(Bölüm Müziği: Hans Zimmer-Flight)
"Adam uyandı! Zihin çizelgesi hareketlenmeye başladı!"
"Gözlerime inanamıyorum, bu delilik!"
Kulaklarım çınlıyor, başım çatlıyor, gözlerimi açamıyorum. Neredeyim ben? Konuşamıyorum, bu iğrenç sıvı da ne?
"Efendim bizi duyabiliyorsunuz ama henüz konuşamıyorsunuz, biliyoruz. Korkmayın sakin olun."
Benimle mi konuşuyor bunlar? Sesleri çok tuhaf ve kokutucu! Onlarla konuşmalıyım. Hadi, zorla kendini. Hadi bir şeyler söyle onlara! Zorlukla yerimden doğrularak mırıldanabildim:
"Bu..."
"Efendim sakin olun ve korkmayın."
Korktuğumu da nereden çıkartıyor? Başım... Başım delirtircesine ağrıyordu:
"Ahh! Bana... Bana ne yaptınız?!"
"Efendim ben kriyojeni -soğukbilim- uzmanı Nil Banaz. 2020 senesinde, bedeninizin dondurulmasına ve 450 yıl sonra diriltilmesine onay veren ilk insandınız, nihayet uyandınız."
Şaka yapıyor olmalı. Ben demin, şey ben... Evde miydim? Yok hayır, şirket? Yok yok, o da değil... Ben... Ben ne yapıyordum 1 saat önce? Aklımı kaçırmak üzereydim:
"Başım çok ağrıyor, üşüyorum."
"Biliyorum efendim. Birazdan iyi olacaksınız."
Hala gözlerimi açamıyordum. Ta ki birisi akıl edip gözlerimdeki iğrenç sıvıyı silene kadar. Hafifçe gözlerimi açmamla kapatmam bir oldu. Koyu mavi, sönük bir ışık vuruyordu odaya. Neredeyse karanlıktı ama gözlerim bu ışığı bile kaldıramıyordu. Işığa karşı yüksek bir hassasiyet göstermişti.
"Canım çok yanıyor. Neredeyiz? Hastane kokusu alıyorum. Silin şu yüzümdeki iğrenç sıvıyı! Acilen bir ağrı kesici iğne istiyorum! Çıldırmak üzereyim, başım! Lanet olsun burada ne dönüyor böyle?!"
Bu sorumun ardından odada sessiz kıkırdamalar duydum.
"Efendim, artık o tarz uygulamalar yok. Teknoloji fazlasıyla gelişti. Siz bunları düşünmeyin. Her şeyi anlatacağım" dedi kadın, kıkırdayanlara kızar gibi bir ses tonuyla.
İçimde soğuk bir ürperti vardı. Gözlerimi açamamak bunu iyice tetikliyordu. Tekrar tekrar açmayı denedim. Önce birini, ardından ötekini çok ağır bir şekilde açabildim. Bu sefer de soluk sarı ışıklı, biraz önceki mavi ışıktan daha loş bir ışık çarptı gözüme. Solaryum makinesi gibi bir şeydi bu. Üzerime bir kapak örtülmüştü. Damarlarımın ısındığını hissetmeye başladım ve yine dank etti kafama. Demin 450 sene mi demişti o?
"İsmim Nil mi demiştiniz? Neredeyiz?"
"Evet efendim. Şu an Istanbul'da, sizin hastanenizdeyiz. Buna karar vermeden önce, hastanelerinizi devletlere bağışlamıştınız, siz diriltilinceye dek. Servetiniz ise ABD tarafından hala korunmakta, bir kısmı da burada, Türkiye'de. Evlerinizin ve otellerinizin yarısını, temelli olarak sosyal yardım kuruluşlarına bağışladınız. Dışarıda sizi 1 haftadır bekleyen milyonlarca hayranınız ve basın var. Aslında 1 hafta önce çıkartıldınız makinadan, çıkartıldığınız anda dirileceğinizi umuyorduk ama 1 hafta sürdü."
Ne dediğini tam olarak anlayamıyordum.
"Sen, her şeyimi biliyorsun sanırım ve bu biraz ürkütücü."
"Korkmayın. Sizi herkes tanır efendim."
"Biliyor musunuz, ben söylediğinize göre 450 senelik derin uykumdan demin, 1 saat önce uyandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2470
Fantascienza"-Adam uyandı! Zihin çizelgesi hareketlenmeye başladı!" "-Gözlerime inanamıyorum, bu delilik! " Kulaklarım çınlıyor, başım çatlıyor, gözlerimi açamıyorum. Neredeyim ben? Konuşamıyorum, bu iğrenç sıvı da ne? "-Efendim bizi duyabiliyorsunuz ama henüz...