8

1.3K 99 87
                                    


SELAM 1 HAFTADIR İNTERNET SORUNU YAŞADIĞIMDAN BÖLÜM ATAMADIM ARKADAŞLAR. İYİ OKUMALAR!

:)

Ertesi gün, tatil günümdü. Fakat ben tatil günüm olmasına ve köpek gibi yorgun olmama rağmen uyuyamamış, sabahın köründe kalkmıştım. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Bir an ne kadar da ezik olduğumu düşündüm. Beni istemeyen, sadece kardeşi gibi gören bir piç için hem annemle aramı bozmuş, hem de Taylan'ın güzel kalbini kırmıştım. Tüm bu hemgamenin ben de yarattığı o çığ gibi duygular, Kuzey'den nefret etmeme sebeb olmuştu. Düşününce aslında ona olan tek beklentimin bana yüz vermesini istemek olduğunu ve bu karmaşanın beynimde yarattığı psikolojik bir içgüdü olduğunu ayrımsadım. Bir çeşit kafayı takmaktı bu... Hem onu tanımıyorken nasıl sevebilirdim? Ben onun burnunu, kaşını, gözünü ve saçlarını seviyordum.
Bunların hepsi bir hiçti. Bana sadece kardeşimsin, demişti. Sense Kuzey, benim için bir süs köpeği idin... Bunu şimdi anlamıştım.

Kahvaltıyı hazırladıktan, ve masayı sabah topladığım güllerle donattıktan sonra annemin yanına gittim. Onu yanağından öperek uyandırdım. Önce neye uğradığını şaşırsa da, daha sonra kendine geldi.

"Kahvaltı hazır annem, hadi yüzünü yıka da gel."

Şaşırmakta haklıydı kadın. Ben kim sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırlamak kim...

Aradan geçen birkaç dakikanın sonunda annem mutfağa geldi.

"Melis hanım, ne bu hamaratlık?"dedi annem ağzına doğranmış salatalıklardan atarken.

Gülüp yanına gittim ve sıkı sıkı sarıldım.

"Aff ettin mi beni?"dedim dudaklarımı büzerek.

Dayanamadı güldü. O gülünce ben daha çok güldüm. Beni daha çok sarıp alnımdan kocaman öptü."Ben sana hiç küser miyim, biriciğim."

Şimdi biraz daha huzurluydum işte. Geriye Taylan'nın gönlünü almak kalmıştı...

-

Taylan'ı aradım fakat açan olmamıştı. Çekinerek de olsa tekrardan aradım. Beşinci saniyenin sonunda açmıştı telefonu.

"Efendim.''dedi, sanki aramam rahatsız etmiş gibi.

"Konuşabilir miyiz biraz?''

"Tabii. Dinliyorum."

Sesindeki soğukluğu kesmek istiyordum.

"Yüz yüze..." Gerisini getiremedim.

"Ne o, yoksa ağzımı burnumu mu kıracaksın?"

Bu erkeklerin tribi de hiç çekilmiyordu! Nasıl kıracaksam ağzını burnunu...
Dayanamadım, sert düşüncelerimi sesime de yansıttım.

"İroni yapma... Dediğimi yap! Şu kafelerin olduğu sokakta buluşalım."

Duyduğum nefes verişlerin ardından,
'' Tamam." kelimesi yükseldi.

-

1 saat sonra, bankta oturmuş Taylan'ı bekliyordum. Çok geçmeden O da gelmişti. Yan yana, yüz yüze gelebilecek pozisyonda oturduk.

"Karşıda o kadar kafe var, onlardan birinde buluşsaydık?"

Göz devirmemek için zorladım kendimi.

"Henüz maaşımı almadım."derken yüzünde büyük ama bir o kadar da kısa süren bir tebbessüm oluştu.

''Dert değil... Kalk bir kafeye geçelim."diyip bileğimden tutarak beni kaldırdı.

SADECE BACIMSIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin