Koşarak kayınvalidesinin odasına giren gelin hemen konuya girer.''Hani çocuk olunca Falan bana aşık olacaktı. Boşuna mı doğurdum ben bu çocuğu, boşuna mı bozuldu vücudum? Sen demiştin, hamile kal yeter demiştin. O kadının koynunda hala. Ne olacak şimdi?'' Kayınvalide henüz dolap çevirme, insanların hayatlarını mahvetme gibi konularda yeni olan çok sevdiği gelinine gülümseyerek bakar, ''Ah canım gelinim, merak etme sen oğlum ondan çocuğu olmayınca kadından uzaklaşacak ve sana gelecek.'' der. Henüz acemi olan gelin ise şaşkınlıkla sorar, ''Nereden biliyorsunuz çocukları olmayacağını?''. Kayınvalide büyük bir gülümsemeyle bakar gelinene, ''Ah aptal kızım benim, ben bilmiyor muyum oğlumun kısır olduğunu senin bu çocuğu başkasından yaptığını, adam evli diye sana çocuğu aldırmanı söylediği halde aldırmayıp, oğluma kendi çocuğu diye yutturduğunu.'' Şaşkınlıktan inkar bile edemeyen gelin sorar, ''Ama siz...'' Kahkaha atan kayınvalide, ''Aynını bende bunun babasına yapmıştım.'' Bu olanları duyan kişiden habersiz aynı anda kahkaha atarlarken, dışarıda onları izleyen kişi bu kadının nasıl bir anne olduğunu sorgular ama bilmediği bir şey vardır, kızın birini zorla eve getirirken, o kız dayak yerken, tecavüze uğrarken, apaçık ihanete uğrarken, üstüne kuma getirilirken bu nasıl adalet diye sorgulamamışken, şimdi hiçbir şeye şaşırma ve sorgulama hakkı olmadığıdır.
Karısına iki kez tecavüz ettiği yatakta güle oynaya karısını tekrar tekrar kendine ait kılan Falan Ağa, öğlene doğru acıkır ve küçük kadınını da alıp kahvaltıya giderler. Güzel bir kahvaltının ardından eve gelmek yerine bağ evine giderler. Memur için lojman, mafya için dağ evi neyse ağa için bağ evi de odur. Ağa olan veya kendini ağa olarak hisseden herkesin bir bağ evi olmalıdır bu içn raconu, kuralı budur. Neyse efendim, bağ evinde 3 gün balayı yaparlar. Hebele çok mutludur, olanları unutmuştur ne kuması, ne kocasının çocuğu ne kocasının ailesi, yaşadıkları hiçbir şeyin önemi yoktur artık. O yanındadır, aşık olduğu tek erkek, Falan Ağa kendisini sevdiğini söylese de inanmaz, onun gibi bir erkek nasıl olur da kendisi gibi bir kızı sevebilir. O güzel bile değildir ki?
3 günün ardından kardeşi ve amca oğlunun bulunmasıyla hemen konağa giderler. Konağa girer girmez Falan Ağa Hebele'nin saçlarını öper ve ''Yukarı çık gülüm sen, odamızda bekle beni'' der. Hebele kurulu oyuncak gibi kendisine denileni yapar. Falan ağa, konağın arkasındaki depoda bekletilen kardeşini ve karısına aşık amca oğlunun yanına gider, kardeşinin hamile olduğunu fark ettiğinde ise başından kaynar sular dökülür. Hemen amca oğlunun yakasına yapışır, ağzından köpükler çıkararak bağırır, ''Nasıl kıydın lan ona, nasıl dokundun ? O... çocuğu.'' Kardeşi ise aşık olduğu adamın yumruklanmasına dayanamaz, ''Abi yapma kurbanın olayım, seviyorum ben onu, bana nikah kıydı, evlendik, kocam o benim...'' Bu sözle aniden duraklar Falan Ağa, ''Kocan mı?'' der şaşkınlıkla, ''Resmi mi?'' diye ekler. Kız kardeşi aceleyle ''Evet.'' der. Falan Ağa derin bir nefes alır, ''Kocansa sorun yok, serbest bırakın, bebek de hayırlı olsun, bir tane de bizde var ama çok ağlıyor valla insanın başını şişiriyorlar.Allah kolaylık versin kardeşim.'' der, sonra da gülerek oradan uzaklaşır.Kızmamıştır çünkü namusu kurtulmuştur, bu topraklar da kadınların namusları imza ile babadan kocaya devredilen bir mülk gibidir ve bu mülk kimdeyse kadının yaptığından da o sorumludur. Madem artık o adamın nikahı altında o halde onun namusu kirlenmemiştir, gönül rahatlığıyla çok sevdiği, öldüğü, bittiği kadının yanına gider.Söylememe gerek yoktur ama yine de ekleyeyim, bu kaçış esnasında görümce ve amca oğlu da birbirlerine aşık olurlar.
2 ay sonra Hebele kusmaya başlar, sürekli halsizdir. Başta pek önemsemez ve asla hamilelikten şüphelenmez. Çünkü çocukları leylekler getirir. Ama Falan Ağa, tecrübelidir ve çocuğun leylekler tarafından getirilmediğini bilir. O yüzden emin olmak için karısını onun reddetmesine zerre aldırmadan hastahaneye götürür. Tahlillerin ardından doktor hamilelik müjdesini verir. Hebele şaşkındır, Falan Ağa onu kucaklar, ''Baba oluyorum.'' diye bağırarak onu döndürür. Hebele ise içinde küçük bir can taşıdığına mı yoksa bebeklerin leyleklerle bir ilişkisi olmadığına mı şaşırsın bilemez. Büyük bir mutlulukla eve gelirler, müjdeyi Falan Ağa verir. Ancak buna şaşıran 3 kadın vardır, kayınvalide, kuma ve sahalarda uzun süredir göremediğimiz fettan yenge. İşte sahalardan bu kadar uzak kalmanın verdiği paslanmışlıkla, ''Ama Ağam, sen kısırsın, nasıl çocuğun olur bu kadın seni aldatmış.'' der. Bir anda herkes buz keser ama en çok Falan Ağa, karısına dönerek tokat atar, ''Nasıl yaptın lan bunu ?'' der. Hebele konuşmaya çalışsa da nafile, Falan Ağa aklını yitirmiş gibi karısına vururken pasif abi içinde kalan son insanlık belirtisiyle kardeşini durdurmaya çalışır ama bu çok zor olur, Falan Ağa'nın gözü dönmüştü bir kere, ''Falan, sen kısırsın madem nasıl bir oğlun var, o zaman bu kadın da aldattı seni, ayrıca nereden biliyorlar senin kısır olduğunu?'' diye Platon'u ağlatacak mantıklı bir cümle kurar. Yazarın dolayısıyla Falan Ağa'nın unuttuğu çocuk tam o sırada ağlamaya başlar. Falan Ağa şaşkındır nasıl olur bütün bunlar. Bu sefer yengesinin üzerine yürür, yenge yaptığına pişman değildir, iki eltisinin de konaktan gideceğini düşündüğü için her şeyi anlatır, O sırada yerde kanlar içinde yatan Hebele kimsenin umrunda değildir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağlama Duvarı
HumorFalan Feşmekan ve Hebele Hübele'nin içinde hiçbir şey bulamayacağınız aşk hikayesi... Burası amatör, bu konuda eğitim almamış ama yazma isteği duyan insanlarla okuyucuları buluşturan bir yer, farkındayım ama neden daha iyisi olmasın? Neden daha iyi...