(Ömer'den)
Kahvaltıdan sonra direkt odama çıktım. Henüz uyanalı 2 saat bile dolmamış olmasına rağmen gerçekten yorgun hissediyordum. Yatağa sırtüstü uzandım. Pijamalarımı çıkardığıma pişman oldum ve kalkıp kıyafetlerimi çıkararak duşa girdim. Sıcak su beni kendime getirecekti. Saat 13:00 de tedavi görecektim ve o saate yaklaşık 2 saat vardı.
Duştayken, gözlerimi kapattım ve geçmiş yaşantımı düşünmeye başladım. O zor günleri. Kimsenin yanımda olmayışını. Aşk sandığım yanılgıyı, hiç sahip olamadığım çocukluğum ve çocuğumu. Babamı, annemi ablamı düşünmeye başladım. Kanım çekiliyordu onları hatırladıkça. Şu hayatta sadece abim ve ablam bana gerçekten değer vermişlerdi.
Üzülmeye başladığımı farkettiğimde suyu kapattım ve kendimi odama attım hızla. Bornozumu giyerek yatağıma uzandım. Sonuçta hedefimi, hayalimi ne olmuş olursa olsun başarmıştım. Bunun keyfini sürmeliydim ama olmuyordu. Tatmin olmamıştım.Odamın kapısı çaldı. Girmesini söylediğimde odaya gelenin Defne olduğunu gördüm.
"Yeni doktor geldi. Defne gelip söyleyecekti, ben gelmek istedim." dedi
"Tamam, birazdan iniyorum."
Odadan çıktığında, içimde ufak da olsa huzuru hissettim. O gün sinirlenmiştim Nil ve Aslı'ya ama, Nil benimle çok güzel ilgilenmişti ve güler yüzlü bir genç kızdı. Hızla kıyfetlerimi giydim. Saçlarımı düzelttim ve aşağı indim.
"Nasılsınız?"
"İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın? Bembeyaz olmuşsun iyi görünmüyorsun?"
"Şey, ben iyiyim. Yani makyaj yapmadım ondan olmalı."
Makyajla ilgisi yoktu. Hastanede gördüğüm canlı, enerjik havasından, gülümsemesinden eser yoktu. Son derece utangaç davranıyordu ve çok alçak sesle konuşuyordu. Bir an bayılacak gibi oldu.
Yanına giderek koltuğa oturmasına yardımcı oldum."Sen gerçekten iyi değilsin, hastalandın mı yoksa?" dedi Robert.
"Hayır ben gerçekten iyiyim." dedi. Biz de daha fazla konuşmadık. Ada'dan bir bardak su getirmesini rica ettim. Su belki iyi gelebilirdi Nil'e.
Suyu içti ve "Ömer bey kusura bakmayın, burada konu sizin sağlığınız." dedi."Saçmalama şu haline bak. Titriyorsun ve nefesini tuttuğunun farkında mısın?"
Ben böyle deyince normal nefes alıp vermeye çabaladı. Üzülmüştüm çünkü gerçekten çok kötü görünüyordu.
"Onunla ben ilgilenirim." dedi Robert. "Tedavi saatiniz 13:00. Yaklaşık 15-16 dakika var. Bütün kıyafetlerinizi çıkarıp odanızın yanındaki odada bekleyin Ömer bey."
"Peki."
...
(Nil'den)
Ne yapacaktım şimdi ben?
Robert hasta olmadığımı birazdan anlayacaktı, ne olduğunu sorduğunda ne diyecektim ona? Açıklama yapmak zorunda mıydım? Yo hayır belki de değildim? Titremelerime engel olamıyordum. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Yanıyordum ve nefes alamıyordum. Çok korkuyordum. Şu an gözlerimle ne görüyorsam, kulaklarımla ne duyuyorsam aynılarını o iki pislik de görüyordu tabletten. Evi gezmemi istemişlerdi. Adamı mı kaçıracaklardı? Çocukları mı? Para mı istiyorlardı?"Nil! Kendine gel."
Robert yüzüme hafif bir tokat atmıştı.
"Gözlerimin içine bak ve derin nefes alıp ver."
Gözlerimi bir noktada sabit tutamıyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
"Buraya gelmeyi çok istediğini biliyorum ama bu kadar heyecanlanman tehlikeli."
Anlamamıştı. Şükürler olsun anlamamıştı. Heyecan. Evet heyecan. Bu neden aklıma gelmedi ki?
"Evet hocam. Üzgünüm engel olamadım."
"Taramada temiz çıktın, sorun yok sadece ufak bir panik atak krizi."
O sırada bizi uzaktan izleyen yirmili yaşlarda bir kız yaklaşıp elini uzattı.
"Ben Ada.""Ben de Nil." diye cevaplayıp elini sıktım.
"Hadi bahçeye çıkalım. Burası seni iyice daraltmıştır." dedi
"Tamam" diyerek ayağa kalktım ve bahçeye çıktık.
"Sen ne kadar kalacaksın bizimle?"dedi
"Ömer'in tedavileri bitene kadar." dedim çantamdan sigaramı çıkartırken.
"Ömer'in mi?" diye vurgulayarak güldü. "Yani bu samimiyet nereden geliyor?"
Alay mı ediyor yoksa masum bir şekilde sadece sordu mu anlayamıyordum:
"Ömer bey diyecektim" dedim sigaramı içerken.
Etrafına bakındı ve yaklaşarak:
"Bir tane de ben alabilir miyim? Ama lütfen Ömer duymasın." dedi.
"Ömer?" dedim gülerek.
"Ömerciğim diyecektim" dedi ve güldük. Bu kızla takılmak beni biraz olsun rahatlatmıştı. Sigara paketini uzatırken kaç yaşında olduğunu, ne okuduğunu sordum. Kısa tanışma faslımızdan sonra ben de Ömer beyin yanına çıktım. Odada tedavi hala sürüyordu. Kapsülün içindeydi. Robert de başında cihazla ilgileniyordu. Odaya girdiğimi görünce:
"Daha iyi misin?" dedi Robert."İyiyim. Check-up temiz çıkmıştı. Yeniden mi yapıyorsunuz hocam?" dedim. Bu sırada bana dedikleri gibi odanın her köşesine bakıyordum uzaktan. Bunu farketmiş olmalı ki:
"Güzel bir tedavi odası değil mi? Şu masadakilere bakar mısın?" dedi.
Oraya yöneldiğimde küçük biblolar gördüm ve Robert'in bunları neden bu kadar önemsediğine anlam veremedim. Bir tanesine uzanıp elime alacaktım ki, çok büyük bir tepkiyle ayağa kalkıp:
"Hayır, hayır canım dokunma onlara, onlar gizli robotlar. Evin her köşesine yerleştireceğiz."
Olamaz. Bu robotların ne işe yaradığını çok iyi biliyordum. Tekrar telaşa kapılarak odadan hızla çıktım. Bu robotlar sayesinde, hangi odaya kimin girdiği, hangi saatler arası girdiği, ne yaptığı ne konuştuğu bir bir öğrenilebiliyordu. Asla kırılmıyor, bozulmuyor ve en kötüsü de, normal bir insan gibi konuşup tepki veriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
2470
Fantascienza"-Adam uyandı! Zihin çizelgesi hareketlenmeye başladı!" "-Gözlerime inanamıyorum, bu delilik! " Kulaklarım çınlıyor, başım çatlıyor, gözlerimi açamıyorum. Neredeyim ben? Konuşamıyorum, bu iğrenç sıvı da ne? "-Efendim bizi duyabiliyorsunuz ama henüz...