Yarın İstanbul yolcusu kalmayanlardan olacaktım. İzmir'de kalmak için ısrar edebilirdim fakat etmedim. Belki de buradan, Kuzey'den uzaklaşmak bana iyi gelecekti. Kim bilir... Tek üzüldüğüm şey Taylan'dan da uzaklaşmak olacaktı. Acaba arasam mı? diye düşünürken Taylan aradı.
"Efendim?''
"Nasılsın? Annen çok kızdı mı?"
"Kızmasa İstanbul'a babamın yanına göndertmezdi herhalde..."dedim.
Bir süre ses gelmedi. Şaşırmış olmalıydı.
"Melis, gitmeyeceksin değil mi?"
"Annem baya inatçıdır... Aslında benim için daha iyi olur buradan bir süreliğine ayrılmak. Kalırsam sinirden kuduracağım..."
"Peki ben ne olacağım?"
Ne? Ne diyordu bu?
"Yani görüşürüz telefonda falan. Neden bu kadar sorun ettin ki?"
Bir süre daha ses çıkmadı.
"Evet haklısın."dedi üzgün bir sesle.
"Neyse ben kapatayım, senin hazırlanman gerekiyordur."
"Görüşürüz, Taylan."
"Görüşürüz..."
Telefonu kapatım uzandım.
-
Ertesi gün otogara bırakmıştı annem. Her ne kadar duygularını saklamaya çalışsada dolan gözleri buna mâni oluyordu. Sımsıkı sarıldı. Benim iyliğim için yapıyordu bunları...
"Sakın orda da burdaki gibi bir salaklık yapma, Melis."diye tembihledi.
Hâlâ salaklık diyordu annem... Asıl sessiz kalsaydım salak olurdum.
"Hayır anne, salaklık diyip durma şuna... Ayaküstü tartışmak istemiyorum, üsteleme."diyip erkek kardeşime de sarıldım.
Vakit gitme vaktiydi. Otöbüse binip koltukların numarasına bakındım. 12 numaraya-cam kenarı oluyor kendisi- geçip oturdum. Annem ve babam ayrı olduğundan, iki farklı şehir de, bambaşka hayatlar sürüyorlardı. Hem babamı da özlemiştim. İyi gelecekti bir süre onun yanında kalmak.
Rahat etmek adına iki koltuk parası vermiştik. Güven olmazdı kimseye. Herhangi bir sapıkta oturabilirdi. Tekrar kavgaya bulaşmak istemezdim.
Yıllardır kulaklarıma takamadığım kulaklığı çıkartıp uzun uğraşlar sonucu iki kulağıma da taktım. Müzik dinleyip gözlerimi yumdum...
-
Nihayet İstanbul'a gelmiştim. Babam otogara beni almaya gelmişti. Bir an için yabancıymış gibi hissettim. Sonuçta bir buçuk senedir görmüyordum. Her neyse. Evine gittik. Benim için bir oda hazırlamıştı. Duş aldıktan sonra yemek yedik, sofrayı topladıktan sonra babamı öpüp uyumaya gittim. Çok yorucu bir gündü benim için...
Sabah gözlerimi gelen sesle açtım. Bir erkek sesi geliyordu? Yataktan doğrulup gözlerimi kırpıştırdım. Ne? Uyurken ağlamış mıydım ben? Gözlerimde kuruyan yaşlar vardı. Bu da bakış açımı bulanıklaştırıyordu. Uyku sersemliği ile yaklaşık beş dakika yatakta otururken, içeriden gelen sesin amcam Yusuf'a ait olduğunu ayrımsadım. Nihayet kendimi banyoya atıp bir güzel yüzümü duruladım. Ardından nemlendirici sürdüm. Üstümü başımı kontrol edip salona geçtim.
"Merhaba."dedim çekinerek.
Amcamı en son on yaşındayken görmüştüm.
"Sana da merhaba! Gel bakalım şöyle, bir sarılayım yeğenime."dedi amcam büyük bir sevinçle.