20

1.7K 79 166
                                    


8 YIL SONRA:

Gözlerimi mutlu ve huzurlu bir güne açtım. Yanımda mutluluğumun sahibini görünce gülümsemem daha da genişledi. Evet. Evlenmiştim. 25 yaşımda hayatımın aşkıyla dünyamı birleştirmiş, aynı yuvayı ve aynı yastığı paylaşmıştım. Kendimi hiç bu kadar dinç hissetmemiştim. Bundan önceki en mutlu günüm üniversiteyi bitirmekti. Şimdi en mutlu anım, ruh eşimle yeni bir hayat kurmaktı. Her bir anı birer birer ekleniyordu. Eklemeyi seviyordum...

Kalkıp onu izledim. O kadar güzel yatıyordu ki... Saatlerce izleyebilirdim. Karışmış kiprikleri, birbirine girmiş saçları, düz dudakları... inip kalkan güçlü göğüs kafesi... Hepsiyle mükemmeldi bu adam. Sevmeye, izlemeye, öpmeye doyamıyordum. Onun için yaptığım yanlışlar, hayatımdan bir doğruyu eksitmek yerine kazandırmıştı. Her zaman uğruna iyiki dedirten bu adamı, kocaman seviyordum.

Dayanamayıp yaramaz bir çocuk edasıyla yanaklarına eğilip öptüm. Bir kez daha... bir kez daha... ve bir kez daha derken on kez öpmüştüm aynı yerden. Boynuma değen düz dudaklarının kıvrıldığını hissettim. Tam kalkacakken beni belimden sıkıca tutup ikimiz arasında yer değiştirdi. Bu sefer o benim üzerimdeydi.

"Her sabah beni böyle uyandırmanı istiyorum."

Sesi o kadar güzeldi ki... Hâlâ ilk gün ki gibi içimi karma karışık oluyordu. Duygularım bir anda elektirik ile doluyor, sonra onun tek bir hamlesiyle şarterler atıyordu. Bu adam beni nasıl deli edeceğini çok iyi biliyordu şüphesiz.

Omuz silkip,''Sıkılmazsan neden olmasın." dedim.

O, kıbırdayan dudaklarımdan badem gözlerini zar zor alırken, "Dudaklarını hissetmekten sıkılmam ama..."

Muzipçe gülümserken cümlesine devam etmesine izin vermeden dudaklarına kapaklandım. Onu çok çok seviyordum. Geri çekilirken nefeslerimiz birbirine karıştı.

" İyiki varsın. " diyip yeniden buluşturduk dudaklarımızı.

İngiltere'nin tarih kokan sokaklarını gezdikten sonra tekrardan oteldeki odamıza geldik. Kısa bir duşun ardından kendimi daha iyi hissettim.

"Hayatım, kiminle konuşuyorsun?"

"Arayan Taylan'dı. Yarın akşam dügünleri var, Türkiye'ye dönmek zorundayız."

Gözlerim yuvalarından fırlarken,''Ne!?" diye çığlık attım. Kaan gamzelerini göstererek gülerken bana doğru yaklaşıp belimden tutarak kulağıma şunları fısıldadı: "Eğer istersen, bizim daha önemli işlerimiz var diyip ekebiliriz onları."

Gülüp güclü omuzlarına vurdum.

"Saçmalama! O benim en yakın arkadaşım. Böyle bir günde onu yalnız bırakamayız. En son ertelememişler miydi?"

"Rusya'daki şirkete transfer etmişler Taylan'ı, o nedenle düğünü erkene almak zorunda kaldılar."

Orada bize yetecek kadar valizimize ihtiyaçlarımızı koyup yola çıktık.  Saatler sonra yorgun ama mutlu bir şekilde geldik, İzmir'e.

Yol boyunca Taylan'a söven Kaan'a gülmem olsun, apar topar toparlanıp yola çıkmamız olsun, hepsi yormuştu.

"Sövüp durmasana, çocuğa."

SADECE BACIMSIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin