Falan'ın söyledikleri Hebele'yi çok etkiler. Onun gözlerinin içine baktığında kalbinin bir yerinde saklı tuttuğu gözü yaşlı çocuğu da, eli kanlı katili de görür. Ondan korkmanın, saklanmanın yersiz hatta gereksiz olduğuna karar verir. Falan'a sarar kollarını. Falan ise affedilmiş hatta kabul edilmiş olduğunu anlamanın verdiği rahatlıkla sarar kollarını sevdiceğinin ince beline. O gece Hebele sabah tanıdığı, adını eskaza öğrendiği ve katil olduğunu bizzat kendisi söyleyen adama sarılarak huzurla uyur.
Ertesi gün sınava gidemese de sorun etmez. Ne de olsa hayatının aşkıyla uyanmıştır.Falan onun hayatının aşkıdır, buna karşı en ufak şüphe duymaz. Hayatı boyunca şiddet ve baskı ile büyümüş, aşağılanmış biri olarak kendisini bu hayattan kurtaracağına inandığı, çektiği acılara karşı oluşturduğu savunma mekanizmasının en önemli savaşçısı beyaz atlı prensi yanında tüm yakışıklılığı ile uyurken şüphe etmesi zaten mümkün değildir. Falan'ın uyanması, Hebele'yi öpmesi, Hebele'nin utanması, ardından kahvaltı edilmesi, Falan'ın işe gitmesi ile sabah rutinleri tamamlanır.
Dün gece yaşananlardan sonra Hebele artık soru sormamaya karar verir. Her şey zaten çok basittir, Falan Hebele'yi görmüş, beğenmiş, kaçırmış, evinin kadını yapmıştır. Hebele'ye düşen kabullenmektir. Falan ise ayakları yere basmadan şirkete gider.
Her şey yolunda giderken tüm büyü bir sabah kahvaltısında Hebele'nin, ''Aşkım, Hıdıdı'yı çok özledim. Bugün onun yanına gidebilir miyim?'' demesiyle bozulur. Falan tüm zenginler gibi bin çeşit kahvaltılık, taze sıkılmış portakal suyu varken tatsız kahvesini yudumlayıp, Çin Borsası'nı incelerken duyduğu sözlerle bir anda sinirlenir, canım porselen takımını bozmayı umursamadan fincanı hışımla sofraya vurur, etrafa saçılan kahve ve kırık porselen parçalarından kaçmak için geriye doğru giden Hebele'nin kolunu sıkar, ''NE DEDİN SEN?!! diye kükrer. Hebele ise şaşkınlıktan konuşamaz, ''Ben, ben....'' diye manasızca saçmalar.
Falan, ''EVET SEN!!! SEN NE DEDİN? NE DEMEK GİTMEK LAN??!!!'' der. Hebele'nin gözleri dolar hemen, zaten kendisinin en kötü özelliği çabuk ağlamasıdır. Hebele cevap vermek ister ancak kolunu kırmaya niyetli Falan'ın gözlerindeki cinayet planının maktulu olma kokusuyla susar. ''BANA BAK HEBELE BU EVDEN ÇIKAMAZSIN.ÖLECEĞİNİ, ÖLECEĞİMİ BİLSEM OLMAZ. İZİN VERMEM BENDEN GİTMENE. SEN BENİ TERK EDEMEZSİN ANLADIN MI? SEN BENİ TERK EDEMEZSİN, İZİN VERMEM!!'' diyerek genç kızı kolundan tutup odasına götürür. Dün gece sarmaş dolaş yattıkları yatağa onu itip, üzerine kapıyı kilitleyip çıkar.
Hebele tüm bu olup biten karşısında gözyaşlarını tutamaz. Ağlar, kolunun acısına mı, aşık olduğu adamın dengesizliğine mi, ailesinin ilgisizliğine mi, günlerdir kaçırıldığı halde hala kimsenin onu bulamayışına veya en kötüsü kimsenin onu aramamış olma ihtimaline mi bilinmez. Ağlar Hebele, sadece ağlar.
Falan ise evden hışımla çıkıp arabasına biner, önce sinirini direksiyondan çıkarmaya niyetlense de vazgeçer. Sabah saatleri olmasına rağmen barına gider. Evet, kendi barı vardır Falan'ın. Bara gidip en yakın arkadaşı olan Fıdıdı'yı çağırır, Fıdıdı gelene kadar içki içer ama sarhoş olmaz. Fıdıdı İstanbul trafiğine falan takılmadan hemen mekana gelir, abisini içki şişelerinin arasında karizmatik bir biçimde dağılmış görünce şaşırır.
''Erken başlamışsın, hayırdır?'' der. Falan ise onu zerre takmaz, içmeye devam eder. ''Abi ne oldu? Neyin var? Yenge...'' ''Yenge deme lan bana!!'' diyerek bir yumruk savurur. ''Yaktı ulan o kız beni, gitmek istedi ulan benden, ben köpek gibi severken o gitmek istedi. Beni sever sandım, ulan tüm kızlar beni bu kadar isterken o beni istemedi. Gitmek istedi neymiş arkadaşını özlemiş. Yalan oğlum, biliyorum o beni sevmiyor ama olsun ben onu seviyorum. Benim sevgim ikimize de yeter.'' der. Fıdıdı bir şey söyleyemez. Öylece içip daha da saçmalayan abisini seyreder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağlama Duvarı
HumorFalan Feşmekan ve Hebele Hübele'nin içinde hiçbir şey bulamayacağınız aşk hikayesi... Burası amatör, bu konuda eğitim almamış ama yazma isteği duyan insanlarla okuyucuları buluşturan bir yer, farkındayım ama neden daha iyisi olmasın? Neden daha iyi...