Inception

34 23 12
                                    

  (Ada'dan)

  Of yine sabah oldu. Alarmın sesi bütün odamı inletirken küfrederek yatağımdan kalktım. Okula geç kalmıştım. Banyoya koşup duşa girdim. Ömer'in dün akşam yaptığı yemeği düşünürken sıcak suyun verdiği rahatlamayla sırıtıyordum. Yemek çok güzeldi ama tuz yerine yanlışlıkla şeker kullanmıştı. Yemekten kimse üç çataldan fazla alamadı, hatta Ömer ilk çatalı aldıktan sonra özür dileyerek banyoya gitti. Fatih'le Cansın bayıla bayıla yediler ben de öyle, Ömer isterse yaksın isterse çiğ getirsin tabiki de bayılarak yerim.

   Kıyafetlerimi giyip hızla çantamı hazırladım. Ömer'e günaydın diyemeden çıkacak olmak üzüyordu:

"Günaydın Ada. Okula mı gidiyorsun?"

Ömer'di bu. Neden bu saatte uyanmıştı ki.

"Günaydın Ömer. Yani şey Ömer, mm şey yani."

"Bana Ömer diyebilirsin. Ben kasıntı bir adam değilim rahat ol. Hadi iyi dersler sana."

"Tamam." Dedim gülümseyerek. Sırıtmamı durduramadan arabaya yöneldim. Okula gitmek istemiyordum.

(Nil'den)
Uyandığımda Ömer mutfaktaydı yine. Dün akşamki yemekten sonra bir daha mutfağa girmemesi iyi olurdu aslında. Çok uğraşmış yapmış ama talihsizlikler talihsizlikler...
Çok tatlı bir evsahibi. Sanki biz onun değil de o bizim çalışanımızmış gibi, bir saniye bile yerinde durmuyor. Derken telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim:

(Bilinmeyen numara)
"İşine dön."

Evi gezmem gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evi gezmem gerekiyordu. Ayağa kalktım ve salonu yavaş yavaş gezmeye başladım. Bu lanet adamlara beni bulaştıran eğer Kendall'sa bu iş bittiğinde ilk onu bitirecektim. Acaba olanları Ömer'e söylesem o bir şeyler yapabilir miydi?

(Bilinmeyen numara)
"Düşüncelerin bize aktarılıyor. Dikkat et de biz seni bitirmeyelim."

Bu nasıl olmuştu? Bilinçaltımı mı kopyalamışlardı yoksa? Bana saniyeler süren o hapsoluş sanırım gerçek hayatta saatler sürmüştü. Artık hiçbir şey yapamayacağımı anlayarak salonu daha detaylı incelemeye başladım.


    Geçmişteki düşmanları mıydı yoksa yalan mı söylüyorlardı acaba? Neden düşmanlık güdüyorlardı acaba, çünkü bu adam gerçekten zararsız görünüyordu. Güler yüzlü, sessiz sakin bir adamdı. Yoksa göründüğü gibi bir adam değil de kötü bir adam mıydı? Hayır hayır, dertleri kesinlikle paraydı. Dışarıdaki manzara çok rahatlatıcıydı. Camları izlerken yine dank etti. Evi gezmek zorundaydım. Böyle bir kötülüğü bu adama yapmak istemiyordum ama beni hayatımla tehdit etmişlerdi. Yani buna mecburdum. Çiçeklere yakından baktım. Daha sonra sehpaya, ardından da mutfağı gözledim. Hala mutfaktaydı Ömer. Okul olduğu için çocuklar da evde değildi. Robert de hastaneye gitmişti tahliller için. Yavaşça merdivenlere yöneldiğimde karşıma birden evin hizmetlisi Defne çıktı:

"Lavaboyu mu arıyorsunuz?"

"Ah evet evet, neredeydi göremedim."

"Koridorun sonunda sağınızda kalacak."

"Çok teşekkür ederim."

"Özür dileyerek soruyorum, Ömer beyi gördünüz mü acaba? Odasında da değil."

"Ömer bey mutfakta."

"Çok teşekkür ederim."

Defne aşağı inip mutfağa girdi. Bu iyi olmuştu çünkü artık yukarıda benden başkası yoktu. Girmem gereken oda Ömer'in odasıydı ama oraya girmem neredeyse imkansızdı.

(Bilinmeyen numara)
"Girmediğin oda kalmayacak."

2470 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin