iyi görünüyorum."
"Dün geceden beri açık mısın sen?"
"Ben hep açığım. Ayrıca demin çok üzgün gördüm seni."
"Bu benimle alakalı bir şey. Sorun değil"
"Yağmuru seviyordun"
dedi. Sinirlenmiştim. O an konuşmak istemiyordum gerçekten.
"Seni nereden kapatabilirim? Şu an sana ihtiyacım yok."
"Evet var."
"Hayır! Yok dediysem yoktur!"
"Bana ihtiyacın var sevgili ben."
Ben sinirden çığlık atıyordum ama o gayet sakindi.
"Lanet olsun kapan!"
"Ahaha. Hayır o şekilde değil."
Odaya hızla giren Robert'ti odamın sonundaki küçük tuşa hızla bastı ve makina kapandı.
"İyi misiniz? Böyle sormadan girdim bağırdığınızı duyunca bir şey oldu sandım efendim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
2470
Science Fiction"-Adam uyandı! Zihin çizelgesi hareketlenmeye başladı!" "-Gözlerime inanamıyorum, bu delilik! " Kulaklarım çınlıyor, başım çatlıyor, gözlerimi açamıyorum. Neredeyim ben? Konuşamıyorum, bu iğrenç sıvı da ne? "-Efendim bizi duyabiliyorsunuz ama henüz...