TÖRE KURBANLARI -2-

37 8 7
                                    


   Falan Ağa konağın merdivenlerinden hışımla iner, sabah uyandığında koltukta iki büklüm yatan küçük kadını sinirini bozmuştur. O kadının tüm gece uyuyamayacağını düşünmüşken aptal kadının bu yaz sıcağında, bacaklarının arasına sıkıştırdığı yorganla, ağzı açık bir şekilde uyuduğunu görmek, onu alt üst etmiştir. Her ne kadar iğrense de erkek olmanın getirisi olan yoldan çıkmış hormonları, küçük kadının ayak bileğini görmesiyle adeta yoldan çıkmıştır. Falan Ağa kendinden utanır, kahvaltı bile yapmadan evden çıkar. Tabi ki kimse, ''Nereye?'' diye soramaz, hiç kimse o yüce ağanın otoritesine karşı çıkamaz, sabahın köründe kapısına çarşaf almak için kadın gönderirler, istemediği kadınla evlenmeye mecbur ederler ama nereye demezler.

  Falan Ağa, Hebele'nin daha ilk günden düşeceği durumu görmezden gelir hatta onun kocasını elinde tutamayan, daha evlendiği gününü ertesinde adamı kaçıran kadın yaftalarını yemesini ister. Ettiği intikam yeminlerini yerine getirmenin huzuruyla, lojistikten inşaata, hukuktan ticarete tüm iş kollarını bir potada eritip her türlü meslek grubuna iş imkanı sağlayan şirketine gelir. Onu daha Güneş doğmadan makyaja başlayan, saçlarından tırnaklarına kadar her yeri yapma, sarışın, kısa etekli sekreteri karşılar. Bu sekreter aynı zamanda eski sevgilidir.Mardin'de başka bir kadın olmadığından, sekreter olarak eski sevgilisini almıştır Falan Ağa. Gerçi ona göre bu kadınla yaşadığı sevgililik değil, sadece karşılıklı bir eğlencedir. O kadınlara asla aşık olmaz, ihtiyaç giderir, her çiçekten bal alır ama kardeşi, karısı, annesinin de başkası için çiçek olduğunu asla kabullenmez. Bir adamın kardeşini sevip kaçırması o adamı şerefsiz yaparken, Falan Ağa kızlarla takılır,bırakır, başkasını bulur ve günün sonunda yine alfa esas adam olur.

  Eski sevgili sekreterimiz aynı zamanda hikayede bir müddet kötü kadın karakter olarak büyük işler başaracak, Hebele'nin hayatını mahvedecektir. O bir erkeği kolayca yatağa atacak gülüşünü sergiler, daha dün evlendiğini bildiği eski sevgilisi yeni patronuna. Falan Ağa ise hala Hebele'nin ayak bileklerini düşündüğünden, göğsünün yarısı, bacağının tamamı, kolunun çeyreği gibi stratejik bölgelerini akıllıca açıkta bırakan sekreteri fark etmez ve direkt odasına gider. Tabi ki dışarıda adeta ipte unutulmuş, fazla kurumaktan kaskatı kesilmiş çamaşır gibi kalması, fettan güzelimizin zoruna gider ve eski sevgilisi Falan Ağa'yı kendisine aşık edeceğine yemin eder. Falan Ağa odasına kapanıp , dünyayı kurtarmakla meşgulken Hebele yeni bir geline yakışır gibi beyazlar giyip aşağı iner. Kahvaltı sofrası Mardin'de öğlene kadar kalır zaten, herkes kafasına göre kasesine müsli alır, bir köşede yer, adap böyledir. İşte bu adabı bilen yeni gelin, yeni gelinliğin hakkını vererek süzüm süzüm süzülür, kasım kasım kasılır, asla kendini ezdirmeyecektir. Çünkü bu eve onun berdelle geldiğini sadece ve sadece Mardin bilmektedir, o yüzden o böyle her an bir yerine inme inecekmiş gibi davranırsa onu görenler, ''Helal olsun ne kadar güçlü.'' diyeceklerdir. Kendisine eziyet çektirmek için yaratılmış kayınvalidesi, kıskanç eltisi, sadece sofrada ve çalışma odasında bulunan az replikli baba, ergen ve ileride Hebele'ye aşık amca oğluna aşık olacak alık görümce, kardeşinin heybetinin altında ezilen, yengenin kocası abi ve evde uzun bir süre Hebele'yi sevecek olan, amcasının onu Hebele'nin kucağında görünce çocuk yapma fikri oluşturan, o konakta insaniyet sahibi yegane karakter fırlama bir yiğen kadrosu masada oturmuş dünkü düğünün kritiğini yaparken içeriye beyaz bir melek gibi herkese günaydın dileyip masaya oturur, tabi kendisi ağa kızı olduğundan bir güne bir gün masaya bir tabak taşımışlığı yoktur, ancak kayınvalidesi ona el evinin konak bile olsa baba evi gibi olmadığını gösterecektir. Ev halkı kahvaltısını eder, artık çalışmayan tüm gün ne yaptığı belli olmayan baba öğle yemeğine kadar ortadan kaybolur, pasif kayın işe, görümce okula, fırlama yiğen kreşe, yenge alışverişe gider. Tam Hebele'de kahvaltının yarattığı yorgunluğu atmak için odasına çekilecekken kayınvalidesi onu durdurur. Gözlerine kısarak konuşur, zavallı kadın ne 3 çocuğundan ne kocasından hayır gördüğü için, bir Allah'ın kulu tarafından hastaneye götürülmez kör olacağından habersizdir ''Bana bak Hebele burası babanın evi değil.'', Hebele bildiği yerden sözlüye kaldırılmış öğrenci özgüveniyle cevap verir, ''Evet değil, bizim konakta daha genişti.'' Bu lafı duyan kayınvalide Hebele'ye tam Osmanlı olmasa da sağlam bir tokat atar, ''Terbiyesiz, hadsiz sen kimsin benim evime küçük diyorsun? Seni öldürürüm anladın mı? Git bütün odaları temizle, banyoları cifle, camları sil, perdeleri yıka da ev küçük mü büyük mü gör, yıkıl karşımdan yıkıl!!'' der. Öfkesi gözünü kör etmiştir, o da kendi evine küçük diyen gelininden intikam almak için intikam yemini eder.

Ağlama DuvarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin