Bölüm-20

118 13 9
                                    

Clarly'den

"Şimdi ne yapacağız?" Dedi Izzy telaşla. Bilmiyorum diyemedim o bu kadar üzgünken konuşamadım. "Belkide Clarly deneyebilir." Dedi Jace. "Alec benden nefret ediyor. Ben onu sevsemde bu karşılıklı olmalı işe yaramaz." "Saçmalama senden nefret etmiyor. Alec sevdiği kişilerle uğraşır emin ol nefretini görmek istemezsin çok soğuk oluyor ve yüzünde mimik oynamıyor, acımasızlaşıyor." "Bu onun genel hali değil mi zaten?" "Genel halinin 1000 katını düşün." Gözlerimi kocaman açıp Jace'e baktım. "Clarly elimizde senden başka kimse yok lütfen dene." "İşe yaramazsa Alec daha çok acı çeker emin misiniz?" Izzy Jace'e bir bakış attı ve kafalarını hafifçe sallayıp aynı anda "Eminiz." Dediler. Alec'in yanına çöktüm, elini tuttum. "Alec belki beni duyuyorsundur. Eğer beni duyuyorsan ve seni daha kötü bir şeye itersem çok özür dilerim." Derin bir nefes alıp yanağından öptüm. En başta bir şey olmasada bir anda üstünden siyah bir duman çıkmaya başladı, kesikler iyileşti. "Sanırım işe yaradı!" Diye bağırdı Izzy. "Sanırım ama uyanmıyor." Dedi Jace. Alec'i büyümle kontrol ettim. "Yakında uyanacak o İyi sadece ateşi var." Dedim mutlulukla gülerek. Demek sırıkta beni seviyormuş. Elimi tüm vücudunun üstünden geçirdiğimde gözlerini açtı. "Clarly? Sende mi bu ceheneme geldin." "Hayır sen dünya adlı ceheneme geri döndün." Kalkmaya çalışırken boynuna atladım. "Seni seviyorum sırık." Bunu beklemesemde "Bende seni seviyorum bücür." Ona şaşkın gözlerle baktım. "Bunu bir daha duyamazsın o yüzden tadını çıkar." Dedi gülerek. Ona tekrar sarıldım. "Geriye bir tek sen kaldın Clarly. Jace öldü, Izzy ve Magnus yok bir tek sen varsın. Sevdiklerimi bir daha hiç göremeyeceğim." Ağlamaya başladı. Izzy ve Jace arkasında kaldığı için onları göremiyor o açıdan diğer koltuktaki Magnus'uda göremiyor. "Sanırım onları geri getirmenin bir yolu var." "Neymiş o?" "Yanağımdan öpüp çok güzel olduğumu söylersen söylerim." "Saçma. Öyle bir şey yapmam." "Onları geri istemiyor musun?" Gözlerini kısıp bana baktı ve mırıldandı "İstiyorum hemde çok." Ağlamaya başladı. Bu hâline dayanamadım. "Tamam tamam ağlama ve arkana bak." Biraz doğrulup arkasına baktı. Sonra elini alnına götürdü "Ateşim yok. Bıçağın etkisi mi acaba çünkü ben..." "Onlar gerçekten buradalar hayal değil." Ayağa kalkıp Jace'e sarıldı. "Öldün sandım. Mühür silindi ben çok-" cümlesi yarım kaldı çünkü ağlamaktan konuşamadı. O ağlayınca diğerleri de ağlamaya başladı, bende bu sahneye ağladım. Jace'den ayrılıp Izzy'e sarıldı ve saçından öptü. "Gerçekten burada mısınız?" "Evet abi buradayız." Onlar sarılırken Magnus bir anda çığlık attı ve koltuğu sıkmaya başladı. Alec hızlıca onun yanına gitti. "Magnus! Oda burada ama ona ne oldu?" "Bilmiyoruz." "Büyüyle iyileştirmeye çalıştım ama olmadı." Alec elini onun üstünde gezdirdi. "Kara büyü." "Ne? Nereden anladın?" "Bıçaktada kara büyü vardı onu hissedince bunuda hissettim galiba. Ama ne tarz bir kara büyü bilmiyorum." Vücudunu incelemeye başladı. Üstünü çıkartıp incelerken gözü kolunda takılı kaldı. "Bir şey enjekte etmişler." "Önceden kalma olamaz mı?" "Hayır yeni olduğu belli ve hâlâ kanıyor. Kan durmuyor." Dedi. Ağlarken sesi zar zor çıkıyor. "Kitaplara bakalım." Dedim. Alec Magnus'un yanında kalırken biz kitapları karıştırmaya başladık. "Ateşi çıktı." Bez ve soğuk su bulup ona verdim. "Teşekkürler." Dedi zar zor gülümseyerek. Kapı çaldı. Hepimiz birbirimize baktık. "Bizi buldular galiba. Bu sefer sizi bırakmam bizle gelin." Dedi Alec. "Buradan gidemeyiz her şey burada. Savaşacağız." Dedi Jace. Herkes pozisyon aldı ve Izzy kapıyı açtı. Açar açmaz içeriye giren kişiyi kırbacıyla sardı. "Hey! Hey! Ben masumum tamam pekte masum sayılmam küçükken annemin dolaba koyduğu pastayı yiyip suçu ablama atmıştım." Hepimiz ona 'salak mı bu?' Bakışları attık ve ben bir anda gülmeye başladım. Izzy'de dayanamayp güldü. Bu çocuğu sevdim. "Komik değil." Dedi Alec. "Şey beni bıraksanda konuşsak mı?" "Böylede konuşabiliyorsun." Dedi Jace. "Eee peki şey ben Lewis. Simon Lewis. Vampirim gündüz yürüyebileninden. Buraya bir büyü kitabı için gelmiştim evde biri olacağını düşünmemiştim." "Sen vampirsin büyüyle ne işin var?" "Bir arkadaşım bir şey istemiştide benden büyülü bir şey bende büyüyü bulayımda sonra büyücüyü bulurum diye düşündüm." "Ne büyüsü bu?" Dedi Jace sert bir sesle. "Bunu size söyleyemem arkadaşım gizli bir şey olduğunu söyledi." "Yazık senin gibi şapşik bir şey öldürmek istemezdim." Dedi Izzy ve kırbacı dahada sıkı çocuğun bedenine sardı. "Başka bir soru soracağım. Bugün güneş varken vampirler o saldırıya nasıl geldiler?" "Dostum ellerinde mükemmel bir şey var. Özelliklerinden biride bu." "Ne gibi bir şey?" Dedim. "Buda sır." Dedi gülümseyerek. Alec tam karşısında geçti. "Maia diye bir kurt adam tanıma olasılığın yüzde kaç?" "Yüzde bir milyon. Yani kendisi eski sevgilim ama hâlâ çok yakın arkadaşız çok garip bir-" "Sus! Kolyeler nerede söyle?" "N-ne kolyesi?" "Cidden Alec ne kolyesi?" Dedi Izzy. "Vampirlerin gündüz dışarıya çıkabilmelerini sağlayan kolye. Gece kolyesi. Maia'nın sana saklaman için verdiği kolye. Ay kolyesi." "O kolyelerde ne öyle?" Dedi Izzy merakla. "Clarly size açıklasın sende şu ufaklığı bana bırak." Izzy onu bıraktığında 3müz koltuğa oturduk. Onlara kısaca özet geçip Alec'i izlemeye başladık. Çocuğu büyüyle duvara yapıştırıp konuşturmaya çalışıyor. "Dostum sen Alexander Lightwood'sun. Efsane bir şeysin." "Beni övmeyi kes ve konuya dön." Çocuğu daha çok sıkmaya başladı. "İyi peki bende büyü gücümle beynine girip anılarına göz atarım. Yalnız her gördüğüm anı aklından silinecek ve ben şimdiden geriye doğru gideceğim. Anıların silindikçe boşlukta kalıp delireceksin. Neyse şimdi başlayalım." Böyle bir şey var ve benim haberim yokta onun var. Sinir bozucu. Elini çocuğun alnına koydu. "Tamam dur! Yapma konuşacağım!" "Artık konuş çünkü vaktim yok. Evet söylediklerinde haklıydın ama ben gece kolyesi nerede bilmiyorum. Tek bildiğim ayın kolyesi." "Nerede?!" Alec öyle bir bağırdıki ben titredim. "Maia onu birine verdi. Yaşlı bir kurt adama, dağda yaşıyor. Dağın tepesinde bir mağarada. Kolyeyide orada saklıyor ve bu akşam dolunayda kullanacak." Bize döndü. "Siz gidin ve o kolyeyi alın bende Magnus'u iyileştirmeye çalışayım." "Şey, Magnus'a olanlar için üzgünüm b-ben bunu şey istememiştim." "Magnus'a ne olduğunu biliyor musun? Ne ilgin var?" Çocuk Alec'in yüzüne mal gibi baktıktan sonra "Onu nasıl iyileştireceğini biliyorum. Onu iyileştiririm ama beni serbest bırakacaksın." "Tabiki kabul ediyoruz." Dedim. "Hayır. Etmiyoruz. Magnus'u seviyorum ama o kolyeler çok önemli. Dünyanın kaderini değiştirebilir. Eğer onu bırakırsak dediği adama gidip öter ve kolyeyi bir daha göremeyiz." Dedim. "İyi siz bilirsiniz. Bence bana değilde sevgiline bak çünkü onu son görüşlerin sadece yarım saati kaldı." Alec elini yumruk yapıp gözlerini kapattı. "Gidin ve o kolyeyi bulun." "Alec sen ciddi misin?" Dedi Jace. "Magnus o kolyeleri ararken yanımdan ayrıldı. O kolyeler için bu halde. O çabaladı bence ve ben onun çabasını çöpe atamam." "Kafayı mı yedin? Sevdiğin kişinin ölmesine izin mi vereceksin? Sen onu hiç sevmiyorsun!" Diye bağırdım. Alec soğuk bir sesle "Kolyeyi alın." Dedi. Neresi olduğunun tarifini aldık ve hepimiz ona kötü bakışlar atıp çıktık. Alec bunu Magnus'a nasıl yaptı?

MY FİRST LOVE (MALEC) [Ara Verildi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin