5

1.4K 121 87
                                    



-Acaba hangi eski sevgililerimden birisin?

Gelen mesajla rahatça nefes verdim. Kuzey'in eski sevgilisi olmadığıma göre rahatça konuşabilirdim. Görüldü atmadan eve gitmeye karar verdim.

Kapının önüne gelince sanki kapının arkasında beni bekliyormuşcasına annem kapıyı açtı. Sorguluyan gözleri gözlerimi bulunca kendimi iş üstündeyken basılmış hırsız gibi hissettim. Hiçbir şey demeden eve gir sinyali verdi. Bana çok sinirlenmişti.

-

Annem benimle konuşmuyordu. Şaka gibi! Kuzey yüzündendi... O böyle yapmasaydı uslu uslu duracaktım. Ben annemin gönlünü nasıl alacağımı düşünürken aklıma yeniden Kuzey'in mesajı girdi.

-Elisa'yı gerçekten seviyor musun?

Cevabın hemen gelmeyeceğini
bildiğim için oyalanacak başka meşgulüyetler edindim.

Tahmin ettiğim gibi birkaç saat içerisinde cevap gelmişti.

-Bu seni ilgilendirmez.

Seviyorum demediğine mi sevinseydim yoksa hayır sevmiyorum demeyişine mi üzülseydim. Hemen cevap vermemem gerektiğini düşünüp on dakika sonra bir şeyler yazmaya koyuldum.

-Aaa! Ona da 'seni seviyorum' diyor musun? Desene Kuzey, her sevgiline seni seviyorum demek nasıl bir duygusuzluk?

Sırıttım ve cevabı bekledim. O sırada küçük erkek kardeşim Ahmet yemeğin hazır olduğunu, gelmem gerektiğini söyledi. Yüzüm düştü. Annem bana çok fena küsmüştü...

-

Yemek boyunca annem yüzüme bile bakmamıştı. Bana çok sinirli olduğunu bildiğimden üzerine düşmedim. Elbet birkaç gün sonra siniri azalacaktı. O zaman gönlünü alabilirdim.

-Hiçbir kıza seni seviyorum demedim. Biri hariç. Böylece senin eski sevgililerimden biri olmadığını anlamış oldum :D. Kimsin?

Sanki telefonun kamerasından beni izliyormuşcasına telefonu yastığın altına sakladım. Yanaklarım alev alıyordu resmen... Kaş yapayım derken göz çıkarmıştım. Her zaman ki gibi.

Kimdi o şanslı kız?

Elisa olmasın lütfen. Eski maymun sevgililerinden biri de olmasın. Ben olsaydım keşke. Fakat Kuzeyle tek bir diyalogum bile olmamıştı bu zamana kadar.

Yaklaşık on beş dakikanın ardından telefonu elime aldım. Ne yazacağımı, durumu nasıl toparlayacağımı düşündüm.

-Ben sana senin eski sevgilinim demedim ki. :D

Şu an için en iyi toparlama şekli buydu sanırım. Bakalım nolacaktı...

-Evet farkındayım. Kimsin?

Gelen her mesaj için kalbim ayrı ayrı heyecanlanıyordu.

-Sadece cevap vermen için öyle bir giriş yaptım. Kim olduğum da seni ilgilendirmez.

İnşallah engel atmaz. İnşallah engel atmaz, derken bildirim sesi geldi!

-Biliyor musun? Şu an sevgilimle birlikte sana gülüyoruz, her kimsen... bil yani.

Ahh. Öyle ölmem kafa at.

Saat akşam ondu ve bu ikisi birlikte miydi?

Zavallı yastığımı alıp dişledim. Kuduruyordum resmen. Neden o sürtüğü seviyordun Kuzey? Onu mu layık görüyordun seni seviyorum lafına? Bu kadar basit miydi? Bu iki sözcük o basit kız için değer miydi?

Tüm hücrelerim vücudumu kaşındırıyordu... Duvarı yumuruklamamak için zor tutuyordum kendimi.

-Sen gülebilirsin ama o şırfıntı asla. Seni seviyorum Kuzey. Ben seni çok seviyorum. Buna da gülecek kadar duyguların ölmüşse, buyur gül!

-Düzgün konuş. Kimsin?

Düzgün konuş demek ha? Demek bu kadar değerli Elisa sürtüğü senin için?

Adi şerefsiz... Ayıracağım sizi!

-Defol git piç kurusu.

Bunu yazdıktan sonra görüldü bile atmadı. Saatlerce bir şey yazar diye girip girip çıktım uygulamadan... Yazmıyordu. Vaktini çok kıymetli Elisa'sı ile değerlendiriyordu...

-

Ozan Can Günay adlı sahte erkek hesabıma girip Elisa'ya yazdım.

-Oyunculuk düşündün mü, ya da düşünıyor musun?

Umarım oltaya gelip cevap verir diye umup, dişlerimi yıkamaya gittim.

On dakika sonra telefonu kontrol ettim. Bildirim falan yoktu. Belki uygulama bozuktur diye düşünüp mesajlar kısmına girerek defalarca yeniledim sayfayı ama hayır... mesaj gelmemişti.

Saat gece yarısı on bir idi. Bir sağlık meslek lisesi öğrencisi olarak yarın hastahane stajlarım başlıyordu. Elisa'ya küfürler yağdırarak uyumaya çalıştım.

-

Saat sabah altıda kalkmıştım. Tatilin verdiği uyuşukluk ne kadar zorlasa da, hastanede ilk günümdü ve aşırı heyecanlıydım. Ütülediğim formalarımı giyip yüzüme hafif renkli bir krem sürdüm. Ardından çalışacağım hastanenin yolunu tuttum. Özel bir hastaneydi. Eve bir saatlik mesafedeydi.

Benim gibi bir grup stajyer, başhemşirenin verdiği talimatlara göre belirli katlara dağıtılıyordu. Başhemşire çok sert bir kadındı. Her an hastaları dövecekmiş gibi bir ruh hali vardı. Şimdiden acıdım hastalara...

Beni de estetik cerrahisi katına vermişti. Oradaki hastalar ile ilgilenecektim, tecrübeli hemşirelerin yardımlarıyla.

"Merhaba!'' İnce tizli bir kız sesi ile durdum. Minyon tipli ve Güney Koreli tipini anımsatan bu kıza, "Merhaba!"diye karşılık verdim.

"Seni de mi estetik cerrahisi katına verdiler?''

''Evet.''

"Harika! Bende oradayım. Birlikte gidelim mi? Bu arada ben Şirin!"

Çok tatlı ve hanım hanımcık bir kıza benziyordu, Şirin.

İnşallah yanıltmaz diye içimden geçirip, "Bende Melis, memnun oldum."diyerek tanışma faslına kısa bir ara verdik.

-

Hemşireler bizi ilk günden it gibi çalıştırıyorlardı. O nedenle Şirin ile konuşma fırsatımız olmamıştı. Hasta dosyalarını karıştırırken, burnundan konuşan bir erkek sesi işittim.

"Hemşire hanım?"

"Buyrun benim..." tam arkamı dönmüştüm ki, burnu sargılı ve tamponlu Taylan'ı gördüm karşımda.

O şaşkın. Ben şaşkın. Kim bu aşkın şaşkını.

:)


SADECE BACIMSIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin