Konuşmamızın üstünden dört gün geçmişti ve bu gün günlerden Çarşamba olduğu gerçeğini görmezden gelmek istesem de olmuyordu. Sadece dört gün kalmıştı. Tanımadığım bir adamla aynı eve girmeme sadece dört gün kalmıştı. Annemden ayrılmama ise iki gün. Annem cuma günü bir kaç doktor ve onun bakımından ve geriye kalan her şeyinden sorumlu olacak bir kadınla beraber yola çıkacaktı. Aklım almıyordu. Bir kaç gün içinde her şey o kadar çok değişmeye başlamıştı ki. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilmiyorum. Anneme bunun hastanenin bize sağladığı bir fırsat olduğunu söyledim. Yani bir hayırseverin hastane aracılığıyla bize yardım ettiğini falan anlattım. Bana inanırdı. Sorgulardı ama inanırdı. Sonraki günlerde o kadar mutluydu ki, birlikte orada yapabileceğimiz şeyleri anlatmaya başlamıştı. İşte o zaman en önemli ayrıntıyı nasıl es geçtiğimi fark ettim. Ona gelmeyeceğimi çünkü benim masraflarımı karşı tarafın karşılamayacağını söyledim. Yaklaşık yarım saat önce bu konuşmayı yaptık ve kendimi bu banka nasıl attığımı hatırlamıyorum. Üzülmüştü. Tedavi olmak bu illetten kurtulmak istiyordu ama bensiz... Bensiz olmak onun için çok zor bir durumdu. Bana gitmek istemiyorum diyecek diye ödüm koptu. Gözlerinden böyle bir düşüncenin geçtiğini fark ettiğimde hemen odadan çıkmıştım. Babam öldükten sonra hiç ayrı kalmamıştık. Bazı anlar dışında birbirimizden uzakta yatmamıştık. Zaten ben başka bir evde uyuyamazdım. Bazen küçüklük arkadaşım olan Ece'de kalıyordum ki o zamanda Ece sırtımı okşayarak uyumamı sağlıyordu. Bu alışkanlık babamdan kalmıştı. Ölmeden önce her zaman odama gelir ve sırtımı okşardı. Bunu o kadar içten bir sevgiyle yapardı ki şimdi ben bu okşamalar olmadan eksik ve savunmasız hissediyordum. Sadece annemin yanındayken buna ihtiyacım olmuyordu. Ama annem yine de okşardı. Bunun bana babamı hatırlattığını biliyordu ve benim bu hissi sevdiğimi de biliyordu. Başımı dizlerime gömerken son bir kaç gündür aralıksız yaptığım şekilde ağlamaya devam ettim.
Omzumda hissettiğim elin sahibini biliyordum.
"Bu kadar ağlamak sana yakışmıyor güzel kızım."
Hafifçe başımı salladığımda hıçkırıklarıma hakim olmaya çalıştım. Başımı kaldırıp Ayşen teyzeyle göz göze geldiğimde onun da gözlerinin nemli olduğunu fark ettim ve bu his fena halde kendime kızmama neden oldu. Benim yüzümden bu halde olduğunu biliyordum çünkü o hiçbir zaman benim yanımda ağlamamıştı. Kötü olduğunda sadece susardı. Asla ağlamazdı.
"Ayşen kuşum" derken sesim fazlasıyla titrek çıkmıştı. Dudaklarındaki tebessüm içimi rahatlattı. Bunu dememi beklemediğini biliyordum.
"Bana uzun zamandır böyle seslenmiyordun. Aramıza mesafe girdiğini düşünecektim."
"Asla" derken daha fazla ağlamamak için dudaklarımı dişledim. Ona sıkıca sarıldığımda bana hemen karşılık vermişti. Hiç durmadan sırtımı okşamaya başlamasıyla ona daha sıkı sarıldım.
"Bundan sonra sırtımı kim okşayacak" derken elimde olmadan sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım.
Ayşen teyzenin annemin gittiğinden haberi olduğuna emindim. Hastanede her şeyi ilk önce o öğrenirdi. Hemen öğrenir bana anlatırdı.
"Ayşen hanım oğlunuz" diyen sesle ağlamamı durdurmaya çalıştım.
"Sen git Ayşen kuşum ben biraz tek kalsam iyi olur" dediğimde hızlıca gözlerini silip hiçbir şey demeden ayaklandı. Eski halime geri dönerken başımı tekrardan dizlerime gömmüştüm.
SUĞUÇ'un ANLATIMINDAN
Camdan dışarıyı izlememin tek sebebi durmadan ağlayan bedendi. Annem bana doğru gelirken o ağlamaya devam ediyordu. Kaşlarım çoktan çatılmış içimde ki öfkeye anlam verememiştim. Ağlaması sinirimi bozuyordu. Konuşmamızdan sonra onu her gördüğümde ağlıyordu. Yüz yüze hiç karşılaşmasakta onu görmek için bankın olduğu tarafa bakmamın yeterli olduğunu biliyordum. Kapının açılmasıyla bakışlarımı odaya giren anneme çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞILIK
Teen FictionHer şeyin bir karşılığı var. İyi ya da kötü olsun hep bir bedel, hep bir karşılık ödediğimiz bu hayatta karşıma çıkan teklifi kabul etmeme gibi bir lüksüm olduğunu düşünmüyorum. Korkuyorum ama kabul ediyorum. Çünkü sunduğu teklif benim için çok değe...