Stiles bana üzütü ile bakıyordu. Bende ona. Sanırım bu durumdan pek hoşlanmamıştı. Dudaklarımı aralayarak konuştum.
"Stiles istersen ben... Şey..."diyerek boğazımı temizledim, "Belki bağlantıyı koparabilirim."dedim anlamsız bir şekilde ona bakarken. Ne diyorum ben ya? Hiçbir şey bilmiyorum ki.
"Sandy... Bak, ben... B-ben sadece korkuyorum. Benim yüzümden canın yanabilir. Ben... bunu düşünüyorum. Ve bağlanmamız seni sevmemi azaltmadı. Tersine senden daha çok hoşlanıyo-" derken sözünü keserek onu öptüm. Herkes bize bakıyordu ama umrumda değildi.
"Immmım" diye ses çıkartı. Ona geri çekilip anlamsız şekilde baktım.
"Ne oldu?"dedim herkes bize bakmaya devam ederken ama telefonum çaldı ve cebimden hızlıca çıkarıp baktım. Annem arıyordu.
"Efendim? Anne. Ne oldu? Anneee!" dedim bağırarak çünkü ses gelmiyordu sadece cızırtı vardı.
"Eğer anneni canlı bir şekilde görmek istiyorsan, tek başına yanıma gelip onu alırsın."değişik bir erkek sesi vardı. Dudaklarımı aralamıştım ki, ağzıma kelimeleri tıkarak tekrar konuştu. "Bak üstüne basa basa söylüyorum; TEK BAŞINA GELECEKSİN, YANINDA KİMSE OLMAYACAK!"dedi ve telefon kapandı kim olduğunu bilmiyordum, sesi de tanıdık gelmiyordu.
Gözlerim dolarken, Stiles beni kendine çekerek sarstı,
"Sandy? Sandy. O kimdi? Ne dedi sana? Sandy!" diye bağıran Stiles'a sarılıp ağlamaya başladım.
"Ne oldu Sandy? Kimdi o? Ne istiyor?"dedi Scott şaşkınlıkla ve üzüntüyle bana bakarken.
Derin bir nefes aldım ve hıçkırıklarım kesilirken sonunda Stiles'tan ayrılıp cevap verdim.
"Bilmiyorum kim olduğunu. Bana sadece yanıma tek başına gel dedi."dedim gözlerimi silerek.
"Peki yerini söylemedi mi?"dedi. Hayır anlamında başımı salladım.
Aklım almıyordu, niye annem kaçırılmıştı? Ben kimseye bu yaşıma kadar hiçbir şey yapmamıştım ki.
****
Eve geldiğimde John koltukta uyuya kalmıştı. Bende onu kaldırıp yerine yatırdım. Çok masum uyuyordu ama kendisi hiç masum değildir. Aşırı hiperaktif ve zekidir. Yerinde asla durmaz ve sorularıyla sizi delirtirdi.
Bunları düşünürken telefonum çaldı. Hemen odadan çıkıp salona indim. Masanın kenarında volta atmaya başlarken tırnaklarımı yiyordum. Arayan annemdi.
"Kimsin sen? Ne istiyorsun biz-" derken sözümü kesti.
"Benim kim olduğumu boşver. Yerimi sana söylüyorum. Ama bak tekrar sölüyorum, tek. Başına. Geleceksin. Aksi takdirde anneni öldürürüm."dedi kelimelerin üstüne basa basa ve ruhsuz bir sesle.
"Tamam tek başıma geleceğim. Yeter ki yerini söyle. LÜTFEN!"dedim kendimi ağlamamak için tutarken.
"Tamam yer...."
Hemen arabama atlayıp dediği yere sürmeye başladım, eve yakın değildi ama nasıl gittiğimi bende bilmiyorum. Arabayı çok hızlı kullanmıştım ve birine çarpmamam şans eseriydi. Büyük eskimiş ve terk edilmiş binanın önünde durdum ve koşarak koca demir kapısının önüne geldim.
Kapıya vuracağım sıra da açık olduğunu fark ettim ve hızlıca içeri girip koşturmaya başladım. Bir sürü sütun ve oda vardı. Etraf tavandan asılan çıplak ampuller sayesinde aydınlanıyordu.
Koşarak odalara bakarken, en köşede ki odanın içinde köşe de sandalyeye bağlanmış ve baygın olan annemi fark ettim.
"Anne!"diye bağırarak annemin yanına koştum. Bağlandığı sandalyaden ipleri çözüp onu kaldırdım.
"Sandy, arkanda!"diye bağırarak omzumun arkasına baktı.
Tam dönüp bakacağım sırada atkamda ki kişi omzuma dokununca irkildim. Dönüp baktığımda ince kaşlarım çatılmıştı. Yüzünde maske vardı. Konuşmaya başladığında sesinin mekanik ve boğuk bir şekilde çıktığını fark ettim.
"Onu bulmuşsun aferim. Şimdi gidebilirsin."dedi.
Ona bön bön bakıyordum. Bunun için mi annemi kaçırıp, beni bunca üzüntüye sokmuştu?
"Hadi git. Hadi." dedi alayla. Sanki her şey istediği gibi gidiyordu.
Hemen anneme dönüp yardım ettim. Hızlan oradan çıkıyorduk ki o buraya girdiğim kapıdan ilk kapıdan annemi çıkardığım da kapı yüzüme kapanmıştı.
İşte şimdi raylar yerine oturuyordu.
Hemen geri çekilip adama geri döndüm. Elinde kılıç vardı. Kira'nın ki gibi Samuray kılıcıydı. Bana doğru atağa geçtiğinde ondan korunmak için saçma sapan hareketler yapıyordum.
"Acemisin ha, küçük melez kız? Yazık olacak."diyerek kahkaha atyığında sinirlerim bozulmuştu.
Elimi ona doğru savuşturduğum da, parmaklarımın ucunda bir yanma hissettim. Bir ışık patlaması oluştu ve adamın üzerine kızıl bir top gitti.
Gözlerim büyürken bunu devam ettirdim. Gittikçe yoruluyordum ama adam aynı hızla hamleler yapıyor ve gittikçe bana yaklaşıyordu.
Köşeye sıkıştığımda artık nefes nefeseydim. Adam gülerek kılıcı bana doğru savurduğunda ellerimi başıma siper etmiştim.
Ben hala atağı beklerken bir kaç dakika sonra adamın çığlığını duydum. Yerde kıvranıyordu. Aynı dün Derek'e yaptığım gibi.
"Bir daha hiçbir şekilde ne anneme ne de bana bulaşacaksın."dediğimde bir şey demedi. "Anladın mı?"diyerek bağırdım ve çığlık atatak, "Anladım!"diye bağırdı.
Onu orada bırakıp hızlıca kapıya yöneldim ve açarak dışarı çıktım. Annem araba beni bekliyordu.
Koşarak sürücü koltuğuna geçtim ve ona döndüm. Yere bakıyordu. Hemde değişik bir şekilde.
"Anne, iyi misin?"diyerek omzuna dokunduğumda irkilerek başını kaldırdı ve kocaman gözleriyle bana baktı.
Dokunanın ben olduğunu anlayımca kollarını boynuma doladı ve ağlayarak, "Sandy! Canım kızım benim. İyi misin, sana bir şey yaptı mı ha, bitanem?" diyerek geri çekildi ve iki elini yanaklarıma koyarak bir şeyim var mı diye yüzümü taradı.
"İyiyim anne, merak etme." diyerek güldüğümde, derin bir nefes aldı ve kafasını tekrar boynuma gömdü.
"Kimdi onlar, nasıl kurturdun?"dedi geri çekilirken.
Bende arabayı çalıştırdım ve son iki gün içinde olanları eve gelene kadar anlatmıştım. Neyse ki bu sefer yavaş sürmüştüm ve bir kaza olmadan eve gelmiştik.
Ona baktığımda pek şaşkın değildi. Hızlıca uykusu olduğunu söyleyerek odasına geçti. Bende bir şeyler atıştırıp yatağıma geçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|BAŞLANGIÇ|•DÜZENLENİYOR•
DiversosBu bir başlangıçtı. Her şeyin başlangıcı. Savaşın başlangıcı. Yeni aşkların başlangıcı. Yeni arkadaşlıkların başlangıçları. Yeni her şeyin başlangıcı. Ve geri dönüş yok. Tek kurtuluş, ölüm.