ZORBA -4-

19 5 2
                                    


  Hebele hangi ara Falan'ın tutkusuna karşılık verdiğini anlayamaz bile. Falan çok pişmandır, belli ki karısı onu aldatmamıştır zaten böyle bir şeye ihtimal vermesi bile saçmalıkken o hastalıklı beyninin kurbanı olmuş ve hayatının aşkını kırmıştır, ona dokunuşlarıyla pişmanlığını hissettirmeye çalışır. Çünkü o da konuşamayacağını, konuşsa bile mantıklı bir açıklama yapamayacağının farkındadır. O yüzden dokunur, öper, okşar.

 Bu arada kader ağlarını örer, kan testinin sonuçlarını alan doktor olacakların fitilini ateşleyeceğini bilmeden Falan'ı arar. Falan çalan ve ısrarla  susmayan telefon yüzünden o sırada keşfetmekte olduğu bedeni bırakmak zorunda kalır. Sinirli, gergin ve boğuk sesiyle ''Ne var?'' diye kükrer, karşısındaki doktor bu tepkiye şaşırsa da 'deli herhalde, yazık pek de genç' diye içinden geçirip:

''Falan bey ben doktor...'',

''Kısa kes!''

''Kan testinin sonuçları çıktı, tebrikler eşiniz hamile.''

 Falan duydukları karşısında ne düşüneceğini, ne yapacağını bilmez. Doktorun yüzüne telefonu kapatıp, yatakta sere serpe yatmakta olan karısı Hebele'ye döner. Hebele'nin masum yüzünün etrafında dönmekte olan 6 tane bebek görür. Yeşilçam filmlerinden birini seyredermiş gibi olur. Kulağında ekolu bir sesle yankılanan, ''Eşiniznizniz hamilelelelele...'' sesiyle sol gözü seyirir ve ''Tebrikler karıcım, hamileymişsin.'' der. Bu sözleri bir seri katil değil, bir ölü gibi söylemese, yüzündeki ifade bu kadar korkutucu ve karanlık olmasa sevinçten kocasının boynuna sarılacak Hebele korkudan sesini çıkaramaz. 

 ''Ben... Şey nasıl?'' diyebildiğinde ise beklemediği bir tepkiyle karşılaşır, üzerine atlayıp boğazını sıkan Falan ''Sana ne dedim , o si*tiğimin haplarını içeceksin, çocuk mocuk doğurmayacaksın, anladın mı beni? Sen sadece benimsin. Asla ama asla seni bir başkasıyla paylaşmayacağım bu benim çocuğum bile olsa anladın mı? Şu si*tiğimin dünyasında sadece sen bana ait olacaksın. Neden lan neden hamile kaldın? Sana söyledim defalarca, neden?''

 Belki o anlarda boğazı sıkılmasa, ''Ben nereden bileyim korunmayı? Sen ne ilaç verdiysen içtim, hamile kalmışsam benim suçum mu? Ayrıca kendi çocuğunu kıskanmak ne demek? Sen manyak mısın be adam? Çocuk doğurmak için erken olsa da elbette anne olmak benim hakkım, buna nasıl tek başına karar verirsin? Biz evliyiz, köle- efendi ilişkisi yaşayan orta çağ derebeyi ile hizmetçisi değiliz.'' der ancak hiçbir şey söyleyemez. Artık gözleri kararmaya başladığında boğazındaki baskı yok olur, üzerinden kalkan Falan'ın sesini en son kapıyı kilitleyip, giderken hizmetçiye onu odasından çıkarmamasını söylerken duyar.

 Falan hem sinirli hem de çok üzgündür. İhanete uğramış, sevdiği kadın tarafından kandırılmış olmayı bir türlü sindiremez. Onun minik kuşu, küçük kertenkelesi, elma şekeri nasıl olur onu kandırır aklı almaz. O, Hebele'ye bir yuva vermişken, onu bu kadar sevmişken o bir çocuk için kendisine ihanet etmeyi göze almışsa Falan'ın yapacağı tek şey vardır. Korumalarını arar ve emirler verir. Artık Hebele hanımın Falan'ın gerçek yüzünü görme vakti gelmiştir. Şimdiye kadar onu şımarttığı için kendisine kızar ve soluğu Kızıl'ın yanında alır. Kızıl kapısına gelen eski aşkını memnuniyetle kabul eder, her ne kadar Falan ona sert davransa da, canını yaksa da, adeta öfkesini çıkarır gibi sevişse de umursamaz. O, bu adama aşıktır, hatta yanında uyurken ''Hebele'' diye sayıklamasını bile umursamaz. Aşık olduğu adam yanındayken dünya üzerindeki hiçbir şey önemli değildir.

 Öte yandan yatakta cenin pozisyonunda yatmakta olan Hebele gözyaşları içinde daha bir fasulye tanesi büyüklüğündeki bebeğine sarılıp, onun kendisi gibi olmaması için dua eder. Falan'ın bu dengesiz davranışlarının, ardı arkası kesilmeyen kıskançlıklarının ve asla Hebele'yi dinlemeden karar vermesinin ceremesini çekmek onu çok yormuştur. 18 yaşında genç bir kızdan çok, son yemeğine karar vermeye çalışan bir idam mahkumu gibi hisseder. Ne olursa olsun kaçınılmaz bir son vardır. Hebele Falan'ın elinde can verecektir.

Ağlama DuvarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin