Bölüm-29

91 14 0
                                    

İkimizde nefes nefese kalmıştık. İlk defa seksten değildi bu nefes nefese kalışımız, birbirimizi ölesiye dövmemizdendi. Zavallı başımızda dikilen 2 büyücü 2 gölge avcısını çağırmışlardı fakat 4 salakta bir şey yapamamışlardı. En son Izzy'i arayıp yardım istediklerinde Izzy sanırım kendi halimize bırakmalarını söylemişti. Çünkü hepsi başımızdan dağılmışlardı. Daracık alanda birbirimizi bir güzel döverken yere düşmüştük. Bu düşüşün üzerine yan yana yatıp birbirimizi azat etmiştik. "Rahatladın mı bari?" Dedim zar zor öksürüklerim ve ağzımdan gelen kan konuşmamı zorlaştırmıştı. Oda benimle aynı durumda kendini zorlayarak konuşup "Biraz. Ya sen?" Dedi. "Biraz." Elini oynatıp yaralarını iyileştirmek için büyü yapmaya çalıştığında "Lanet olsun. Böyle kaldık." Doğruldum ve bileğimdeki siyah bandanayı çıkartıp ona yaklaştım. Dudağının kenarındaki kanı yavaşça silmeye başladım. Elimi ittirdi. "Dokunma bana." "Yeter! Şöyle davranmayı kes! İstersen daha çok döv hatta öldür ama şöyle davranma! Canımı bu kadar çok acıtma artık." "Nasıl davranmalıyım? Sen olsan ne yapardın?" "Ne mi yapardım? Gitme, bırakma derdim. Bize bunu yapamazsın derdim. Ya gerekirse ayaklarına kapanırdım ama beni bırakmana izin vermezdim." Sesim gittikçe alçalırken ağlamam artıyordu. "Ben yoruldum çok yoruldum. Sürekli bekleyen taraf ben oluyorum. En çok acıyı ben çekiyorum. Seni sürekli kaybediyorum sürekli kaybetme korkusuyla yaşayacağıma bir kere kaybederim daha iyi." Yaklaşıp ona sarıldım. Ama o beni itti. "Bir daha bana dokunma. Aklından bile geçirme bunu." "Bize bunu yapma." "Bunu bize ben değil sen yaptın. Şimdi gelip beni suçlamaya çalışma." "Seni suçlamıyorum. Bu hikayedeki kötü karakter benim biliyorum. En baştaki gibi iyi kalamadım ben, saf kalamadım. Sana zarar verdim, kendime zarar verdim bizi ben bitirdim. Ama melekler üzerine yemin ederim isteyerek yapmadım. Ben seni çok sevdim, seviyorum böyle olmasını istemezdim." Yüzümdeki acıyla çığlık attım. "Sus artık ağlama! Yüzün çok kötü oldu. Tam buraya kapatmanın zamanıydı yani." "Çok acıyor!" Elini yaranın üstüne koydu. "Yine unuttum büyüm yokken acını azaltamam ya da düzeltemem." Elini çekip arkasını dönüp etrafımızdaki duvara yumruk attı. "Aptalım ben aptal! Napacağız şimdi? Tamam sakinim. Hey! Size diyorum! Yüzünün halini görmüyor musunuz bir şey yapın!" "Sizin sorununuz dostum. Şimdi izin verirsen sevgilimle bir şey konuşuyorum." "Sen sevgilinle konuşacaksın diye benimki ölüyor! Izzy ve Cat onun öldüğünü öğrenirlerse ikinizde bitersiniz ve bu son konuşmanız olur!" Adamlar telâşlanıp ne yapacaklarını konuşurlarken "'Sen sevgilinle konuşacaksın diye benimki ölüyor.'  Dedin. Ben senin sevgilin miyim?" Dedim gülerek. "Ağzımdan yanlış çıkmış. Anlık endişeyle oldu." Somurttu. Tam onun bu hâline gülecekken yüzümdeki acıyla bırak gülmeyi nefes bile alamadım. Yere çöküp kafamı bacağının üstüne koydu. "Alec? Alexander! Naptım ben böyle, özür dilerim. Lütfen kendini bırakma geçecek tamam mı? Yüzün çok kötü görünüyor." Ağzımı zar zor oynatıp "Hâlâ beni seviyor musun?" Dedim. "Seviyorum. Naparsan yap nasıl görünürsen görün seni hep seveceğim." Bana doğru yaklaşıp artık dudak olmaktan çoktan çıkmış yeri öptü. Beni bu haldeyken nasıl öpmüştü? Göremiyorum belki yüzümü ama nasıl göründüğünü az çok tahmin edebiliyorum. İğrenç, mide bulandırıcı. Beni öptüğünde bir yanma hissettim o kadar çok canım acıdıki çığlık çığlığa bağırdım. Magnus bana şaşkın ve mutlu bir şekilde baktı. Yüzümde bir gariplik hissetmeye başladım sanırım bu gariplik yüzünden yüz ifadesi böyle.  "Düzeldin." Elimi yüzüme götürüp korkarak dokundum. Gerçektende eski pürüzsüz yüzüm geri gelmiş. "Nasıl olduğunu hiç anlamıyorum bir tek ben bozabilirdim nasıl kendi kendine düzeldiki?" "Kendi kendine düzelmedi, düzelttin. Beni öptüğünde oldu. Gerçek büyü aramızdaki duygular Mags." Göz yaşlarını sildi. Kafamı kaldırıp benden biraz uzağa oturdu. "İyileştiğine göre sorun yok." "Eğer sadece kötü bir şey olunca bana güzel şeyler söyleyip ilgileneceksen ölmeye bile varım." Kendime vurmaya başladım. "Sen kafayı mı yedin? Yapma." Karşıma geçip ellerimi engellemek için tuttu. Ellerimi ondan kurtarıp beline koydum. "Bana karşı koyma." Dudaklarından öpmeye başladığımda en başta karşılık verdi fakat sonra itti. "Olmaz. Evli bir adamla böyle bir şey yapamam çoğu pisliği yaptım bugüne kadar ama bu başka bir şey." "O evlilik umrumda değil." "Ama onun umrundadır. Kimsenin duygularıyla oynamaya hakkın yok. Ne benim ne onun nede kendinin." Geriye gidince ellerimi çekmek zorunda kaldım. Yere oturdu. Bende ondan en uzak yere. 5 saniye sonra Izzy ve Cat geldiler. "Siz çıkın şimdilik." Dedi Izzy bizi hayretle izleyen adamlara. Bunlarada gıcık oldum zaten film izler gibi izliyorlar. Adamlar çıktığında "Ya yeter ama tam diyorum şimdi oldu yine bozuyorsunuz! Sinirleniyorum." Onun lafını Cat devam ettirdi. "Özellikle sana sinirleniyorum niye nazlanıyorsunki? O evlilik formalite. Sen onu seviyorsun oda seni naz yapma işte. O heriften boşanır olur biter." "Siz bu işi oyuncak falan mı sanıyorsunuz? Hiç biriniz beni anlamıyorsunuz! Naza çektiğim falan yok en baştan beri öyle şeyleri yapan hep o oldu. Bir insan evladı bile olmaz mı benim ne demek istediğimi anlayan?" Arkadan çok güzel bir kadın geldi. "Ben seni anlıyorum Magnus." Bu kadın kimki şimdi? "Sen kimsin buraya nasıl girdin?" Kadın ufak bir hareketle konuşan Izzy'i bayıltıp büyü yapmaya kalkışmadan Cat'ide bayılttı. Açık gri saçları olan, mavi gözlü, uzun çok güzel bir kadın bu. Sürdüğü lila ruju ve upuzun prenses elbiselerini andıran elbisesi bu güzelliği çok güzel vurgulamış. "Seni tanıyor muyum? Adımı biliyorsun ama ben seni tanıyamadım." "Tanımıyorsun ama şimdi tanışabiliriz. Ben Aurora." Araya girdim. "Kimsin? Kardeşime ve arkadaşımıza naptın? Diğerlerini nasıl atlattın?" "Çok soru soruyorsun. Birazcık saygılı ol lütfen şu anda Magnusla konuşuyorum edepli biri ol ve lafa dalma Alexander." "Madem benimle konuşuyorsun aynı soruları benim sorduğumu farzet." "Ben cadılar kraliçesiyim. Buraya gelene kadar bana engel olan herkesi bayılttım merak etmeyin yarım saatlik bir şey." "Cadıların çirkin olması gerekmez miydi sen çok güzelsin." Dedim. "Ah, çok teşekkür ederim sende yakışıklı çocuksun. Bilenin aksine benim halkım çok güzeldir sadece insanların içine bilerek çirkin çıkarız ki dikkat çekmeyelim." Magnus'a baktım. Kadını süzerken dudağını dişliyor. Tahmin ettiğim şeyi düşünmüyordur di mi? Dikkatimi tekrar kadına verdim. "Peki neden buraya gelmek istedin?" "Sizin için tabiki. Sizinle iş birliği yapabileceğimizi düşünüyordum." "Ne gibi bir iş birliği?" "Sizden istediğim şeyle başlayalım. Aşk." "Bizim aşkımız mı? Ayrıca bizi buradan kurtarsan sonra konuşsak olur mu?" "Üzgünüm çıkaramam böyle konuşmak daha kolay çünkü kaçamazsınız. Sizin aşkınızı kendime istiyorum." Bu kadın ne saçmalıyor melekler aşkına? "Daha açık konuşun lütfen kraliçem." "Ah, sonunda biraz saygı teşekkürler Magnuscuğum." Magnuscuğum mu? Cidden mi? Hareketlere bak ya elini falan seksi seksi sallıyor, dudaklarını büzüyor. Ben gösterirdim ona saygıda dua etsin burada kapalıyım. "Önemli değil kraliçem sadece size layık olmaya çalışıyorum." "Yeter bu kadar! Gözümün önünde flörtleşmeyi kesin! Kraliçe misin nesin isteğini açıkça söyle." "Siz gölge avcıları hep kaba olmuşsunuzdur zaten ama bu kadar odununuda ilk defa gördüm. Neyse birbirinize olan aşkınız çok kuvvetli benimde böyle kuvvetli bir aşka ihtiyacım var birinin beni böyle sevmesi lazım. İkinizden biri diğerine hissettiği şeyi bana hissedecek." "Bu açık konuşmuş halin mi?" "Örnek vereyim Alexander. Magnus şu an sana aşık ama bu benim söz ettiğim şeyle aynı aşkı bana hissedecek ve sana karşı bir şey hissedemeyecek. Onun aşkını ufak bir sihirle kendime çevireceğim. Şimdi seçin bakalım kim bana aşık olmak ister?" Saçıyla oynarken güldü.
Bela geliyor kesinlikle bela geliyor.

MY FİRST LOVE (MALEC) [Ara Verildi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin