21.Bölüm

167 12 3
                                    

Bilemezsin; Allah sana bir can verir, câ'nın olur .."

Asaftan...

Denize karşı durmuş öfkeli dalgalara bakıyordum. Içimde annemi kaybettiğinde hissettiğim bir acı. Ve aynı zamanda diğer eşini bulmuş sevecen bir çocuğun sevinci var.

Uzun zamandır bir yokoluşa çekilirken bir anda karşıma çıkan ayazla belki revayı kaybetmesem benden mutlu adamı olmayacaktı. Seneler sonra kardeşimi bulmuştum. Gelmişti işte bana. Ölmemişti denildiği gibi. Söylediklerine göre onu balık avlamaya çıkan adamlar kurtarmıştı. Ne kadar uzaklastiysa artık o civardaki tüm evlere sormuşlar ama bulamamışlardı bizi. Ve ayazın durumu çok kötüymüş. Hafızasını kafasına değen onca taş yüzünden kaybetmişti. Bir yetim hanede yıllarca kalmıştı. Ismini dahi hatırlamayan kardeşime bir isim ve soy isim vermişlerdi. Geri kalan zamanda zar zor gelen hatıralarla beni aramaya çıkmıştı. Bulmuştum onu. Inanamamistim ama olmuştu işte. Tıpkı bana benziyordu. Benden 2 yaş küçük halimdi. Günlerce bir hayalin içinde olmadığımı anlamak için çok düşünüyordum. Revayı kaybettikten sonra aklımdan şüphelerim vardı. Bunu hayal olarak algılayabilmem pek tabi mantıklıydı.

Büyümüştü. Pek güzel bir yiğit olmuştu benim kardeşim. Bakışları keskindi. Gözleri alacalı...

Annemin mezarına gidip ağlayarak onun beni bulduğunu anlatmıştım. Artık dönmeliydi. Ayaz gelmişti. Ayaz geldiyse kendisi de dönmeliydi ve bu kez en çok benim için endişelenmeliydi. Çünkü ben... Ben hiç iyi değildim. Iyi olamayacak kadar kötüydüm. Kötü olamayacak kadar sefil ve perişan..

O gün! Onu en son acılar içinde kıvranırken gördüğüm gün aklımdan çıkmıyor kabuslarımda anneme yer kalmıyordu. Gecelerim hiç yoktu. Eskiden ölmemek için korkuyla kapattığım gözleri bu kez kapatmaya korkuyordum. Çünkü biliyordum. O gözler bana dönecek ve yardım isteyecekti. Bu dünya da en nefret ettiğim iki insan vardı. O iki insan da hayatimdan en değerli iki kadını çalmıştı. Hayır! Isterse 40 yıl geçsin. Isterse son nefesimi vermeden önce bulayim onu! Bırakmayacaktım..

'H hem ben daha onu ne kadar sevdigimi söyleyemedim bile'

Onu ilk gördüğüm zaman 11 yaşındaydım ben. Bilmez o beni ama ben çok iyi bilirim onu. Kapının demirlerini tutmuş merakla dışarıyı seyreden o kızı..

'-Merhaba!'

Tedirginlikle yaklaştığında o sacları dizlerine yaklaşan kıza ondan bir cevap geleceğini ummaktaydı. Ama onu yerine eline kağıt kalemini alarak bir şeyler yazmaya başlayınca kendisiyle konuşmak istemediğini düşünmüştü. Ama uzatılan kağıdı okuduğunda keşke konuşmamak için yapmış olsaydı da konuşabilseydi diye düşündü kendine. Annesinin dedikleri aklına geldi.

'Güzelin kaderi kötü olurmuş oğul!'

Bu kız da annesi de çok güzeldi. Bu yüzden annesi babası gibi bir adamın eline düşmüş bu kız da kimsesizler yurdunda dilsiz bir şekilde virane virane dolaşıyor meraklı bakışları dışarıyı tariyordu. Elindeki notu okudu.

'Merhaba! Ben dilsizim bu yüzden seninle konuşamam.'

'Yoo gayette konuşuyorsun baksana.' Diyerek gülümsedi. Elini uzatırken kendini semihin kızlara yaptığı gibi çapkın gülüşü atmaya çalışırken buldu. Şimdiye kadar denemediği şeyi yapmaya çalışırken çenesini ağrımıştı.

AŞKpare  *DUYULMAYAN HIÇKIRIK* TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin