Sen hangi çağın gökyüzünde kaldın?
...."Aç ellerini semâyâ annecim! Aç ki için rahatlasın! Yüreğin kocaman bir pamuk şeker olsun."
"Pamuk şeker mi?"
"Evet pamuk şeker tabi! Öyle tatlı! Öyle yumuşak!"
"Peki semâ neresi anne?"
"Allah'a annecigim! Allah'a"
Allah'a açtım bende ellerimi bak yine..Anlatacaktım derdimi.Sahi beni ondan başka duyanda yoktu zaten.Beni duymasına gerekte yoktu.Ahh anne öyle rahatlıyordu ki içim.Kendi sesimi duyuyordum konuşurken.Susmadan anlatıyordum içimi.Öyle güzel dinliyor ki beni.Öyle güzel hissettiriyor ki.Içim hep pamuk şekeri.Içım hep uçmaya hazir kuş sanki."
"Reva! Seni kadriye hanım çağırıyor."
Başını salladı tamam dercesine.
"Tamam acele et!"
Elindeki defteri kapatıp ders kitapları arasına sıkıştırdı.Yazmasını düzeltip masadan kalktı ve uzun koridora bıraktı kendini. Bu uzun koridor ilk geldiğinde ürkütuyordu içten içe onu.Ama şimdi herşey farklıydı.Her şey başkaydı.Alışmıştı her şey gibi bu uzun koridora.
Tedirginlikle çaldı kapıyı ve içeriden bir ses gelmesini bekledi.
"GEL!"
Müdüre kadriye hanımın sesiyle açtı kapıyı.Odanın karanlığa inat aydınlığına bıraktı sere serpe vücudunu.
"Gel bakalım reva!"
Odanın ortasına geldi ve yüzünü kadriye hanıma çevirip sözlerini söylemesini ve bu odadan hemen kaçacağı ânı bekledi.Gözü masanın ucundaki kalın oduna gidince avuç içi sızladı.Gözlerini dolmaması için çok zorluyordu.Dikkatini başka şeylere çevirmeye çalıştı.
"Bu ayakta konuşulacak bir mevzu değil.Otur hadi."
Yavaşca teslim etti kendimi o koltuklara.Ah bir zamanlar oturmak için hayal ettiği koltuklardı bunlar.Kaç geceyi sabah ettiğini bilmiyordu ama tek ayak cezasında bırakmak çok istemişti kendini o koltuklara.Oturmak oturmak oturmak...
Şimdi oturabiliyordu.Ama hayal ettiği gibi rahat değildi bu koltuklar.Aksine daha çok rahatsız edici ve daha çok ürkütücü...
"Evet Reva atar. Senin buraya ilk getirilişini hatırlıyorum ve şimdiki halin! Zaman ne kadar çok çabuk geçiyor öyle değil mi reva? Sahi kaç yaşındaydın buraya geldiğinde?"
"6 " elleriyle yaptığı işareti gösterip tekrar dizlerinin üzerine bıraktı ellerini.
"Şimdi ise 18 yaşında genc bir hanımefendisin.Ahh revam ahh! Bu odaya her zaman başka vukûatlarla getirilirdin ve yapmadığın bir şeyin cezasını üstlenirdin.Ablaydın herkese sen burada.Öğrettin herkese,öğrenmekten çok.Sen bizim ilk talebemizdin ayrıcada..Bu binanın ilk öğrencisi. Ne kadar çok isterdim buraya hiç gelmemiş olmanı! Hiçbir çocuk buraya sevinerek gelmez çünkü.Kaybederek gelir ve kazanmak icin hayat kavgalarına herkesden önce başlar.Tıpkı seninde olduğun gibi.."
Hiç konuşmazdı kadriye hanım onlarla.Neden şimdi böyle cümleler kuruyordu bilmiyordu reva ama birşeylerin ters gittiği apaçık ortadaydı.Hemen sâdede gelmesini istiyordu çünkü bu konuşmaların zamanı çoktan geçmişti.Katı yürekliliğiyle onlara çok acılar çektirmişti.Şimdi bu konuşmalarla gönlünü alacağını sanıyorsa yanılıyordu.Hakkını çoktan helal etmişti reva.Çünkü kimsesi olmayan o kadar çocukla başa çıkmak onların dertleriyle ilgilenmek hiç kolay bir görev degildi.Ama gönül kırmadan,acı hatıralar bırakarak da yapmamalıydı.Aksine ailesi olmayan bu çocuklarin başını okşaması bile onlara asla unutulmayacak ve eskimeyecek bir hediyeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKpare *DUYULMAYAN HIÇKIRIK* TAMAMLANDI
Teen FictionBir sevdaya düşeceksin,o sevda kuyu olacak sana.Sen kuyuda yusuf olacaksın sabredeceksin.Sonra sevdaya sultan olacaksın.. 》MEVLANA CELALEDDİN RUMİ》