Kendimi resmen işime adamıştım. Kadın doğum katındaydım ve Taylan'nın bulunduğu kat çok uzaktı, işlerimden de fırsatı bulamamıştım. İlk fırsatta bulunduğu odaya gittim. Beni görür görmez gülümseyip doğruldu. Bugün taburcu olacakmış. Taburcu olmadan da bir güzel dersini vermem gerektiğini düşündüm. Yeni burnunu kırsam mesela? Hiç fena bir fikir değildi.
"Sana güvenip sırrımı anlattım. Ama sen gidip o çok sevdiğin Elisa pisliğine anlatmışsın, harfi harfine, her şeyi..."
Çatık kaşlar ve anlamayan bir sıfatla yüzüme baktı. Daha çok sinirlendim. Komidinin üzerinde duran cam su şişesini duvara fırlattım. Çıkan sesle Taylan yerinden kalktı. 1,85 boyuna, 1,60'lık boyumla yetişmeye çalışıp, burnunu sıktım.
"Ahhhhh!"
Geri çekildim. Hesabını verecekti!
"Lan sen ne tür bir manyaksın? Burnum yeni yeni iyleşmişti insafsız. Bir de sağlıkçı olacaksın... Hani senin Hipokrat yeminin?"
Gözlerimi devirdim. Salak mıydı neydi?
"O doktorların yemini aptal! Yemin demişken, hani söz vermiştin ya, o da bir yemindir. Ama sen yeminine ve bana ihanet ettin, Taylan! Gidip her şeyi söyledin!" Sinirden her zerrem titriyordu. Ayaklarım yerden kesilmek üzereydi. Yumuruklamak istiyordum bu koca adamı...
"Melis, sakin ol! Ne olduğunu tahmin edebiliyorum, fakat inan bana ben kimseye bir şey söylemedim! Öyle karaktersiz bir şerefsiz değilim!"
"Hah! Doğru! Zaten tüm her şeyi bizi gizli gizli dinleyen cinler yetiştirmişti, değil mi?"dedim dalga geçercesine... Canını acıtmak istiyordum bu çocuğun.
Kaşlarını daha çok çattı ve üzerime doğru yürüdü, bende kabadayı gibi onun üzerine... Bedeni bedenime çarpınca bir iki adım geriye savruldum. Öküz! Böyle öküz gibi bir bedenden nasıl olur da dedikoducu Melahat abla çıkardı?
Aramızda iki adımlık boşluk varken konuştu.
"Hiç kimseye, hiçbir şey demedim diyorum kızım! Laftan anla. Şimdi adam ol ve düzgünce anlat. Ne oldu, kim ne dedi sana?"
Ukalalığına hayret edip bacağına tekme atıp, inlemeyle beraber yatağa attı kendini. Duvarın dibinde duran cam parçalarından gözüme kestirdiğimi alıp Taylan'ın dibinde bittim.
"Bana bak Taylan puştu! Sen... sen bir şerefsizsin! Ukalasın! Kendini beğenmişsin, heh! Birde Elisa gibi sürtüklerin dibinden ayrılmayan bir arizona kertenkelesin, puşt!"
Elimdeki cam parçasını göstererek,"Bununla derini yüzmeden anlat! Anlat neden yaptın bunu bana, anlat!"
"Lan sen manyak mısın? Ulan hiçbir şey demedim kimseye diyorum. Ayrıca son dediğin hariç haklısın benim için önceki dediklerinde..."diyip sırıttı.
Ayağımı yere vurdum ve ona doğru eğildim.
"Seni mahveteceğim... Tekrar bu hastaneye geleceksin. Ama bu sefer kırılan tek tarafın burnun olmayacak, puşt!"diyip camı rastgele bir yere attıktan sonra odadan çıktım. Taylan neye uğradığını şaşırmıştı. Hah! Birde ben demedim diyordu. Doğru. Ben gidip ispikledim kendimi(!)...
-
Vakit öğleden sonraydı. Hemşire odasına gidip oturdum. Bir iki kişi dışında kimse yoktu. Aradan beş dakika sonra da Şirin geldi.
"Merhaba!"dedi.
"Merhaba."dedim.
"Sen neden böyle durgunsun?"diyince göz devirmemek için yırttım kendimi(!) Sanki her gün halay çekiyordum...
"Yorgunum, ondan..."diyerek geçiştirdim.
İyi bir kıza benziyordu. Çok çalışkan ve disiplinliydi. Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum, içeriye daha dün başlamış yeni stajyer girdi. Caner idi adı. Şirin ise bu çocuğa olan beğenisini kafamı şişirdiğini umursamadan anlatıyordu. Ara sıra Şirin'e olan kaçamak bakışlarını yakalamıyor da değildim.. Uzun boylu buğday tenli ve turuncu sarı karışımı saçları vardı.
Telefonu elime alıp sahte hesabıma girdim.
-Teşekkür ederim. Yazmıştı.
-Bir şans vermelisin, kendine... Yazıp gönderdim. Daha çok hırslıydım...
--
Bugün nöbetim vardı. Saat gece bir buçuk idi. Mesleğin en sevdiğim tarafı buydu zaten... Acildeyken kolumu birisi tuttu. Arkamı döndüm hemen. Taylan'dı. Kolumu usulca çekip:
"Ne işin var burada?''dedim.
''Melis. Biliyorum bana sinirlisin. Ama dinle... Elisa'nın ağzını ararcasına konuştum, seni, ben ve Tolga'nın internete yayılan kavga görüntüsünden görmüş. Yani görüntüde Elisa'nın çantasını aldığın bariz ortada..."diyip açtığı kavga görüntüsünü izletti. Harbiden de dediği gibiydi... Allah kahretsin! O görüntüyü çekenleri bulup gebertmek istiyordum!
Süt dökmüş kedi gibi baktım Taylan'a. Bana kırılmıştı. Gözlerinden okuduğum şey tam olarak buydu...
Tam ağzımı açacekken, "Bir şey deme, lütfen."diyip acil kapısından çıkıp gitti.
Ben mi.
Ben ağaç gibi çakılmıştım olduğum yere... Yaşadığım utancın miktarı ard arda gelen virgüllü sayılar gibiydi. Karmaşık ve akıllara zarar...
:)