13

1.1K 84 89
                                    


Ertesi gün kalbimdeki kırıklıkla uyanmıştım. Evdeki sessizlik gözümden kaçmamıştı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra babamı aradım. Amcamla acil bir işi çıktığı için gitmek zorunda oluduğunu söylemişti. Üstelemeyip mutfağa geçtim. Tam o sırada kapı çaldı. Bu saatte bu da kimdi? Saat demişken, saat kaçtı? Telefonumu açıp saatte bakındım. Aman Allahım! Saat öglen üçe geliyordu! Bu kadar yatmış mıydım ben?

Kapı çalmaya devam ederken hole doğru ilerledim. Açsam mı açmasam mı kararsız kaldım. Derin bir nefes verip kapıyı açtım. Karşımda tanımadığım bir çocuk vardı. Bıkkın bir yüz hali vardı. Beni görünce bıkkın yüzünü  şaşırmış bir hâl bürüdü.

"Evet?"dedim sorarcasına.

Elindeki kaba kaydı gözlerim.

"Yusuf amca taşındı falan mı?"

Her ne kadar gülmem gelse de tutmayı başardım.

"Hayır, ben kızıyım."

"Anladım. Annem gönderdi beni, bunları Yusuf amcaya getirmemi söyeldi de."diyip elindeki kabı gösterdi. Kabı alıp,"Tamam teşekkürler."dedim.

"Bu arada ben Yuşa. Üst komuşun oluyorum."

"Ben de Melis."dedim hafif gülümserken.

Çok garip birine benziyordu. O anda kaşlarını çatıp gözlerime kilitledi gözlerini.

"Şey, soruyorum ama... Gözlerine ne oldu?"

Bir an afalladım.

Pardon da sana ne?

"Hiç."dedim kaba olmamaya çalışarak.

"Emin misin?"

Hâlâ üsteliyordu?

Sanki on yıllık arkadaşım gibi... Bir insan hiç tanımadığı birine neden böyle davranır?

''Belki bir şeyler seni üzmüştür. Dilersen dertleşebiliriz."

Ne diyeceğimi bilemedim. O anda üst kattan kadın sesi geldi.

"Yuşa! Yatıya mı kaldın oğlum?"

"Neyse görüşürüz.''diyip merdivenleri ikişer üçer tırmanarak üst kata ulaştı. Gözden kaybolunca kapıyı kapatıp eve geçtim.

Kabın içindeki mis gibi börekleri görünce bir an mutlu oldum. Sanırım annesi babamın arkadaşıydı.

Akşama doğru babam ve amcam gelmişti. Amcam bir bardak çay içtikten sonra kalktı. Babamla baş başa kalmıştık. O sırada kapı zili çaldı. Üst komuşumuz Yuşa ve annesi gelmişti. Annesi -Sevgi hanım- çok iyi bir kadındı. Ama sorun şuydu ki çok fazla konuşuyordu. Biraz yanlarında oturup mutfağa geçtim, çay demlemek için. Demini alan çayı sırayla bardaklara boşaltırken Yuşa geldi.

"Yardım etmemi ister misin?"

"Olur. Sen doldur bardalları, ben bir içeri gidip geleyim."

İkramlıklar neredeydi bilmiyordum. Henüz babamın evine alışamamıştım. Hâlâ yerleri karıştırıyordum. Salona doğru ilerlerken duyduklarım ile durdum.

"Bunu onlara nasıl söyleyeceğiz?"

"Zamanı gelince söyleyeceğiz, Yusuf."

Ne?

Neyden bahsediyordu ki bunlar? Bizim bilemediğimiz neydi ki?

Duymamış gibi içeri girip ikramlıkların yerini ögrenip tekrardan mutfağa geçtim.

-
1 hafta sonra.

Bugün amcamın nikahı vardı, ardından da küçük bir kutlama. Sabah erkenden hepimiz kalktık. Babamın kıravatını düzeltip kendimi süslemeye geçtim. Kauförde saçlarıma çok güzel su dalgası şekli verdirtmiştim. Okyanus rengi diz kapağanın birkaç santim üstündeki elbisemi giyip rujumu tazeledim.

SADECE BACIMSIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin