Ne diyordun sen, Kuzey? Aklında olmadığımı biliyordum fakat bu kadar da silik olduğumu... Bilmiyordum.
"Şaka mı bu?"dedim.
"Evet. Şaka."dedi ifadesizce.
Derin bir nefes verdim. Hasta yatağındayken bile ibneydi.
"Kuzey, ben seni o şekilde görünce çok kötü oldum. Senin gibi mükemmel motor kullanabilen biri nasıl olur da kaza yapabilir..."
"Seni ilgilendirmez, Melis. Lütfen çık git. Tüm yaptıkların için de teşekkür ederim."
Kalbimi bir kez daha kırmıştı. Paramparça olmak bu sözleri duymak olsa gerek... Neden bana düşmanınmışım gibi davranıyordun, Kuzey?
Bu sözlerin ardından bir şey diyemedim. Diyemezdim de zaten. Beni istemiyordu. Varlığım Onu rahatsız ediyordu belli ki. Tuvalate kapanıp acım içimden çıkana kadar ağlamak istiyordum. Aşka küsmüştüm... An itibariyle aşka küsmüştüm... Odadan çıktım. Çıkarken tüm duygularımı içeride bırakmayı o kadar çok isterdim ki... Keşke bırakabilecek kadar yalan olsaydılar...
Asansörün düğmesine hunharca bastım. Bu hastaneyi terk etmek istiyordum. Kuzey burada da kalbimi ezmişti. Buranın havası bana iyi gelmeyecek gibiydi. Açılan asansörle Elisa'nın sıfatını görmem bir oldu. Kuzey'e gelmiş olmalıydı. Beni görünce dik dik bakmaya başladı. Nefesimi bırakıp umursamamaya çalışarak asansöre girdim. Fakat o çıkmadı. İkimiz tek kalmıştık asansörde. Birkaç saniyenin ardından beni baştan aşağı rahatsız edici bir tavır ile süzdükten sonra konuşmaya başladı.
"Burada da mı Kuzey'in peşini bırakmıyorsun?"dedi alaycı bir keyif ile.
Cevap vermedim. Kuzey'in postasi yetmişti. Bir de sevgilisi ile uğraşamayacaktım.
"Ezik seni. Kendini ne halt sanıpta benim sevgilime göz dikebildin?"
İşte bu söz sabrımın kotasını aşmıştı. Ona karşı dönüp, "Geber."dedim. Gözleri fal taşı gibi açıldı.
O sırada kapılar da açıldı. Ben önden çıktım O da benim arkamdan. Kolumu tutmasıyla durup Ona dönmek zorunda kaldım.
"Sen fazla olmaya mı başladın ne?"
Kendimi hiç bu kadar sinirli ve depresif hissetmemiştim...
"Bu seni ilgilendirmez, peşimden it gibi gelme, yürü git şimdi."
Arkamı dönüp gidecekken bu sefer de yolumu kesti. Ve ben git gide sinirleniyordum... Kendimi tutamayabilirdim...
"Bir daha seni Kuzey'in etrafında dönerken görmeyeyim."
Yumuruğumu sıktım. Tehtit ediyordun demek beni? Sinirden karnımı tutarak gülebilirdim...
"Defol git şuradan!"diyip kolumun ön yüzüyle kolunu itip tam gidecekken, omuzumu itmesiyle sendeledim...
Ahh, işte bunu yapmayacaktın pis sürtük! Sinirden gülüp bir hışımla Ona döndüm ve tokatı bastım... Yana yatan yüzünü kaplayan saçlarından sıfatını göremiyordum fakat elimin izinin çıktığı gelen sesle kesinleşmişti."Bana dokunmanın bedeli.''dedim tehtitkâr sesimle. Tabii, hastanedeki herkesin gözü bizdeydi. İçimdeki çılgın ve sinirli Melis'i uyandırmayacaktın Elisacığım!
"Ne yapıyorsun be sen!"
Tüm hastaneyi inleten sesiyle üzerime yürüdü. O anda etraftaki insanlar çevreledi bizi. Büyük bir hışımla beni itti. Sırtım çok acıdı. Gözlerimi kapattım. Güldüm. Demek beni itmek ha? Yumuruğumu ve dişlerimi sıktım.
Sıktığım yumuruğu duvara vurup, Elisa'nın üzerine yürüdüm. Arkadam saçlarıni kavradım. Deli gibi inledi."Bak orospu! Dedemin bir sözü vardır; insanlar ölür, hayvanlar geberir." Büyük bir kahkaha atıp devam ettim:
"Birazdan sen de gebereceksin!"diyip saçlarından destek alarak duvara sürttüm kafasını. Şimdi devreye giren insanlar beni Ondan ayırmaya çalıştılar. Elisa'nın inleme ve küfürleri benim daha çok hoşuma gidiyordu. O küfür ettikçe kafasını daha çok bastırıyordum beyaz duvara. Beynin suyunu çıkartacağım diye düşünürken güvenlik çocuk beni o sürtükten ayırdı.Sinirden şuurumu kaybetmiş gibiydim. Elisa bağırarak bir şeyler zırvalıyordu ancak ben sadece Ona yapacağım işkenceyi düşünüyordum.
"Bir daha bana saygıda kusur edersen geberteceğim seni!"
Herkes bana deliymişim gibi bakıyordu. Delirtmeyeceklerdi beni!
-
Başhekim tarafından kovulmuştum hastaneden. Eşyalarımı toplayıp terk ettim bu iğrenç hastaneyi. Yıkılsın başınıza pis adiler! Hiçbir hastane almazdı da beni kolay kolay... Ah, staj puanım düşük gelecekti. Aman neyse. İyi oldu. Sürtük dövmek de harikaymış ya, diye düşündüm. Evet. Ruh hastasıydım tam anlamıyla. Evet. Akıl manyağıydım. Bulaşan mikrop korksun benden. Taylan'ı aradım.
"Efendim?"
"Elisyala büyük kavga ettik. Hastaneden kovuldum."
"Ne? Ciddi misin sen?"
"Evet."
"Neredesin şu an?"
"Eve gitmem gerek ama anneme ne halt anlatacağım hiçbir fikrim yok. Hastanenin oradayım."
"Tamam geliyorum bekle beni."
"Tamam kapat."diyip telefonu çantaya attım.
Çok geçmeden Taylan gelmişti. Hastanaye son kez bakıp arabaya bindim.
-
Olan biten her şeyi Taylan'a anlattım.
"İçinden böyle bir ruh hastası çıkacağını düşünemezdim."dedi.
"Neyse ben eve gideyim. Anneme daha çok şey açıklayacağım..."dedim. Kendi bırakmak istese de yanlış anlaşılır diyerek savdım başımdan.
-
Eve gelip duşa girdim direkt. Aklıma geldikçe gülüyordum. Oh be. İçimde ne sinir ne öfke... hepsi gitmişti. Kalan birazı da suyla beraber akıp gitti...
Tabii her güzel şeyin sonu olduğu gibi duşun da sonu vardı. Giyinip saçımı taradım. Annemin yanına gittim. Kuzey'e olan hislerim de dahil her şeyi anlattım. Çok kızdı."Sana inanamıyorum, Melis? Nasıl olur da kavga edersin? Bir de okulunu da riske attın saçma sapan bir kız için.''
"Anne, dalga mı geçiyorsun benimle? Sineye mi çekseydim o orospunun dediklerini? Kendimi ezdiremem hiç kusura bakma. Okulun da hastanenin de, Allah belasını versin!"
"Demek öyle Melis hanım... Peki. Öyle olsun. Madem böyle diyorsun, pişman değilsin... o halde İstanbul'a babanın yanına gidiyorsun..."
Ne? Nasıl? İstanbul'a mı?
Konuşmama izin vermedi. Sehpatan telefonu alıp odaya gitti. Ah, zukayı yutmuştum. Ama iyi haber. Hâlâ mutluydum!
O sırada Tolga aradı.
''Evet?"
"Melis, Elisa'ya saldırmışsın. Arkadaşlarımdan uzak dur demiştim sana, değil mi?"
Vefasız kuzen seni. . . Ne buluyorsunuz şu sürtükte...
"Kes sesini. Ne yapacağımı sana soramam kapat telefonu bir daha da arama."diyip telefonu yüzüne kapattım. Hemen ardından engelleyip numarasını sildim. Senin gibi kuzenin yerini bir köpek sahiplenerek de doldurabilirdim. Aptal. Ben hâlâ çok mutluyken dondurma yemeye karar verdim.
-
Çok güzel, yarın İstanbul'a babamın yanına gidiyordum! Peki umurumda mı? Hayır tabiikide!
(: