Clarly'den
Şu anda neye üzüleceğimi bilmiyorum. Uzaktan uzaktan sevdiğim kişinin ölümüne mi, bana hep iyi davranan Izzy'nin ölme olasılığına mı, Magnus'u yalnız bırakmamıza mı, Luke'u bırakmama mı yoksa Alec'in gözümün önünde kendini kesmesine mi? Ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum şu anda. Alec'e engel olmaya çalışıp kalkanı kaldırmaya çalışsamda hiç bir şey yapamıyorum. Oysaki büyülerimiz eşit, o benimkini bozabiliyor ben niye şu anda bir şey yapamıyorum? Söylediği şeyler o kadar acı dolu ki onu teselli bile edemiyorum. Acısını tahmin etmek o kadar zor ki... Magnus hakkında kurduğu o güzel hayaller belkide hiç bir zaman gerçek olmayacak, kardeşlerini bir daha göremeyecek. Belki bende Luke'u bir daha göremeyeceğim babam gibi gördüğüm adamı. Nereden çıkmıştı bu lanet saldırı? O kadını hiç bir zaman sevememiştim zaten. Bir insan neden kendi kardeşini, onun kurduğu şeyi yok etmek ister? Alec'e noluyor? Yavaşça gözleri mi gidiyor sanki? Kalkanda inceldi. İnceldiğinde hemen kaldırıp yanına koştum. Kafasını dizlerime koyarken "Alec, Alec, hayır! Kendine gel sırık hadi!" Diye bağırdım. Tamam büyümle hemen iyileştitebilirim. Neden olmuyor? Bu lanet olası kanamalar neden durmuyor? Kendini kestiği bıçağı elime aldım. Bu normal bir bıçak değil. Üstündeki büyüyü hissedebiliyorum. Kendini büyülü bir bıçakla nasıl kesebilir? Büyülü bıçağı nasıl 10 saniyede yaptı? En önemli soru şimdi ne yapacağım? Geri dönmekten başka şansım yok galiba. Ama oraya gittiğimiz an kimse bize acımaz, kimse bize yardım etmez. Zaten akan göz yaşlarım daha çok akmaya başladı. İllaki biri yardım eder. Portal açtım tabiki o savaşın içine değil Magnus'un eski evine. "Lütfen biraz dayan Alec. Söz veriyorum seni iyileştireceğim." Şu anda beni duyması imkansız olmasına rağmen onunla konuştum. Magnus'un kitaplarının olduğu yere gittim. Baş büyücüydü illaki buralarda bir yerlerde yararlı bir şey vardır. Yaklaşık 2 saat sonra efsunlu eşyalar adlı bir bölüm buldum. Bıçak kısmına gelip göz attığımda tam Alec'in elindeki bıçağı gördüm. Bu özel bir bıçak olmasa burada yazmazdı. Peki böyle özel bir bıçağı Alec nereden biliyor? Neyse odaklanmam lazım. Okumaya başladım. "Bu nadir bulunan bıçaklardan her ırkta 1 tane bulur. Bu özel bıçak üstünde kullanılan kişiye lanet-" cümlem Alec'in çığlığı ile son buldu. Hemen yanına koştum. Her yerinden ter akıyor ve çırpınıyor. Sanki kabus görüyor gibi. "Alec! Duyuyor musun beni? Üzgünüm." Diyip yüzüne bir tokat attım ama tepki vermedi. "Dayan, seni uyandıracağım." Koşarak kitabın yanına gittim. "Lanet benzeri bir şey yapar. Bu bıçağın kesikleri öldürmez fakat kişiyi ağır uykuya daldırıp hayatındaki tüm kötü anılarını, korkularını kabus misali gösterir. Bıçağa maruz kalan kişiyi uyandırmak istiyorsanız onu seven ve onun sevdiği birinin onu öpmesi gerekir. Bu sevgi karşılıklı olmak zorunda. Bu kişi ile arasında herhangi bir kan bağı olmaması gerekiyor. Annesi, babası, kardeşi gibi kişiler kesinlikle denememeli çünkü bu ters etki yaratır ve dahada acı çekmesini sağlar. Sevgili, dost gibi biri olmalı. Not: gölge avcıları için bu kişi parabatai olmamalı. Bıçağın en ufak kesindiğinden sonra 36 saatiniz var 36 saati geçerse kişi ömür boyu kabusların içinde tıkılıp kalır." Alec'in yanına koşup elini tuttum. "Sana Magnus'u getireceğim iyileşeceksin. Biliyorum beni fazla sevmiyorsun gıcık oluyorsun ama her şeye rağmen ben sana değer veriyorum sırık. Sen tanıdığım en dürüst insansın dünya ve ben böyle mükemmel bir insanı bu kadar çabuk kaybetmemeliyiz. Şimdi yanından gideceğim ama merak etme en kısa zamanda Magnusla birlikte geleceğim." Evin etrafına bir koruma kalkanı oluşturup portal açtım ve artık gizli olmayan yerimize gittim. Etrafta cesetler var, her yer dağınık, kan gölleri var. Sanki korku filminden çıkmış gibi görünüyor. Koridordan yürüyüp Luke'un odasına gittim. Belki bir umut Luke oradadır. Kapıyı açtığımda şok oldum. Luke kalbi sökülmüş bir şekilde masada yatıyor. Sessizce ağlamaya başladım. Onu yanağından öpüp odadan çıktım. Şimdi Alec'e odaklanmak zorundayım. Magnus en son kütüphaneye gidiyordu belki hâlâ oradadır. Etrafa bakıp kısık bir sesle "Magnus burada mısın?" Dedim. Sessiz olmaya çalışıyorum çünkü hâlâ birileri burada olabilir. Burada yok. 1 buçuk saat sonra tüm binayı gezdim ama ondan hiç bir iz yok. Izzy ve Jace'den de öyle. Nereye gitmiş olabilirler ki? Belki enstitü olabilir. Oraya portal açtım. Oldukça ıssız. Bırak onları burada kimse yok gibi. Bilgisayarı açıp kameralara baktım. Aramaktansa böylesi daha kolay. Buradada yoklar. Şimdi nereye bakacağımı hiç bilmiyorum. Sokaklarda boş boş yürümeye başladım. Bir şey bulabileceğime inanmasamda Alec'in yanına eli boş gitmek istemiyorum. 2 saat kitap arama 1 buçuk saat bizim ora yarım saat enstitü yarım saatte sokakta geçti. 4 saat gitti. 36-4 = 32. Tamam iyi daha 32 saatimiz var. 32 saatte onu bulabilirim. Fark etmeden ayaklarım beni dün akşam Alecle Magnus'un evlenme kararını kutladığımız yatın önüme getirmiş. Yatın karşısındaki banka oturup bir süre kıpırdamadan baktım. Dün akşamki tüm umutlarımız, hayallerimiz şimdi uçup gitti. Bu hayat hiç adil değil. Omzuma değen bir elle irkildim. Arkamı döndüğümde "Izzy!" Diye çığlık attım cidden burada yaşıyor! "Görünmezlik mührüm aktif insanlar seni deli sanacak." Etrafıma baktığımda gerçektende insanların bana garip gözlerle baktığını gördüm. "Ne bakıyorsunuz? Aklıma gelen bir şeyle ani tepki verdim. Sirkten kaçmış maymun görmüş gibi bakmayı kesin!" Diye bağırdığımda insanlar gözlerini üstümden çektiler. "Beni takip et." Dedi Izzy. Soru sormadan dediğini yaptım. 5 dakika sonra terk edilmiş bir binaya geldik. "Sana ne oldu böyle?" Dedim ona. Elbiseleri yırtılmış, her yeri kan içinde ve ayağının üstüne doğru düzgün basamıyor. "Beni boşver şimdi. Magnus'un yardıma ihtiyacı var." Dedi kolumdan çekiştirirken. Arkalarda bir odaya gittik. Şaka mı bu doğru mu görüyorum? "Jace!" Dedim ona koşup sarıldım. "Yaşıyorsun! Gerçekten buradasın." Ağlamaya başladım. "Neden öldüğümü düşündün ki?" "Parabatai mührü silinmişti." Kafasını öne eğdi. "Alec'e ihanet ettiğim için silindi. Karnıma defalarca bıçak saplayıp beni tehdit ettiler. Mecbur kaldım. Alec beni asla affetmeyecek." "Edecek merak etme. Sana bir şey olduğundan çok korktu." Izzy lafa daldı. "Alec nerede? O iyi mi?" "Şey hayatta ama iyi diyemem." Bakışlarımı kaçırırken yerde yatan Magnus'u gördüm. "Ona ne oldu?" "Bilmiyoruz ama kendine gelmiyor senden bu konuda yardım isteyecektik. Yardım edecek birini ararken seni gördüm bir şeyler yapabilir misin?" "Yaparım. Buna mecburum çünkü Magnus'a bir şey olursa Alec ölüdende beter olur." "Evet cidden yıkılır." "Duygusal bir şeyden söz etmiyorum Izzy. Neyse en iyisi gözlerinizle görmeniz hadi Alec'in yanına gidelim." Gittiğimizde Izzy koltukta terler içinde yatan Alec'in yanına koştu "Abi!" Onlara kısaca her şeyi açıkladığımda Jace "Benim yüzümden!" Diye bağırdı. Izzy ona sarıldı. Bende o sırada Magnus'u iyileştirmeye çalıştım ama olmadı. "Sanırım çıkmaza vardık." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY FİRST LOVE (MALEC) [Ara Verildi]
FanfictionUmarım beğenirsinizzz MALEC AŞKIIIMMMM 💙💙💙💙