Alecten;
Neredeyim ben? En son Clarly yanımdaydı. Jace ölmüştü. Kendimi kesmiştim, işkence için kesmiştim. Şu anda işkence çekmem gerekmez miydi? Bir şeyleri yanlış mı yaptım? Her taraf kapkaranlık hiç bir şey göremiyorum. Öne doğru bir adım attığımda sağımda ve solumda sayamayacağım kadar çok beyaz kapı belirdi. Sağdan 1. Kapıyı açıp içeriye girdim. Bir anda biri bana vurmaya başladı. Bu babam. "Seni beceriksiz! Biz Lightwooduz sen ailemize leke sürmeye mi çalışıyorsun?" Etrafıma baktım Idristeki evimiz burası. Ben bunu hatırlıyorum çocuklar arasındaki turnuvada 2. Olduğum gün. Bir şeyler yapmaya çalıştım ama yapamadım onun karşısında küçücük kalmıştım. Bu sadece bir anı değiştirememki o gün ne yaşandıysa yine o olacak. "Baba yalvarırım vurma! Özür dilerim söz veriyorum bir daha olmaz." Arka arkaya vurmaya ve tekmelemeye devam etti. "Eğer bir daha böyle bir hata yaparsan seni kendi ellerimle öldürürüm. Gerçek bir Lightwood asla kaybetmez." Yüzüme tekme attı. Gözlerimi kapatıp ağlamaya başladım. O sırada Izzy'nin bana sarıldığını hatırlıyorum fakat gözümü açtığımda tekrar o kapılarla dolu yerde olduğumu fark ettim. Sanırım bu kapıların arkasındakiler sadece kötü şeyleri gösteriyorlar. Birazcık ilerleyip soldan 4. Kapıyı açtığımda Jace'i gördüm. Antreman odasındayız. Onu görünce dayanamayıp sarılmak için koştum fakat "Benden uzak dur seni iğrenç pislik!" Diye bağırdı. Böyle bir şey hiç yaşanmadı ki. Sanırım sağda anılar solda korkular var. "Bana niye kızgınsın?" Diye sordum. "Şaka mı bu? Az önce bana aşık olduğunu söyledin. Seni aptal herif bunu söylerken ne düşündün acaba? Bundan sonra ne arkadaşım ne kardeşim nede parabataim değilsin. Bana bir yabancı bile değilsin dahada uzaksın. Bir daha karşıma çıkma!" Gözlerimin dolduğunu hissettim. "Jace... Ben..." konuşmaya devam edemeyip hızlıca kapıdan çıktım. Bu Jace'den hoşlandığım zamanlardan kalma bir korku olmalı. Onu bundan sonra belki hiç göremeyeceğim nolurdu 1 kere sarılsaydım. Ağlamayacağım. Sanırım anılardan devam edeceğim. Sağdan 6. Kapıya girdim. Hastane odasındayız yanımda Izzy, Jace ve annem var. Babam yatakta yatıyor. "Benim çok zamanım kalmadı o yüzden son sözlerimi söylemek istiyorum." "Baba şöyle deme lütfen." Dedi Izzy ağlamaklı bir ses tonuyla. "Sadece dinleyin. Maryse sen benim hayatımın ilk ve tek aşkı oldun karıcığım seni her şeyden çok seviyorum. İyi ki sana aşık olmuşum bundan bir an bile pişmanlık duymadım. Ama ben bir hata yapıp seni arkadaşın Sarah ile aldattım. Çok sarhoştum umarım beni affedersin aşkım. Küçük bebeğimiz Max'e iyi bak." Annem ağlamaya başladı. En yakın arkadaşıyla kocasını düşünmesi bile iğrençtir herhalde. "Jace, sen benim öz oğlum olmasanda seni hep öyle gördüm hatta Alecten öte gördüm. Sen bizim evin yıldızı gibisin. Çok parlak ve güzel bir geleceğin var. Eğer bana bir şey olursa benim olan her şey sana emanet oğlum. Umarım hep çok mutlu olursun ve bir gün enstitü başkanı olabilirsin." Jace gülümseyerek ona baktı. Benden üstün görüyor ha. "Isabelle benim küçük prensesim. Sen hep çok güçlü bir kız oldun benden sonrada öyle olacağına eminim. Senin gibi bir kızım olduğu için gurur duyuyorum. Çok yeteneklisin bu yeteneğini boşa harcama sakın. Sende abinin yanında başkan yardımcı olursun bence." Gülerek göz kırpdığında Izzy ona gözleri dolmuş şekilde gülümsedi. "Sana gelince Alexander senden daha fazlasını beklerdim benim için hayal kırıklığından başka bir şey değilsin. Jace'i bile senden daha çok seviyorum. Hiç umrumda değilsin. Mirasımdan sana bir kuruş bile bırakmadım pişman değilim." "Benden neden bu kadar nefret ediyorsun ki?" Dedim üzgünce. "Sen sevilmeyi hak etmiyorsun. Aslada hak etmeyeceksin. Meleklerden tek bir dileğim var oda hiç sevilmemen ve hep mutsuz olman. Senden nefret ediyorum hayattaki en büyük hayal kırıklığım." Ağlayarak dizlerimin üstüne çöktüm. "Sen neler söylüyorsun böyle? O bizim oğlumuz. Ayrıca o çok başarılı her konuda çok iyi." Dedi annem. "Jace kadar iyi değil aslada olamaz. Keşke hiç doğmasaydı." Onlar tartışırken sessizce odadan çıktım. O anı tekrar yaşamak canımı çok acıttı. Hep babama layık olmaya çalışsamda o beni hiç sevmedi. Ama melekler ondan yana değilde benden yana oldu. Saygın biri oldum, sevilen biri. Aşık oldum ve karşılığınıda fazlasıyla aldım. Babamın istediği olmadı. Ama hâlâ bir yanım çok kırgın ve üzgün. Hiç anlayamıyorum babamın bana niye bu kadar nefret hissettiğini. Soldan 9. Kapıya girdim. Bilmediğim bir evdeyim. "Sen hâlâ burada mısın?" Arkamdan gelen Magnus'un sesiyle gülümsedim. "Neden burada olmayayım?" "Sana boşanıyoruz dedim! Sen beni dinlemiyor musun? Artık senden sıkıldım seni istemiyorum. Git o işinle evlen. O benimle, bizimle olmaktan önce olan işle. Seni istemiyoruz." Bir çocuk onun arkasından çıkıp bacağının arkasından bacağına sarıldı "Baba artık kavga etmeyin lütfen." Dedi ağlamaklı bir sesle. "Bak çocuklarda kötü etkileniyor git artık." "Magnus seni çok seviyorum. Sensiz yaşayamam güzelim bana son bir şans ver." "Artık çok geç. Git!" Başka bir çocuk ortaya çıktı. "O giderse bende onunla giderim! Ben babamı çok seviyorum." Dedi. Ona gülümsedim. Magnus'un beni boşamasına üzülsemde bu çocuğun bana sarılması hoşuma gitti. "Öyle mi? Seni nankör şey!" Magnus büyüsüyle çocuğu duvara yapıştırıp tezgahtan aldığı bıçakları ona fırlattı. Çocuk kanlar içindeyken bana doğru yürüdü. "Ölüm sırası sende Alexander." Kötücül bir şekilde gülümseyip boğazımı sıkmaya başladı. Elinden kurtulmaya çalışsamda yapamadım ve yerde kıvranmaya başladım. Artık nefes alamaz hale geldiğimde gözlerim karardı. Gözlerimi açtığımda yine kapılı koridorda buldum kendimi. Ağlamaya başladım. Elim istemsizce boğazıma gittiğinde derin derin nefes aldım. Sadece bir kabus Magnus asla öyle bir şey yapmaz dedim kendi kendime. Daha sonra sağdan 15. Kapıya girdim. Sokaktayım. Enstitüye doğru mutlu bir şekilde yürüyorum. Aynı zamanda çok heyecanlıyım çünkü bu Jace'e her şeyi itiraf edeceğim gün. Sonunda cesaretimi topladım ve buna karar verdim. Daha fazla içimde tutmak istemiyorum. Sokakda gördüğüm çiçekçiden bir gül aldım ona vereceğim. Çok mu saçma oldu yoksa? Filmlerde hep böyle olur ama di mi? Enstitüye geldim. Heyecandan titreye titreye Jace'in odasının kapısına geldim. Son kez diyeceklerimin provasını yaptım ve kapıyı tıklatmadan odaya girdim. Keşke bunu yapmasaydım çünkü Jace'i yatak da bir kızla basmış oldum. Kalbim sanki yüz bin parçaya bölündü ya da bir hançer defalarca saplandı gibi hissettim. "Alec salak mısın? Burada bir şeyin ortasındayız öylece dikileceğine siktir git." Dedi Jace. Bu söylediği kanayan yarama tuz olurken odasından çıktım ve kapının önüne çöküp ağlamaya başladım. Ben hayaller kurarken o yine ucuz bir kızı altında inletiyor işte. Elimdeki gülün kırmızı kısmını gövdesinden ayırdım ve parçaladım. Sinirimi gülden çıkarmak istedim olmadı. Bu işe yaramayınca ağlamam dahada şiddetlendi. Birilerinin beni görmesi umrumda olmadan orada bir süre ağladım. Gözlerimi her şeyi yok etmek isteyerek kapattım. Gözlerimi açtığımda kendimi yine kapıların önünde buldum. Bu lanet yer acıyı tekrar yaşamana sebep oluyor. Magnus'a aşık olsam bile orada hâlâ Jace'i seviyormuşum gibi hissettim. Kafamda bir anda Clarly'nin sesi yankılandı. Sanırım beni uyandırmaya çalışırken benimle nasıl iletişim kurulacağını öğrenmiş. Tek yolu sevdiğim bir kişinin elimden tutup konuşması. Ah, evet bücürü seviyorum. Ama umarım kurtarmaz beni çünkü oradada çok acı çekeceğim buradada. Burası oradan daha iyidir kötü şekildede olsa sevdiklerimi görüyorum. Kimi kandırıyorum ben? Burası çok boktan bir yer. Kendimi niye böyle bir yere hapsettimki? Keşke direkt öldürseydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY FİRST LOVE (MALEC) [Ara Verildi]
FanficUmarım beğenirsinizzz MALEC AŞKIIIMMMM 💙💙💙💙