18.Bölüm

148 14 4
                                    

Duyulmayan çığlık...

Duyulmayan hıçkırıklarım vardı eskiden. Duyulmazdı. Bakan olmasa farkeden olmazdı. Bu yüzden çevremde çoğu insan beni görmemek için gözlerini kapatırdı. Şimdi Duyulmayan çığlıklarım var! Bakan olsa da olmasa da sesim çıksa da çıkmasa da...

Nefret etmeyi bilmezdim bu adamı görmeden önce. Sevmeyi bilmezdim onun yansımasına kapılmadan önce. Bir yüz hem tiksindirip hem hasret çekmemi nasıl sağlardı ki?

●●●●

Çırpındıkça canının acısına bir yenisi eklendi. Çırpındıkça kurtulmak yerine günah çukuruna daha bir derin battı. Göz yaşları akıp giderken yüzünün kavisinden bu adamın hemen çekip gitmesiydi tek düşündüğü. Hemen ve çabuk gitmesi.Bir daha asla karşılaşmamak ve hesabı öte dünyaya bırakmaktı.Allah soracaktı ondan hesabını.Kıymıstı ya revanın hayallerine. Kıymıştı ya revanın sevdiğine olan emanetini.Allah soracaktı.

Kapının hızla çarpmasıyla ayrıldı kendisinden adam. Gözlerinde ki memnuniyetten tiksindi. Dilinde duyduğu küfüre lanet etti.

-Hemen geliyorum Reva'm. Şu kapıya vurana dersini bildirip hemen geleceğim.

'Gelme! Defol git! Hayatımdan da bedenim den de çık git ne olur!! Çek git' diye bağırmak istedi. Onun yataktan ayrılmasıyla kendini geriye çekti hemen. Iplerini çözmüştü adi adam! Ama ondan geriye de bir şey kalmamıştı işte. Ilk önce korkusunu hedef alarak karısı yaptı imamın karşısında. Sonrada zorla kadını yaptı gecesinde..

Sabah bedenini zar zor ayakta tutmaya çalışarak ondan ne kadar uzağa gidebilirse oraya gitti. Odanın görünen diğer köşesine kadar yürüdü ve ağladı her şeyiyle. Kendisine ağladı! Asafa ağladı! Nefret etti bu yatakta arsızca yatan adamdan. Ne kadar çok geldiyse beddua diline söyleyemeyen kendisinden de nefret etti. Oysa bu adam en kötüsü ne layik değil miydi?

Onu yanında bulamayan adam sabahın ilk ışığıyla apar topar ayaklandı. Ilk önce onun kaçabileceğini düşünmüştü ama köşede çarşafları üzerine bürleyerek oturan kadını görünce derin bir nefes çekti içine. Bacaklarını çekmiş başını da üzerine koyarak ağlıyordu belli ki. Sesi yoktu bu Kızın. Bu yüzden aglayislari da hıçkırıkları da içindeydi. Sevdi onun ağlamasını. Kendisi yüzünden ağlaması ise psikopatça hoşuna gitmişti. Hızla yanına gitti ve geceden beri hayret ettigi bu kadar güzel saçlara sahip olan kadının kolundan tuttu. Kız kafasını kaldırdığında gözlerinin ağlamaktan kıpkırmızı olması onu sinirlendirmişti. Hızla çekerek kaldırdı ayağa kadını. Kendinin omuzlarına kadar geliyor olması göz temasını rahat kurmasını sağlıyordu. Ayağa kalkınca uzun saçları omuzlarına döküldü. Çarşafın üzerine yığılan saçları bir de omuzundan sarkarken görmek istiyordu bu yüzden kızın eliyle sıkı sıkıya tuttuğu çarşafı çekti hızla ellerinden. Ve çarsaf ellerine dolandığında istediğinden daha fazlasını elde ettiğini farketmişti. Bu hurinin güzelliği kendisini büyülüyordu.

Bu planlarında yoktu! Hayır büyüklenmemeliydi! Kızın yaşlarına bakmadan hırsla onu yatağa savurdu. Sabah olmuştu. Hava aydınlıktı ve saat tahmini sekize geliyordu. Bunu önemsemedi. Tüm günü karısıyla bu yatakta geçirmek için can atıyordu.

Kız korkarak geri geri çekilirken başını eğmişti. Ne yani kendisinden mı utanıyordu bu huri? Bedenine baktığında ve tekrar ona baktığında alayla ve gururla güldü. Bu kıza ilk kendisi dokunmuştu. Emindi adam! Bunun kanıtını da almıştı zaten dün akşam. Ama onun zihnine de sadece kendini yazmak istiyordu. Koca harflerle 'DEMIR' geçmeliydi erkek dediğinde. Ona bu yüzden en maharetli taraflarını açıyordu. Kendi düşüncesiyle tiksindi ve küçük bir kahkaha attı. Kızın yatakta geri geri gitmesini ayağını tutarak çekmesiyle engelledi.

-Ahhh hala mı kadın? Daha neye kaçıyorsun? Karımsın ve kadınımsın işte. Bundan sonra kendi isteğinle girmen gerek koynuma. Kaçma kocandan.
.....................

-Neredesin Asaf! Neredeysen orada kal! Gelme,görme beni. Ben eski reva değilim artık. Git ve mutlu ol. Benim bundan sonra mutlu olmam imkansız. Git ve sen mutlu ol güzel adam!

Karanlık odada yüzüne düşen ay ışığıyla verdi son sessiz hıçkırığını daha. Belini sıkan ve elini tişörtünden içeri sokmuş adamın aralık nefeslerini saçlarında hissetdikçe tiksindi hem kendinden hem ondan. Adı Demirdi! Soy adı Çınar. 5 gündür bu adamın karısıydı. 5 koca gün!! Gün değil de asırdı revada geçen! Gün değil de ölüp ölüp dirilmekti. Yutkundu. Asafı özlemişti. Canani,cansuyu ve gulteni. Yağmur acaba ne yapıyordu? Levent abi yine burcuyla oturmuş gece sohbeti mı yapıyordu. Samet geçici sevdasindan kurtulup kendine yeni bir yol çizebilmiş miydi? İstanbul ayakları kadar soğuk muydu? Deniz şimdi durgun muydu? Kız kulesi,galata ne durumdaydı? Çaycı teyze acaba revayı sormuş muydu kızlara?

Asaf ne yapıyordu? Kesmiş mıydı aramayı? Hayatı ne zaman düzene girerdi? Kaç senede unuturdu revayı?

Revanın ömrünü bu adam mı çalacaktı. Çocuğu olur-

'Olmasin Allahım! Çocuğum böyle bir adamı hakketmez. Hicbir çocuk hakketmez'

Hareket dahi etmeye korkuyordu. Uyanmamalıydı. Tiksindirici eli karnında olsa bile buna razıydı. O uyanmamalıydı. Hatta şimdi sonsuza kadar uyusa! Şu başımın altındaki yastığı alıp boğsa onu! Ama güçlüydü. Engellerdi ve yine o gün yaptığı gibi ...

Midesinden gelen dalganmayi geri itmek istedi. Uğraştı ama biraz daha dursa buraya bırakacaktı midesinde ne varsa. Hafif dokunuşlarla elini çekti karnından. Onu öyle çok hırpalamak, yaralamak istiyordu ki bu içinde ki isteğe gem vurdu ve geriye itti. Ardından ayaklandı ve lavaboya koşar adımlarla vardı. Kapıyı hızla kapatarak klazöte boşalttı her şeyi. Yine de geçmedi ve boş boş öğürmeye başladı. Dakikalar sonra yorgunca yığıldı kenarına. Ve o saniyede farketti adamın gürleyen sesiyle kapıyı kırmaya uğraştığını.

- Reva Aç lan şu kapıyı diyorum sana aççç!!

Bu öfkeyi biliyordu. Bu geçen gün gördüğü öfkeydi. Oturmaya devam etti. Sesi kesmek için ellerini kulaklarına götürdü. Pis kufurlerini duymak istemiyordu.

-Laan! Hamile mısın yoksa?

Duyduğu şeyle sanki onu görüyormuş gibi şaşkınlıkla baktı kapıya. Bu olabilir miydi? Daha vakti vardı hastalanmasına. Ama emin değildi. Ve emin olamamak korkutuyordu onu. O adamın Çocuğu! Tecavüz çocuğu...

Hayır olmazdı! Getiremezdi onu dünyaya. Böyle bir adama veremezdi onu. Hayır olmazdı. Elleri kulaklarındayken kafasını salladı olmaz diye. Aynaya geçti ve aksine baktı. Gözlerinin altındaki morluk,dudağının köşelerindeki yara,kaşının kenarında oluşan oyuk.. Hiçbiri umurunda değildi ama bu kendisine korkuyla bakan gozler. Bunlar önemliydi işte. Adamın kufurlerini dinlemeden etrafında sert bir cisim aradı. Tek sert cisimin şu sabunluk olduğunu farketti ve eline alıp hızla cama vurdu. Dağılan cam parçalarının sesi adamın daha hızlı vurmasına ve daha çok bağırmasına neden olmuştu.

- Reva seni ölmekten beter ederim eğer öyle bir şey yaparsan. Duydun mu beni? Ac kapıyı aççç aççç

Ölmek de ölmekten beter olmakda ne demek biliyordu artık reva! Korkmadı ve eline bir cam parçası geçirerek boğazına götürdü. Gözlerini kapattı.

---Dayamıyorum Allahım! Dayanamıyorum. Affet ve kabul et beni..

Boğazında hissettiği sıcaklığın ardından bu kez de kanlarla kaplı camı kalbine batırmadan önce duvara ağlayarak şunları yazdı eliyle.

'Ruhum hala senin Asaf! Seni bekleyeceğim güzel adam'

Ve camı kalbine sapladı. Hissediyordu. Acıyı hissediyordu. Ama bu acı revayı kaybederken çektiği acının kıyısından bile geçemezdi. Çöktü. Sık nefesler alırken eli karnına dokundu.

-Eger oradaysan çocuk beni iyi dinle. Üzgünüm! Ama ne ben iyi bir anne olurum sana ne de o canavar seni hakkeder. Yanlış seçimdi çocuk! Çok yanlış bir seçimdi yaptığın...

Yorumlari alalım mı??

AŞKpare  *DUYULMAYAN HIÇKIRIK* TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin