5.Bölüm|Başlangıç|

161 7 0
                                    

Sabahleyin alarm çalmadan uyanmaktan nefret ediyorum. Çünkü uyandıktan sonra uyuyamıyorum.Bu çok kötü değil mi?

Uykulu gözlerle yattaktan kalkıp duşa girdim. Küvveti suyla doldurup lavanta kokulu duş jelini döktüm. İçine girip oturduğumda, sıcak su buraya,bu şehre geldiğimden beri yaşadıklarımı aklıma getirdi.

Hiç sevgilim olacağını düşünmezdim, hep akılı -inek- kızım diye kimse benimle çıkmayacak, sadece kullanacak diye düşünürdüm. Ama belli ki bu akılı kıza birisi aşık oldu. Yüzümde ki buruk gülümsemeyle, suyun üzerinde ki köpüklere baktım.

Bunların hiç birini önemsemiyorum çünkü yaptığım şeylere inanamıyorum. Ben kimim? Neyim? Nasılım? Bu sorular sürekli kafamda. Zihin okuyabiliyorum, elemetleri-ateş,su,toprak ve hava- kontrol ediyorum,nesneleri hareket ettirebiliyorum ve ayrıca en önemlisi birini kontrol edebiliyorum. Bunların hepsi çok saçma ama gerçek. Şu anda istesem suyu kontrol edebilirim.

Elimi suyun üzerinde jarwket ettirdiğimde hiçbir şey olmamıştı. Kaşlarım çatılırken tekrar denedim. Niye yapmıyorum ki ben bunu? Ah! Ne kadar aptalım. Deaton bana kendimi geliştirmemi söyledi çünkü ilerde ben çok güçlü olacakmışım ve bu güçlerimi kontrol altında tutamayacakmışım...

Bip! Bip! BİP! BİP!

Aman tanrım! Telefonun alarmını kapatmayı umutmuşum.

Hemen küvvetten çıkıp üstüme bornozumu almadan alarmı kapatmaya gittim ama bunu yapmamalıydım. Çümkü odamın kapısı açıkmış ve John odamın önünden geçiyomuş. Hemen gözlerini kapatıp ilerledi.

AMAN TANRIM!

Hızlıca alarmı kapatıp, banyoya girdim ve güzelce yıkanıp odama geçtim. Saçlarımı seri hareketlerle kuruk şekil verirken, ne giyeceğimi düşünüyordum.

Saçlarımı hallettikten sonra, dolabımdan siyah bol bir eteği ve beyaz siyah çizgili, kısa kollu bustiyerimi çıkardım. Altına da siyah yarım topuk, bağcıkları olan bir ayakkabı. Harikaydı.

Merdivenlerden inerken telefonumu kontrol edip, çantamı düzeltiyordum. Masaya oturup,

"Günaydın."dedim gülümseyerek.

John bana bakıp gülüyodu. Sürekli göz göze geliyoduk ve geldiğimizde bende kendimi alamayıp gülüyordum. O sırada annem bize 'ne halt karıştırıyorsunuz' tarzında haktı. John ağzını açtığında hızlıca ona döndüm.

"Anne Sandy-"diyemeden ağzını kapattım ve sonradan Jonh'la gülme krizine girdik.

Annem, "Ne oldu? Saçım mı bozuldu yoksa?" diyince John'la birlikte ona ilk önce bön bön baktık. Sonra tekrar kahkahalara kapıldık.

O kadar çok güldük ki Jonh osurdu. Bende o osurdu diye gülme krizine girdim ve bende osurdum. Annemde kahkaha attı ama merak etmeyin annem osurmadı. Gakladı. Evet gakladı yani diğer bir değişle geğirdi. İçimden biz ne kadar anormal bir aileyiz derken zil çaldı. Jonh hemen ayaklandı ve mutfaktan çıktı. Kapı sesinin ardından biri konuştu.

"Hey. Naber dostum? Nasılsın? Ablan burda mı?"dedi sesi tanıdık gelen biri.

Bennde abla kelimesini duyunca arkamı döneyim dedim ki Stiles'la göz göze geldik. Ne arıyorsun burada der gibi ona baktım.

"Kızım, bu kim?" Sesi beni kendime getirdi. Hemen anneme dönerek,

"Anne bu Stiles, Stiles bu annem. Anne Stiles benim arkadaşım."dedim hızlıca ikisini birbirine gösterirken.

"Evet."dedi Stiles ve hemen sırıtarak ekledi. "Ayrıca kızınızın sevgilisiyim." dediğinde yüzümün kızardığını hissetim.

Ama annem tepki vermedi. Tavada kızartığı omletten gözünü kaldırmayarak, "Hım...tamam...iyi. iyi aferim."diye gevelediğinde anlam veremedim ama hiç kafama takmadım. Bana kızmamasına sevinmiştim.

***

Okula Stiles'ın arabasıyla geldik. İlk ders tek başımaydım. Stiles beyin maç için sahada olması gerekiyormuş. Gözlerimi devirerek dolabıma geçtim, kitaplarımı aldım ve sınıfa yöneldim. Tam kapıdan girecektim ki biriyle çarpıştım.

Hızlıca yerde ki kitaplarımı alırken gevelemeye başladım.

"Aaa...ııı... Ş-şey. Özür dilerim. Çok sakarım."dedim ve kafamı kaldırdım.

Kahverengi gözlerim büyürken dudaklarım aralanmıştı. Muhtemelen bir balığa benziyordum.

Aman tanrım! Bir taşa çarpmışım. Daha doğrusu neydi o kelime? Hah. METEOR. Çarptığım kişi çok yakışıklıydı. Kahverenginin en güzel tonlarındaydı saçları. Gözleri yine kahverengiydi ama dünyanın yedi harikası bir arada gibi duruyordu.

Fakat ne o bana bakardı, ne de ben Stiles varken ona.

"Şey...aslına bakar-. Bir saniye sen... S-sen çok güz-... aa.. B-ben özür dilerim. Bu arada adım Jeremy. Senin adın ne?" dedi geveleyip yarım ağız sırıtırken.

"Bende Sandy. Okula daha yeni geldim."dedim sınıfa girerken.

Arkada ki yan yana olan sıralara geçerken konuştu,

"Aaa. Ne tesadüf. Bende yeni geldim." dedi ve sonradan mırıldanarak "Evet. Bu güzel yakınlaşmak için bir sebep daha."

"Ne? Ne dedin anlamadım?"dedim çünkü zar zor duymuştum ve birleştirmeye çalışıyordum.

"Hiç. Hiç... E naber? Nasıl gidiyor okul falan? Alışabildin mi?"dedi konuyu değiştirmeye çalışarak. Güldüğünde bende hafiften güldüm.

"İyi ilk günden sev-"diyemeden hoca geldi...

|BAŞLANGIÇ|•DÜZENLENİYOR•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin