(Ömer'den)
Akşam yemeğini hazırlamak istemiştim aslında ama aradığım tek bir malzemeyi bile bulamıyordum. Defne de görünmüyordu ortalıkta, ellerimi yıkadım ve cama yöneldim. Camı araladım ve bir sigara yaktım. Robert iyiye gittiğimi, artık normal insanlar gibi olduğumu söylemişti. Yeni dünya için bir şeyler yapmaya başlamalıydım artık. Çok zaman kaybetmiştim hatta. En azından birkaç virüsün ilacını bulabilirsem içim rahatlayacaktı. Ben bunları düşünürken, mutfağa Defne girdi:
"Ömer bey, odanızdan alarm sesi geliyor. Bir bakın isterseniz."
"Ne olabilir ki?"
"Sistem açık kalmış olabilir."
Sigaramı söndürüp, merdivene yöneldim. Alarm sesini iki kat aşağıdan duyabiliyordum. Merdivenleri hızla çıkarken Nil'le karşılaştım. Telaşlı bir şekilde aşağı iniyordu:
"İyi misiniz?"
"İyiyim Ömer bey, teşekkür ederim."
Hızla merdivenleri inmeye devam etti. Konuşması da çok soğuktu. Anlam veremeden yürümeye devam ettim.Odamın kapısının önüne geldiğimde, taramadan sonra kapı açıldı ve alarm sustu. Durum bildiri raporu şeklinde duvarda yazı yazıyordu:
"Bilinmeyen kişi, kapıyı açmaya çalıştı."
Ve ardından bir video geldi ekrana. Bu Nil'di. Odanın kapısını açmaya çalışıyordu. Alarm çalar çalmaz da hızla kapıdan ayrılıyordu. Herhalde lavaboyu arıyordu diye düşündüm. Robert geldiğinde bu alarmları kapatmasını isteyecektim. Gerçekten sıkılmıştım çünkü. Bu odada herhangi özel bir şeyim yoktu. Bu odanın içinden geçen özel bir tünel ve o tünelin sonunda bir kapı vardı. Ki o kapı olarak görünmüyordu bile. Oraya değil girmek, girmeye çalışmak bile neredeyse imkansızdı. O odada tüm çalışmalarım ve yeni çalışma eşyalarım vardı. Yeni dünya için büyük işler başarmayı umuyordum. O odaya henüz bir kez girmiştim ama çalışma için değil, sadece bir kez bakıp çıkmıştım. Bu çalışmalar için yanımda güvendiğim bir doktor daha olacaktı. Bu ya Robert ya da Nil olacaktı. Hangisinin olacağını da zaman gösterecekti bana. Robert'e çok güveniyordum ama:
"Ben Nil'e de güveniyorum."
Konuşmuştu yine yansımam en olmadık zamanda. Konuştuğunda ürperek yerimden sıçradım. Bu sefer gerçekten kavga edeceğe benziyorduk:
"Sen sürekli konuşmak zorunda mısın?"
"Ben senim, yoksa beni sevmiyor musun?"
"Hayır. Bu harika bir teknoloji ama en olmadık zamanlarda konuşuyorsun ve bu beni biraz ürkütüyor. Daha az konuş ve mümkünse konuşmadan önce dikkat et."
"Yeni dünya için neler yapacağız? Benden yardım alabilirsin. Bilincin ve bilinçaltın,
bende daha taze.""Neler biliyorsun? Bildiğim her şeyi biliyor musun?"
"Evet."
Bu harikaydı. Aklımın takıldığı noktada ondan yardım alabilirdim.
"Şimdi laboratuvar'a geçeceğim."
"Peki. Nereden başlayacaksın?"
"Nereden başlamalıyım?"
"Öncelikle hangisine güveneceğimizi seçmeliyiz."
Doğru söylüyordu. Nil ya da Robert, ikisinden birini şu an yanıma almalıydım. Robert evde olmadığından, Nil'i çağırmayı düşünüyordum. Bilgili bir kızdı ve bana iyi destek olabilirdi:
"Aslında Robert daha iyi."
"Neden böyle söyledin?"
"Böyle olduğunu düşünen sensin ve sebebini biliyorsun."
"Nil benimle hastanedeyken ilk ilgilenen ve en iyi ilgilenen doktordu. Ona güveniyorum. Hem gizlilik, hem de bilgelik konusunda."
"Aslında haklısın. O iyi bir kız. Sence bugün odaya neden girmek istedi? Buranın özel oda olduğunu bilmiyor muydu?"
"Hayır o burası hakkında pek bir şey bilmiyor henüz."
"Tamam o zaman. Onu çağır."
"Çağıralım bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2470
Science Fiction"-Adam uyandı! Zihin çizelgesi hareketlenmeye başladı!" "-Gözlerime inanamıyorum, bu delilik! " Kulaklarım çınlıyor, başım çatlıyor, gözlerimi açamıyorum. Neredeyim ben? Konuşamıyorum, bu iğrenç sıvı da ne? "-Efendim bizi duyabiliyorsunuz ama henüz...